Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Yayıncılar Federasyonu'nun programı kapsamında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bakan Uraloğlu, Suriye ile ilgili açıklamalarda bulunarak, Bakanlık olarak ulaştırmanın ve iletişimin tamamında varlık gösterdiklerini kaydetti.
Uraloğlu, "Bulunduğumuz coğrafya gerçekten kıymetli. Bizim coğrafyamızı bilmeyen bir insana haritamızı gösterirseniz gerçekten en kıymetli yer Türkiye diyecektir. Sadece 4 saatlik uçuşla 67 ülkeye, yaklaşık 1,5 milyar insana ulaşabiliyoruz. 51,2 trilyon dolar Gayri Safi Milli Hasıladan, yıllık 12,5 trilyon dolar ticaret hacminden bahsediyoruz böyle bir coğrafyadayız." diye konuştu.
"SURİYE'NİN HER ŞEYE İHTİYACI VAR"
Suriye'nin her şeye ihtiyacı olduğunu anlatan Bakan Uraloğlu, şunları kaydetti:
"6 Şubat depremlerinden sonra aileler önce yakınlarını nasıl çıkarır, nasıl defneder, vesaire, bununla uğraşıyor. Sonra bir çadıra nasıl girebilir, sonra bir konteynere nasıl girebilir? Sonra da eve. Şimdi o çadırları gezerken bizim arkadaşlarımızdan bir tanesi oradaki bir bacımıza şöyle bir soru sordu: 'Abla bir şeye ihtiyacınız var mı?' Cevap şu: Çadırda olanın neye ihtiyacı olmaz? Cevap bu kadar ve mükemmel bir cevap. Şimdi Suriye'de olanın neye ihtiyacı olmaz? Yani her şeye ihtiyacı var gerçekten. İlk etaptaki aldığımız bilgiler bunlar."
"ŞAM VE HALEP HAVALİMANLARINDA GEREKLİ TESPİTLERİ YAPTIK"
Bakan Uraloğlu, ulaştırma konusuna ilişkin ise şu bilgileri verdi:
"5 tane havalimanı var Suriye'de. 2 tane havalimanı ön plana çıkmış ve son zamanlara kadar da işletilen havalimanları. Şam ve Halep. Şam Havalimanı'nda geçen sene 100 bin civarında bir yolculuk olmuş. İstanbul Havalimanı'nın işte 5-6 saatlik seyahat trafiği. Halep'te 50-60 bin civarında bir seyahat olmuş. Bir ekip gönderdik. Şam ve Halep havalimanlarında gerekli tespitleri yaptık. Bir kere hiçbir radar sistemi yok. Bizim cep telefonlarından takip ettiğimiz hava radar uygulaması var. Düşünün, o cep telefonu aplikasyonundan yönetmeye çalışıyorlarmış."
Bakan Uraloğlu, 1990'lı yıllardaki tüplü bilgisayarların söz konusu havalimanlarında kullanılmaya devam edildiği bilgisini de paylaştı.
Uraloğlu, "Doğru dürüst bu x-ray cihazları, dedektörler doğru dürüst hiçbir şey yok. Pistlerde ciddi eskimeler var ve şu anda oradaki ilk yapılan Şam ve Halep seferi tamamen pilotların inisiyatifiyle yapılmış. Yani görerek şartlarda hiçbir sistem olmaksızın yapıldı, onun için arkadaşlarımız bir tespit yaptı. Bir eylem planı ortaya koyduk." dedi.
Uraloğlu, ilk etapta Şam Havalimanı'nı ayağa kaldırma ile ilgili DHMİ Genel Müdürlüğü ile vaziyet alacaklarını kaydederek "Orada Türkiye'den çıkıp Hicaz'a kadar giden demir yollarının parçaları var. Oralarda belli bir bütünün parçaları olarak uzun zamandır çalıştırılmadığını biliyoruz. Hızlıca tespiti yapıp demir yolu bütünlüğünü yine Şam'a kadar ilk etapta sağlama ile ilgili bir vaziyet alacağız. 2009-2010'larda oraya yolcu trenlerini uğurlamışız, bir yolculuk yapmışız. Orada bir altyapı var. Bazı bölgelerde, mesela Irak'ta, demir yollarının raylarını sıfırdan demir olarak çalınıp satıldığını biliyoruz Suriye'de de bununla karşılaşabiliriz." diye konuştu.
"YIKILAN KÖPRÜLERİ TAMİR ETTİĞİMİZİ SÖYLEYEBİLİRİM"
Terör operasyonlarını anımsatan Bakan Uraloğlu, "Suriye'deki iç dinamiklerde olsun, M4 kara yolu hem M5 kara yolu hep konuşuldu. Yani bir kara yolu ülkenin siyasetinde bu kadar etki edebilecek durumda. Onun için o kara yollarında da durum nedir? Onlara bir vaziyet ediyoruz ama Türkiye'nin operasyon yaptığı bölgeleri zaten biliyoruz ve oralarda da birçok iş yaptığımızı söylemek isterim, özellikle kara yolları noktasında. Karayolları Genel Müdürlüğümüzün eliyle olsun. Yine Milli Savunma Bakanlığımızın eliyle olsun. Orada birçok iş yaptığımızı birçok yıkılan köprüleri tamir ettiğimizi söyleyebilirim." ifadelerini kullandı.
"SURİYE HABERLEŞME NOKTASINDA TÜRKİYE'NİN 20-30 YIL GERİSİNDE"
Suriye'nin haberleşme açısından Türkiye'nin 20-30 yıl gerisinde olduğunu ifade eden Bakan Uraloğlu, birçok noktada cep telefonu ile iletişimin sağlanamadığını kaydetti.
Uraloğlu, "Bunlarla ilgili gerekli tespitleri yapacağız ve biz Bakanlık olarak bunları hayata geçirmeye çalışacağız ki orada dediğim gibi her şeye ihtiyaç var. Yani bir para basımı ya da Suriye'nin parasının ne olacağından düşünün. Mesela Suriye'nin parasının Rusya tarafından basıldığını biliyor muydunuz? Düşünün, bir ülkenin parasını bir başka ülke basıyor. Şu anda Afrika'da birçok ülkenin de benzer konumda, bazı gelişmiş ülkelerin onların paralarını basıyor. Türkiye bu noktada da muhtemelen oraya bir destek verme noktasında olacak." diye konuştu.
"LİMANLARININ NEREDEYSE HİÇ GELİŞMEDİĞİNİ BİLİYORUZ"
Suriye'nin Akdeniz'e açılan önemli bir kapı olduğunu kaydeden Uraloğlu, "Limanlarının neredeyse hiç gelişmediğini biliyoruz. Oralara muhtemelen belli yatırımların yapılması noktasında tespitlerimiz ve gayretlerimiz olacak. Tabii, bir Deniz Yetki Anlaşması, muhtemelen, hani yapalım diye Doğu Akdeniz'deki çıkarlarımızın korunması ve Mavi Vatan konusunda günü geldiğinde orada ilgili kurumlarımız vaziyet alacaktır. Ticaret noktasında esasında Şam'ın Suriye'nin bir tarihi var. Onu yeniden canlandırma adına biz de elimizden geleni yapacağız." ifadelerini kullandı.
Böyle bir anlaşmanın hem Suriye'nin hem Türkiye'nin etkinlik ve yetkinliğini artıracağını belirten Uraloğlu, "Oradaki petrol ve hidrokarbon arama noktasında, uluslararası hukuku da dikkate alarak, her türlü yetkiyi iki ülke olarak paylaşmış oluruz ya da genişletmiş oluruz. Tabii, orada öncelikle bir otoritenin kurulması lazım. Bakın orada memurların maaşlarının verilmesi lazım. Silahlı grupların silah bırakması ile ilgili gündem var. Bu, kesinlikle gündemde olur ama bugünün gündemi olduğunu söylersek çok doğru olmaz." dedi.
KALKINMA YOLU
Kalkınma Yolu konusuna değinen Uraloğlu, "Irak'ın Fav Limanı ilk fazı 2025'te devreye alınacak ve orası limancılık faaliyetlerine başlamış olacak. Bizi ilgilendiren tarafı ise yaklaşık 1200 kilometrelik kara yolu. Projesi aşağı yukarı bitti diyebiliriz. Sadece Irak’ın kuzeyinde nereden geçeceğiyle ilgili bölgesel yönetimle merkezi hükümetin görüşmeleri sürüyor. Güncel olarak takip ediyoruz." diye konuştu.
Yönetim şeklinden finansman ve işletilmesine kadar konunun ele alındığını anlatan Uraloğlu, "Türkiye'de yapılması gerekenler var, bunları planlıyoruz. Yaklaşık 2 bin 92 kilometre demir yoluyla Türkiye'den geçecek. Burada bizim yapmamız gerekenler var. Ovaköy'den Kapıkule'ye kadar. Yine yaklaşık 1900 kilometre otoyolla geçecek. Otoyol noktasında da yine yapmamız gerekenler var bir taraftan da bunları planlıyoruz." ifadelerini kullandı.
"ZENGEZUR KORİDORU ALTERNATİF BİR ROTA VE KAPASİTE SAĞLAYACAK"
Zengezur Koridoru'na dair de konuşan Bakan Uraloğlu, şunları kaydetti:
"Bakü-Tiflis-Kars üzerindeki halihazırda bulunan demir yolu bağlantımızın belli bir kapasitesi var. Bakü-Tiflis-Kars Hattı Gürcistan üzerinden Karadeniz limanlarına da bağlantı sağlayan bir hat. Dolayısıyla gelen yükler doğrudan oraya da gidebiliyor. Biz mutlaka bir alternatif olması gerektiği yaklaşımıyla hareket ettik. Kars'tan başlayıp Iğdır-Dilucu'na kadar giden oradan da Nahçıvan'dan devamında da Ermenistan'dan giderse 43 kilometre, İran'dan giderse 61 kilometre bir hat var. Devamında da Azerbaycan'dan Hazar geçişli Uzak Doğu'ya kadar giden bir hat. Bunun çalışmaları devam ediyor. Zannediyorum, önümüzdeki aylarda başlarız. Nahçıvan'da mevcut bir demir yolu hattı var. Azerbaycanlı muhataplarımızla konuşuyoruz. Onu genel anlamda tamir edecekler. Tam nereden geçeceği noktasında Azerbaycan'ın yaklaşımı bizim için önemli. Bu çalışma, alternatif bir rota oluşturarak yeni bir kapasite sağlayacak."
Orta Koridor'un daha çok demir yolu ve kara yolu ağırlıklı geçtiğini, Çin'den başlayıp Londra'ya kadar bir yükün 18 günde götürülebildiği bir güzergahtan bahsettiklerini anlatan Uraloğlu, "Güneye doğru indiğimizde şu anda ağırlıklı rota Süveyş Kanalı. Orada 35 günde, bir yük, Londra'ya kadar gidebiliyor. Malum, Filistin'deki İsrail-Filistin Savaşı'ndan dolayı gemilerin riskler alamıyor. Dolayısıyla Ümit Burnu'ndan dolaşarak 45 günde Londra'ya kadar gidebiliyorlar. Kalkınma Yolu'nu bitirdiğimizde bu süreç 25 güne düşecek. Orta Koridor, bizim için bu anlamda gerçekten çok kıymetli."bilgilerini verdi.
"SOSYAL MEDYA İLE İLGİLİ KESİNLİKLE DÜZENLEME YAPILMALI"
Sosyal medya mecralarıyla ilgili bir soru üzerine Uraloğlu, bu konuda Aile ve Sosyal Politikalar, Adalet ve İçişleri bakanlıklarıyla çalıştıklarını söyledi.
TBMM Dijital Mecralar Komisyonu'yla da görüştüklerini bildiren Uraloğlu, "Kesinlikle bir düzenleme yapılması gerekiyor. Sosyal mecrada eline mikrofonu alan veya bir şekliyle video çeken her türlü dezenformasyonu yapabiliyor. Olan düzenlemeler yeterli değil. Kesinlikle buralarda sadece çocukları koruma refleksiyle değil bütün toplumu koruma refleksiyle sorumluluklar getirmemiz gerekir. Şirketler, "Benim kurallarım var.' diyor. Burası da bizim ülkemiz, bizim de kurallarımız var. Hiç kimse kusura bakmasın." değerlendirmesinde bulundu.
"KORUMACI BİR GAYRET İÇERİSİNDEYİZ"
Dünyadaki birçok ülkede bu anlamda alınmış kararlar ve düzenlemeler bulunduğunun altını çizen Bakan Uraloğlu, şunları kaydetti:
"Sosyal medya, hayatımızın bir gerçeği. Elbette bunu yok saymamız söz konusu değil. Ancak muhakeme yetenekleri daha az olan, duyduğu her şeye inanma potansiyeli olan çocuklarımızı öncelikli olarak korumamız gerekir diye düşünüyoruz. En azından bilgiyi sunan kaynakların belli sorumlulukları olması ve belli yaş grubunun altına da bir erişim engeli getirme noktasında çalışmalarımız var. Burada bir yasakçı zihniyet içerisinde değil, korumacı bir zihniyetle bunu yapma gayreti içerisindeyiz."
"ÜLKEMİZİN KRİTERLERİNİ DİKKATE ALARAK DÜZENLEMELER YAPALIM İSTİYORUZ"
Fransa, Almanya, Belçika, Avusturya ve ABD gibi ülkelerde sosyal medyaya yönelik düzenlemeler olduğuna işaret eden Uraloğlu, "Avrupa'nın birçok ülkesinde devlet memurlarının Tiktok uygulamasını kullanmasının yasak olduğunu biliyoruz. Bu anlamda birçok uygulama var. Biz de ülkemizin kriterlerini dikkate alarak belli düzenlemeler yapalım istiyoruz." dedi.
Büyükşehirlerde trafiğin ve ulaşımın durumuna ilişkin sorular üzerine Bakan Uraloğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Bu konular bilimsel çalışmaların sonucunda karar verilen uygulamalardır. Gerçekten bütüncül bakmak lazım. Bir şehrin bütüncül olarak planlanmasına ihtiyaç vardır. Siz bazen yeni arter açmak yerine bazı arterleri yayalaştırarak da bir sonuç alabilirsiniz. Ama bunlar 'Ben yol yaparsam trafik artar.' gibi söylemlerle olmaz. Siz bisiklet yollarından yaya yolu ve metrolara kadar planlamaları yaparsınız, ne kadar insanın seyahat edeceğiyle ilgili planlamayı yaparsınız. Sonrasında bunu hayata geçirerek trafiği genel anlamda çözersiniz. Ama sadece şehirleri inşa ederek bu konuyu çözemezsiniz. Aynı zamanda imar etmeniz lazım, inşa ile imar birbirinden farklı ama birbirini tamamlayan unsurlardır. Bunun için doğru imar ve planlama yaparak biz bunu çözebiliriz."