Altun, Uluslararası Asya Siyasi Partiler Konferansı (ICAPP) 11. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 22 yıl önce mütevazı bir platform olarak ortaya çıkan ICAPPın, verilen emekler neticesinde güçlü bir aktör haline geldiğini belirterek, ICAPP çerçevesinde süregelen iş birliklerini güçlendirmek arzusunda olduklarını dile getirdi.
Türkiye'nin, birçok kıtanın ve bölgenin parçası olması itibarıyla eşsiz ve stratejik bir konuma sahip olduğuna işaret eden Altun, Türkiye'nin geçmişten bugüne kıtayla ilgili her konuda aktif roller üstlendiğini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde bu gayretlerin çok daha ileri bir seviyeye taşındığını aktardı.
Asya ülkeleriyle iş birliğini geliştirmek maksadıyla Yeniden Asya Girişimi'ni başlattıklarını aktaran Altun, şunları kaydetti:
"Elbette Asyalı kimliğimizle de gurur duyuyoruz ve bunun gereği de Uluslararası Asya Siyasi Partiler Konferansı'na gösterdiğimiz güçlü ilgi olmuştur. Biz her zaman sahip olduğumuz jeopolitik imkanları kendi ülkemizin yanı sıra komşularımız, bölgemiz ve tüm insanlık için fırsat olarak kullanma gayretinde olduk. Coğrafi, ekonomik, diplomatik ve askeri potansiyeliyle Türkiye, bugün Avrupa'dan Asya'ya güvenlik, ticaret, enerji, düzensiz göçle mücadele dahil birçok alanda vazgeçilmez bir ortak konumundadır. Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği sayesinde ve AK Parti hükümetleri döneminde tarihinde ender görülen bir istikrar ortamına sahip olmuştur. Bu siyasi hareket ve onun lideri, ülkemizi sadece kendi bölgesinde değil, tüm dünyada etkili bir aktöre dönüştürmüştür. Türkiye, bugün artık bölgesel sorunların ötesinde küresel meselelere dair kanaat belirten, aksiyon alabilen ve bunu fiiliyata dökebilen aktif bir diplomasi yürütüyor."
"İstikrarlaştırıcı güç Türkiye"
Türkiye'nin bölgesel ve küresel istikrara katkılarıyla öne çıktığını vurgulayan Altun, bu yönüyle Türkiye'nin uluslararası ilişkiler literatüründe artık "istikrarlaştırıcı bir güç" olarak tanımlandığını kaydetti.
Son kitabının başlığının "Küresel Belirsizlik Çağında İstikrarlaştırıcı Güç: Türkiye" olduğunu hatırlatan Altun, Türkiye'nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde uluslararası arenada istikrar, barış ve iyilik için mücadele ettiğini söyledi.
Altun, sözlerine şöyle devam etti:
"Dünyada en fazla mülteci ve savaş mağduruna ev sahipliği yapan ülke konumundayız. En çok insani yardım yapan ülke sıralamasında zirvede yer alıyoruz. Aynı zamanda, ayırt etmeksizin bütün terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz kararlı mücadeleyle kendi milli güvenliğimizi tahkim etmenin yanı sıra bölgesel ve küresel güvenliğin tesisine öncülük ediyoruz. Tüm devletlerle ilişkilerimizi kazan-kazan ilkesiyle geliştiriyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, 'Dünya beşten büyüktür.' mottosuyla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası sistemdeki adaletsizliklerin giderilmesine öncülük ediyor. İnanıyoruz ki bunu başardığımızda daha adil bir dünya mümkün olacak.
Türkiye'nin barış ve istikrar gayretleri Rusya-Ukrayna savaşında da netice vermektedir. Hem Rusya hem Ukrayna liderleriyle görüşebilen tek lider olan Sayın Cumhurbaşkanımız, en başından beri açık bir diyalog, diplomatik bir çözüm ve adil bir barış için gayret sarf ediyor. Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye'ye duyulan güven dolayısıyla Rusya ve Ukrayna arasındaki müzakereler ülkemizde başlayabilmişti. Bu süreç şu an kesintiye uğramış gibi görünse de inanıyoruz ki tekrar müzakerelere dönüşü ve kalıcı barışı sağlayabileceğiz."
"Enerji krizinin çözümünde de sorumluluk üstlenmeye hazırız"
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın lider diplomasisiyle Rusya-Ukrayna arasında tahıl koridoru anlaşmasının tesis edilmesi ve esir takasının gerçekleşmesinin bu yöndeki umutları canlı tuttuğunu vurgulayan Altun, özellikle tahıl koridorunun açılmasını sağlayarak küresel gıda krizini önleme noktasında Türkiye olarak kritik bir rol üstlenildiğinin altını çizdi.
Altun, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Dün Rusya ve Ukraynalı yetkililerin İstanbul'da yaptığı müzakereler neticelendi ve süresi dolan tahıl anlaşması uzatıldı. Yine Rusya-Ukrayna savaşı kaynaklı enerji krizinin çözümünde de sorumluluk üstlenmeye hazırız. Son olarak bu ilkeli ve yapıcı politikamızın bir neticesi olarak Milli İstihbarat Teşkilatımız, Amerikan ve Rus istihbarat başkanlarını Ankara'da bir araya getirdi. Böylece bölgesel ve küresel güvenliğe yönelik tehditlerin masaya yatırılmasını sağladı. İstihbarat diplomasisinin iyi bir örneği olan bu girişim de Türkiye'nin potansiyelini ve 'istikrarlaştırıcı güç' olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
Biz tüm bu adımları bölgemizde ve dünyada barış ve istikrarın hakim olması amacıyla atıyoruz. Elbette bu çabalar, belirsizlikten, kaostan, çatışmadan beslenenlerin hesap ve oyunlarının bozulması anlamına geliyor. Onlar da bazen doğrudan kendilerinin devreye aldığı yaptırım tehditleriyle, bazen de maşa olarak kullandıkları terör örgütleri aracılığıyla ülkemize diz çöktürmeye çalıştılar, çalışıyorlar. Darbe girişimi, terör saldırıları, ekonomik yaptırımlar, finansal operasyonlar, sistematik dezenformasyonlar… Ülkemiz bütün bu tehditlere maruz kaldı. Ancak biz bunların hiçbirine boyun eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde ülkemiz birlik ve beraberlik içinde ve kararlı bir duruşla bu tehditlerin hepsini bertaraf etti."
Altun, Türkiye'nin terörle mücadelede başarılı sonuçlar elde ettiğine dikkati çekerek, yeni, özgün, Batı'ya bağımlı olmayan bir modernleşme tecrübesiyle güçlü bir kalkınma siyaseti gerçekleştirildiğini ifade etti.
"Diplomatik çabalarla barış ve istikrara katkı sunuyoruz"
Türkiye'nin, kendi çıkarlarını merkeze alan bağımsız bir dış politika izlediğini söyleyen Altun, diplomatik çabalarla barış ve istikrara katkı sunduklarını dile getirdi.
Bütün bunların Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti'nin 20 yıldır iç ve dış vesayet odaklarıyla mücadele etmesiyle mümkün olduğunu vurgulayan Altun, "Siyasi partiler arasında diyalog ve iş birliğini destekleyen ICAPP'ın bu toplantısında Türkiye'nin demokrasi mücadelesini bir kez daha hatırlamanın önemli olduğu kanaatindeyim. Sayın Cumhurbaşkanımızın özgün modernleşme ve kalkınma siyaseti, demokratikleşme hamleleri ve lider diplomasisi sayesinde Türkiye’nin yaşadığı dönüşümün dost ve kardeş ülkeler için önemli tecrübeler içerdiğini düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Diplomatik açılımların ya da uluslararası barış ve güvenlik konularında oynanacak rolün, demokrasiyi güçlendirme ve siyaset kurumunu destekleme çabalarıyla doğrudan ilgili olduğunu belirten Altun, bu nedenle ICAPP'ı bir dayanışma ve iş birliği platformu olarak önemsediklerini söyledi.
Altun, bu tür platformlarda daha yakın iş birliği yapılması ve günün meydan okumalarıyla birlikte mücadele edilmesinin çok önemli olduğuna işaret etti.
Bu noktada, Türkiye'ye yönelik tehdidi darbe girişimine kadar varan ve şu an birçok ülkede faaliyetini sürdüren FETÖ ile ortak mücadeleye de değinen Altun, ICAPP'ın tüm üyelerinin FETÖ konusunda kendi ülkelerinde farkındalık oluşturması önerisinde bulundu.
Altun, Türkiye olarak FETÖ ve diğer tüm terör örgütleriyle mücadeleye sonuna kadar destek olacaklarını ifade etti.
"Dezenformasyon ve etki operasyonlarıyla mücadele kapasitesini artıran somut adımlar atıldı"
Dezenformasyon konusunda da değerlendirmelerde bulunan Altun, Türkiye olarak, dünyanın mazlum ve mağdur halklarından alınan destekle, son aylarda dezenformasyon ve etki operasyonlarıyla mücadele kapasitesini artıran somut adımlar attıklarını söyledi.
Atılan bu adımların, bu tür kampanya ve operasyonları icra edenleri çok rahatsız ettiğini dile getiren Altun, şunları kaydetti:
"Bizim bunlara söyleyeceğimiz tek bir şey var, 'Yalanın özgürlüğü olmaz.' Dezenformasyonla mücadele ve etki operasyonları konusunda Batı merkezci çifte standartları reddediyoruz. Batılı ülkeler yaptığında doğal hak olarak görülen ve hatta desteklenen bu düzenlemelere başka yerlerde 'ifade özgürlüğüne darbe' diyorsanız sizin derdiniz başkadır. Buradan, o ülkeleri operasyon yapabileceğiniz yerler olarak gördüğünüz anlamı çıkar. Buna göre 'Bazı devletlerin başka ülkelerdeki seçimlere müdahale etmesi, kamuoyunu yanlış yönlendirmesi meşrudur.' diyorlar.
Çok açıkça ifade etmek istiyorum ki Türkiye, bu çifte standartlara boyun eğmez, eğmeyecektir. Hiç kuşkusuz dezenformasyon bugün küresel bir tehdittir. Dolayısıyla dezenformasyonla gerek ikili boyutta gerek küresel alanda ortak iş birliği içinde mücadele etmeliyiz. Bu noktada siyasi partilerin çok önemli rolleri bulunuyor. Diğer yandan, çok açık bir şekilde görüyoruz ki iletişim ve medya söz konusu olduğunda küresel alanda bir sömürü düzeni var. Bu sömürü düzenine el birliğiyle, ortak inisiyatiflerle karşı durmalıyız."
Ortak bir şekilde, çok daha güçlü bir hakikat mücadelesi ortaya konulabileceğine işaret eden Altun, bu noktada ICAPP çatısı altında dezenformasyonla mücadeleye yönelik ortak platformların kurulmasının önemli bir adım olacağını sözlerine ekledi.