Konya’nın sınırları aşan ilçesi! Türkiye’nin en büyüğü
Türkiye’nin yüzölçümü bakımından en büyük ilçesi Cihanbeyli, Hititlerden Bizans'a, Osmanlı'dan günümüze uzanan derin tarihi, yöresel lezzetleri, geleneksel el sanatları ve keşfedilmeyi bekleyen doğa harikalarıyla zengin bir mirasa sahip.
Cihanbeyli, Konya'nın kuzeyinde, Tuz Gölü'nün batısında yer alan, yüzölçümü bakımından Türkiye'nin en büyük ilçesi olarak dikkat çekiyor.
Cihanbeyli'nin tarihi, Konya'nın tarihiyle paralel seyrediyor. Geçmişte Esbikeşan ve İnevi adlarıyla anılan bu ilçe, zamanla Canbegli Aşireti'nin adından esinlenilerek Cihanbeyli olarak değiştirildi.
Cihanbeyli, İç Anadolu Bölgesi'nin ortasında, Konya Ovası'nın devamı niteliğinde geniş yaylalardan oluşuyor. Yüzölçümü yaklaşık 4 bin 109 kilometrekare olan ilçenin doğusunda Tuz Gölü ve Aksaray, batısında Sarayönü ve Yunak, güneyinde Altınekin, kuzeyinde ise Kulu ve Ankara'nın Haymana ilçeleri bulunuyor.
İlçenin iklimi karasal olup, Tuz Gölü ve Tersakan Gölü gibi önemli su kaynaklarına ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Tersakan Gölü'nden sodyum sülfat madeni çıkartılarak çeşitli sanayi kollarında kullanılıyor.
İLK ÇAĞLARDA CİHANBEYLİ
Cihanbeyli'nin üzerinde kurulduğu plato, antik dönemde Axylon Ovası olarak biliniyordu ve Galatia, Lykaonia ve Frigya bölgeleriyle çevriliydi. MS IV. yüzyıldan itibaren Bizans döneminde Galatia Salutaris vilayeti içinde yer aldı. Bölge, stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca önemli bir geçiş noktası oldu.
TUZ TİCARETİNİN ÖNEMLİ BÖLGELERİNDEN
Antik kaynaklarda "Tatta" olarak geçen Tuz Gölü ve çevresi, Neolitik Çağ'dan itibaren yerleşimlere ev sahipliği yaptı. Cihanbeyli-Yapalı köyündeki Ilıca Tepesi, bu döneme ait önemli bir yerleşim yeri.
MÖ III. binyıla ait Mezopotamya yazılı belgeleri, bölgedeki tuz kaynaklarının önemini vurguluyor. Akkad Kralı Sargon'a yazılan bir mektupta, Puruşhanda'ya tuz ticaretine giden ve mahsur kalan tüccarların yardım talebi, bölgenin o dönemdeki ticari önemini ortaya koyuyor.
BİRÇOK MEDENİYETE EV SAHİPLİĞİ YAPTI
Hititler döneminde Cihanbeyli çevresi Zallara olarak biliniyordu ve bölge, Hititlerin batıdaki Arzawa Devleti'ne karşı seferlerinde önemli bir konumdaydı. Gemecik köyündeki Kültü, Damlakuyu Corca Höyük, Sağlık köyündeki Mişko gibi yerleşimler, Hitit dönemine ait izler taşıyor. İnsuyu Cevdetbey Yaylası Emirören Höyüğü'nde bulunan Geç Hitit Orthostatı, bölgenin Hititler için önemini gösteren önemli bir arkeolojik buluntu.
Hitit Devleti'nin yıkılmasının ardından bölge, Friglerin, Lidyalıların ve Perslerin egemenliğine girdi. Cihanbeyli çevresindeki höyüklerde Demir Çağı'na tarihlenen çanak çömlek buluntuları, bu dönemdeki yerleşimlerin varlığını kanıtlıyor. Asur kaynaklarında Kral Mita'nın yönettiği Muşkilerden bahsedilmesi, Friglerin bölgedeki varlığını destekliyor. Lidyalıların ve Perslerin egemenliği, bölgenin farklı medeniyetlere ev sahipliği yaptığını gösteriyor.
HAÇ YOLU ÜZERİNDE STRATEJİK BİR BÖLGE
Roma ve Bizans dönemlerinde Cihanbeyli, ulaşım yollarının kesişim noktasında bulunuyordu. İstanbul, Antakya, Kudüs arasındaki haç yolları üzerinde yer alması, bölgenin stratejik önemini artırıyordu. Ancak içme suyu sıkıntısı nedeniyle bazı dönemlerde ulaşım yolları önemini kaybediyordu. Cihanbeyli, genellikle batı-doğu ulaşımından ziyade, Anadolu'nun kuzey-güney bağlantısını sağlıyordu. Günümüzde de Ankara-Konya yol bağlantısında bu rolünü sürdürüyor.
OSMANLI DÖNEMİ
Osmanlı ile Karamanoğlu mücadelesi döneminde, Cihanbeyli ve çevresi, konar-göçer topluluklar için güvenli bir sığınak haline geldi. Tehlike anında kolayca terk edilebilen bu bölge, göçebe yaşam tarzına uygun bir coğrafya sunuyordu.
Osmanlı İmparatorluğu'nun bölgeye kesin olarak hakim olmasının ardından, bu konar-göçerlere, yetiştirdikleri kaliteli atlar nedeniyle "atçekenlik" statüsü verildi. Atçekenler, bölgenin sosyo-ekonomik yapısında önemli bir rol oynadılar.
HER YÖREDEN GÖÇ ALDI
Cumhuriyet’le birlikte ilçelik statüsünü kazanan Cihanbeyli, yurdun değişik yörelerinden göçler aldı. Bu değişik kültür yapısına sahip insanlar, zaman içerisinde örnek bir kaynaşma sergileyerek güzel bir mozaik ortaya çıkardı.
HALK OYUNLARI VE TÜRKÜLERİ
Cihanbeyli, zengin halk oyunları ve türküleriyle dikkat çekiyor. Calime, Hoş Bilezik, Sarı Kız gibi yöresel oyunlar ve türküler, Temmuz ayında düzenlenen Cihanbeyli Tuz ve Avcılık Festivali ile Bahar Şenliği gibi etkinliklerde sergileniyor.
MUTFAK KÜLTÜRÜ ZENGİN
İlçenin mutfak kültürü de oldukça zengin. Un, sebze ve et ağırlıklı yemekler yöre halkının vazgeçilmezleri arasında. Katık çorbası, et topalağı, kavurga, arabaşı ve tirit gibi lezzetler, Cihanbeyli'ye özgü tatlar olarak sayılabilir. Ayrıca, bazlama, yufka ve katmer gibi ekmek çeşitleri de yöresel mutfağın önemli bir parçasını oluşturuyor.
CİHANBEYLİ HALILARI
Cihanbeyli'nin her köyü ve beldesi, kendine özgü halılarıyla tanınıyor. Güneydoğu Anadolu ve Bergama halılarına benzer desenleriyle dikkat çeken Cihanbeyli halıları, Doğu ve Batı kültürleri arasında bir köprü görevi görüyor. Ancak, el dokuması halıcılık, günümüzde makine sanayi karşısında giderek azalıyor.
CİHANBEYLİ GEZİLECEK YERLER
Kuşça Peribacaları: Cihanbeyli'nin kuzeybatısında, Kuşca kasabasında yer alan Kuşca Peribacaları, görenleri kendine hayran bırakıyor. İç Anadolu'nun eşsiz doğal güzelliklerinden biri olan bu peribacaları, rüzgarın şekillendirdiği toprak yapısıyla adeta bir görsel şölen sunuyor.
Kapadokya'yı andıran bu oluşumlar, Celil Boğazı'nda yükseliyor. Kapadokya, Afyon ve Narman'dan sonra Türkiye'nin dördüncü büyük peribacası oluşumu olan Celil Boğazı, kurak ve sarı arazinin ortasında dikkat çekici bir manzara sunuyor.
Doğa ananın yaratıcılığının bir kanıtı olan Kuşca Peribacaları, fotoğraf tutkunları ve doğaseverler için keşfedilmeyi bekleyen bir cennet.
Tuz Gölü: Türkiye'nin ikinci, dünyanın ise en tuzlu ikinci gölü olan Tuz Gölü, tektonik kökenli yapısıyla dikkat çekiyor.
Konya, Ankara ve Aksaray illeri arasında yer alan göl, sığ yapısı sayesinde üzerinde yürüyüşlere olanak tanıyor.
Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 30'unu karşılayan Tuz Gölü, aynı zamanda birçok kuş türüne ev sahipliği yapıyor.
Özellikle flamingoların göz alıcı dansı, gölün eşsiz manzarasına ayrı bir güzellik katıyor.
Tersakan Gölü: Cihanbeyli sınırlarında yer alan Tersakan Gölü, Tuz Gölü sulak alan sisteminin önemli bir parçası olarak dikkat çekiyor. Tektonik kökenli ve sodalı bir göl olan Tersakan, 6.400 hektarlık yüzölçümüyle birçok kuş ve bitki türüne ev sahipliği yapıyor.
Tuz Gölü ile hidrolojik ve ornitolojik açıdan bağlantılı olan Tersakan, özellikle flamingo ve ince gagalı martı gibi türler için önemli bir beslenme alanı. Ancak, gölün en büyük tehdidi, tarımsal amaçlı aşırı su çekimi. Bu durum, gölün su rejimini olumsuz etkileyerek zaman zaman kurumasına neden oluyor.
Gölün kuruması, sadece su kuşlarını değil, aynı zamanda endemik bitki türlerini de tehdit ediyor. Dünyada sadece bu bölgede yaşayan Asparagus lycaonicus gibi türler, gölün yok olmasıyla birlikte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Traverten Konileri: Konya'nın Cihanbeyli ilçesinde bulunan Traverten Konileri, Tuz Gölü Havzası'nda, Bolluk Gölü çevresinde yer alıyor. İlçe merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan bu doğa harikası, görenleri büyülüyor.
Cihanbeyli-Konya karayolunun 9. kilometresinden ayrılan bir yolla ulaşılan Ilıcapınar Yaylası'nda, vadi tabanına serpilmiş irili ufaklı traverten tepeleri ziyaretçilere eşsiz bir manzara sunuyor. Bilimsel açıdan nadir görülen bu karstik yapılar, turizm açısından da önemli bir potansiyel taşıyor.
Bolluk Gölü içinde de bulunan traverten konileri, halk arasında "düden" olarak adlandırılıyor ve yaklaşık 25 kilometrekarelik bir alana yayılıyor. Jeologlar, bölgede 55 adet traverten konisi tespit etti. Konilerin çapları 3 ila 500 metre, yükseklikleri ise 50 santimetre ila 15 metre arasında değişiyor.
Oluşumu hakkında farklı görüşler bulunan traverten konilerinin, volkanik olmadığı, yer altı sularının sıcaklığının yükselmesiyle oluştuğu belirlendi. Bölgede ayrıca dolin örnekleri, mini tombololar ve adalar da bulunuyor.
Yapalı Hitit Su Yolu: Cihanbeyli'nin Yapalı Mahallesi'nde bulunan ve "Hitit Su Yolu" olarak bilinen tarihi kalıntılar, bölgenin geçmişine ışık tutuyor. Bolluk Gölü'nden beslendiği düşünülen bu traverten kanal, yaklaşık 1 kilometre uzunluğunda ve geçmişte sulama amaçlı kullanılmış olabileceği düşünülüyor. Tarihi önemi ve nadir yapısıyla dikkat çeken bu kalıntılar, keşfedilmeyi bekliyor.
Bulduk Yeraltı Şehri
İlçe merkezine 40 km uzaklıkta bulunan Bulduk Yeraltı Şehri, bölgenin en eski yerleşim yerlerinden biri olarak biliniyor.
Kayalara oyulmuş girişleri ve çok sayıda iç içe geçmiş odasıyla dikkat çeken yeraltı şehri, Kapadokya'daki benzer yapılarla mimari benzerlikler taşıyor. Duvarlardaki nişler, odaların ısıtma ve aydınlatma amacıyla kullanıldığını gösteriyor.
Bölgedeki tarihi kalıntılar ve çizimler, Bizanslıların burada uzun süre yaşadığına işaret ediyor.

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.