Türkiye, 2018 yılının ağustos ayında yaşadığı kur saldırılarının ardından 2019 yılında dengelenme sürecine girdi. 2019 yılı hem küresel ekonomi hem de Türkiye ekonomisi açısından oldukça zor bir dönemeç oldu. Bu süreçte ticaret savaşları, korumacı politikalar ve jeopolitik risklerden önemli ölçüde etkilenen küresel ekonomi, gerek büyüme oranları gerekse ticaret beklentilerinin gerisinde kaldı.
Konuya ilişkin açıklamalarda bulunan Türk ekonomisinin önemli kurum ve sanayi odalarının temsilcileri, 2019'daki toparlanmanın 2020'de büyümeye dönüşeceğini belirtiyor.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, 2020 yılının Türkiye için kur saldırısının gerçekleştiği 2018 ve dengeleme ile geçen 2019'un ardından güçlü büyümeye geçiş yılı olacağını dile getirdi.
Aynı zamanda bu yılda elde edilen olumlu oranlarla, ekonominin gelecek 10 yıla yeniden büyüme patikasına girmiş olarak başlayacağını ifade eden Avdagiç, "Ancak ekonomik aktörler olarak bizlerin, yakaladığımız bu yeni büyüme ivmesini çok iyi ve akıllıca kullanarak, Cumhuriyetin 100. yılına güçlü bir ekonomik ivmeyle girmemiz gerekiyor." diye konuştu.
Avdagiç, 2019'un üçüncü çeyreğinden itibaren Türkiye ekonomisinin yüzde 0,9 büyüyerek yeniden büyüme patikasına girdiğini belirterek, "Gerçekten çok olumlu bir performans sergiledi. Bu performansın yardımıyla, 2020’nin dört çeyreğinin dördünde de pozitif büyüme yaşamayı bekliyoruz.Yıllık büyüme oranında, Yeni Ekonomi Programı'nda hedeflendiği gibi yüzde 5 büyümeye ulaşmak hiç şaşırtıcı olmayacaktır. Hatta 2020 büyüme hedefini aşacağımızı söyleyebiliriz." dedi.
"2020'yi nitelikli ve sürdürülebilir büyüme yılı yapmalıyız"
İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ise 2019 yılında dengelenme sürecine girildiğini belirterek, "Hükümetimizin 2018 yılı gibi derin finansal sorunlar yaşadığımız bir yılın ardından ortaya koymuş olduğu irade ile 2019 yılında döviz kurlarından enflasyona, faizden cari açığa kadar ekonomimiz yeniden bir dengeleme sürecinin içine girmeyi başardı. Bu süreçte en büyük başarı, döviz piyasasının 2019 yılının hemen hemen tümünde, yüksek volatilite ve oynaklıktan kurtulup belirli bir dengeye oturtulmasıydı. Özellikle yılın son aylarında bunu çok daha güçlü bir şekilde hissediyoruz. Çünkü Türk lirasına olan güven tekrar artmaya başladı ve yeniden bir istikrar bandı oluştu." dedi.
2019'da yaşanan en önemli dengelenme halkasının faizler olduğunu vurgulayan Bahçıvan, şöyle devam etti:
"Sadece Merkez Bankası'nın faizleri değil, piyasadaki tüm faiz oranlarının da bu düşük faizi destekleyen oranlara doğru gerilediğini görmekteyiz. Ve tabii ki bugün cari açığı değil, cari fazlayı konuşuyor olmamızı da unutmamalıyız. 2019 yılını değerlendirirken finansal piyasalar açısından özellikle bu gelişmelerin altının çizilmesi gerektiğine inanıyorum.
Finansal piyasalardaki bu başarılı dengelenme sürecini, yatırım ikliminin ve motivasyonunun sağlıklı bir mecraya oturtulması izlemeli. Çünkü 2020'nin yatırımlar açısından artık finansal sebeplerden veya finansal bahanelerden arınmış bir dönem olduğunu öngörüyoruz. Artık kimse finansal istikrarsızlıktan dolayı bu ülkede yatırım yapılamıyor diyemez. Bunun için de yılın ilk ayları, bu konuda vereceği görüntülerle, bize önemli bir ayna tutacak."
"Son 12 aylık ihracat 180 milyar dolara ulaştı"
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı İsmail Gülle de küresel ticaretin içerisinden geçtiği zorlu sürece rağmen Türkiye'nin ihracatta olumlu bir grafiğe imza attığını kaydetti.
Gülle, şöyle devam etti:
"İhracatçılarımızın tüm güçleriyle, tam performansla yürüttükleri çalışmalar küresel ortalamanın üzerinde bir ihracat tablosu ile taçlanıyor, göğsümüzü kabartıyor. Ülkemizin ihracat performansı, rakiplerimiz ve hedef pazarlarımız ile karşılaştırıldığında, başarılı ivmesi ile öne çıkıyor. 2019 yılı ilk 9 aylık ihracat verisini açıklayan ülkelerden Güney Kore’nin ihracatı yüzde 9,8 düşmüş durumda. Birleşik Krallık’ta ise azalma yüzde 6,5, Almanya’da yüzde 5,2, Rusya’da da düşüş yüzde 4,6 olurken, Japonya’da yüzde 4,5, ABD’de ise yüzde 1,2 düşüş var. Dünya devi Çin’in ihracatı yüzde 0,1 düşmüş durumda. Ülkemiz ise ilk 9 ayda yüzde 2,6 artışa imza atmıştı. İhracatçılarımızın dinamizmi, doğru rota tespitleri ve stratejik kararları, hükümetimizin destekleri ile küresel arenadaki pozisyonumuzu daha iyi noktalara taşıyor, taşımaya da devam edecek."
2019 yılında küresel ticaret savaşlarının ve ekonomi-politik çatışmaların negatif etkisine rağmen, ihracatın ön görüler doğrultusunda aylık performansındaki başarılı seyrini devam ettirmeyi başardığını aktaran Gülle, "Geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre kasım ayı ihracatımız, Genel Ticaret Sistemi’ne (GTS) göre 16 milyar 214 milyon dolar oldu. Yılın ilk 11 ayında ise ihracatımız yüzde 1,8 artış ile 165 milyar dolara, son 12 aylık ihracat da 180 milyar dolara ulaştı." dedi.
Gülle, "Büyüme için belirlenen hedeflerin tamamının, neredeyse tamamen ihracata endeksli oluşturularak, Türkiye için yeni bir yol haritası çizildi. Bu yol haritası dahilinde, 2019 yılı için 182, 2020 yılı için 191 ve 2021 yılı için 204 milyar dolar ihracat hedeflerimiz bulunuyor. Bu hedefler doğrultusunda da ihracatımızı sıçratacak yeni bir strateji ortaya koymamız gerekiyor. İhracatçılar olarak, 'Yeni Ekonomi Programı' ile çizilen yol haritasının, büyüme, istihdam, enflasyon ve cari denge beklentilerine uygun olarak, 2020 yılının ilk çeyreği itibarıyla, bir değişim sürecini sırtlayacağını öngörüyoruz." dedi.
"Yüzde 5'lik büyüme hedefi yakalanabilir"
Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak ise Türkiye ekonomisinin, 2018 yılı ağustos ayında döviz kurlarında yaşanan dış kaynaklı müdahale ile sıkıntılı bir süreç yaşadığını ancak ekonomi yönetiminin kararlı duruşu, hızlı önlemleri ve güçlü adımları sayesinde 2019 yılında yaraları çok büyük ölçüde sarmayı başardıkları ifade etti.
Yeniden büyüme patikasına giren Türkiye ekonomisi için, 2020 yılına dair daha umutlu ve daha pozitif bir tablo bulunduğunu belirten Olpak, şunları aktardı:
"Beklenenden kısa süren sıkıntılı bir dönemin ardından, yeni yıla ait beklentilerimizin pozitif olduğu bir gerçek. Bu olumlu hava ile 2020 yılında Türkiye’deki yatırımların artmasını, istihdamın yükselmesini ve enflasyonda olumlu yönde gelişmelerin yaşanmasını öngörüyoruz. Bankacılık sektörünün de en kısa sürede piyasa faizlerini ve kullanım şartlarını çok daha makul seviyelere çekmesini bekliyoruz. Çünkü, bu noktadan sonra Türk iş dünyasının asıl önünü açacak olan hamle, ucuz krediye hızla ulaşabilmektir.
Nail Olpak, 2020 yılında Türkiye ekonomisi için yüzde 5’lik bir büyüme öngörüldüğünü ve bu hedefin yakalanmasında bir sıkıntı görmediklerini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Dış ticarete, ihracata dayalı bir büyüme hedeflenirken, sanayi üretiminin lokomotif bir rol üstlenmesi çok büyük bir önem taşıyor. Dolayısıyla iş dünyasının kesintisiz olarak üretime devam etmesi, yeni pazarlara kanalize olması ve katma değerli ürünlerle dünya ticaret sahnesinde daha güçlü şekilde yer alması için çalışmaya devam etmeliyiz.
Bilindiği üzere, günümüz ekonomisinin koşulları ve küresel ticaret ile piyasalardaki değişimler de göz önüne alınarak, 11. Kalkınma Planı kapsamında Türkiye'nin 2023 hedefleri de yeniden şekillendi. Plana göre, 2023 yılı hedeflerimizde enflasyonun yüzde 5 seviyesine inmesi, kişi başı milli gelirin 12 bin doları aşması bekleniyor. Bu önemli hedeflerin yanı sıra 2018 yılı itibarıyla 784 milyar dolarlık bir hacme sahip olan Türkiye ekonomisinin büyüklüğünün 2023 yılında 1 trilyon 80 milyar dolara çıkması son derece önemli bir eşik."
"Türkiye ekonomisinin büyüme hedefine zorlanmadan ulaşacağını düşünüyoruz"
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Abdurrahman Kaan da geride kalan zorlu süreçte Türkiye ekonomisinin, birçok uluslararası kuruluş tarafından yılın başında yapılan küçülme tahminlerine karşın ciddi bir direnç gösterdiğini ve beklentilerin pozitif büyümeye revize edildiğini kaydetti.
Merkez Bankası’nın temmuz ayından itibaren üst üste aldığı faiz indirimi kararlarının, bilhassa iç tüketimi destekleyerek büyümeye olumlu yansıdığını dile getiren Kaan, "Faiz indirimleriyle birlikte canlanan ekonomik aktivite, yılın üçüncü çeyreği itibarıyla Türkiye ekonomisini pozitif büyüme sürecine geri döndürdü. Bu bağlamda TCMB’nin yılın son toplantısında politika faizini yüzde 12 seviyesine çekmesi, reel sektör adına 2020 yılına yönelik ciddi bir motivasyon oldu. Bu kararının, önümüzdeki dönemde iç tüketimle birlikte yatırım harcamalarına da olumlu yansıyacağını ve böylelikle Türkiye ekonomisinin büyüme hedefine zorlanmadan ulaşacağını düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
Kaan, büyüme beklentilerine ilişkin ise "Genel anlamda Türkiye, 2019 yılında ekonomik açıdan nispeten durgun bir dönem geçirse de siyasi belirsizliklerin sona erdiği ve gerekli yapısal reformların hayata geçirildiği bir ortamda, avantajlı nüfus yapısı ve coğrafi konumu sayesinde, uzun dönemde önemli iş fırsatları sunmaya devam etmiştir. Bu motivasyonla girdiğimiz 2020 yılı ve sonrasında Türkiye ekonomisinin, YEP kapsamında hedeflenen yıllık ortalama yüzde 5’lik büyüme hızını zorlanmadan yakalayacağını tahmin ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.