Koronavirüs salgını ile mücadelede başlayan kontrollü sosyal hayatta toplumsal farkındalığın önemine dikkat çekiliyor.
İstinye Üniversitesi Öğretim Üyesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nuriye Taşdelen Fışgın, "kontrollü sosyal hayatta" en önemli unsurun toplumsal farkındalık olduğunu belirterek, "Toplum içindeki farkındalığın artırılması için hepimizin üzerine düşen görev sadece kendimizin bu önlemlere uyması değil, aynı zamanda uymayanların uyarılmasıdır. Sosyal mesafenin korunması, maskenin aksesuar olarak değil, doğru olarak kullanımı ve el hijyeninin sağlanması hayatımızın her dakikasında olması gereken önlemlerdir." dedi.
Prof. Dr. Fışgın yaptığı açıklamada, normalleşme takviminin açıklamasının ardından yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadelede ikinci safhaya geçildiğini ve "yeni normalleşmenin" başladığını aktardı.
Kontrollü sosyal hayatın pandemi öncesi hayata dönmek olarak algılanmaması gerektiğine işaret eden Fışgın, pandemi öncesinde insanların bir birleriyle yakın temasta bulunduğunu ve bunun zararlarıyla ilgili bir farkındalığa sahip olmadığını ifade etti.
Fışgın, salgın öncesinde kafelerde, restoranlarda, sinemalarda, toplu taşımalarda ve iş yerlerinde "sosyal mesafe" kavramı diye bir algının olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Türk insanı hem yapısı hem de örf ve geleneklere göre sarılmayı, öpüşmeyi, temasta bulunmayı seven bir yapıya sahiptir. Ancak Ocak 2020 ve sonrasına bakıldığında tüm normallerimizin derinden sarsıldığını ve değiştiğini görmekteyiz. Bir taraftan hasta sayılarının ülkemizde de hızla artışı ve hayatını kaybeden vatandaşlarımızın olması, bir taraftan da tüm dünyada hasta ve ölü sayılarının ürkütücü derecede artışı insanlarda panik ve korku oluşturdu. Bu süreçte de alınan önlemlere vatandaşlarımız tarafından uyum, oldukça yüksek oranda gerçekleşti. İlerleyen zamanda hem hasta sayılarının hem de ölüm oranlarının azalması ve evde geçirilen sürenin uzaması nedeniyle yeni normalleşme kararları aşamalı olarak hayatımızdaki yerini buldu."
"Ülkemizde birinci dalganın sonlanmadığı unutulmamalı"
Prof. Dr. Nuriye Taşdelen Fışgın, yeni normalleşme süreci ya da kontrollü sosyal hayata uyumun, yasaklara uyumdan zaman zaman daha zorlayıcı olabileceğine işaret ederek, "Çünkü her geçen gün hasta ve ölüm sayılarının düşmesi ve yaklaşık üç aydır pandeminin getirdiği psikolojik etkiler, insanların zaman zaman kurallara uymasını zorlaştırıp önemsememeyi beraberinde getirebilir. Ancak unutulmaması gereken nokta, şu anda ülkemizdeki birinci dalganın sonlanmamış olmasıdır. Halen olgu sayılarımız 700'ün üzerinde seyretmektedir. Kontrollü sosyal hayatı, aslında kontrolü vatandaşlar olarak bizim sağlamamız gerektiğini belirtmektedir. Sosyal mesafe, maske kullanımı ve el hijyeninin her ortamda akıldan çıkarılmaması, uymayanların kendimiz içinde risk teşkil edeceğinden uyarılması önemlidir. Ne kadar hayatımıza kontrollü sosyal hayatı sokabilir ve rutinimiz haline getirebilirsek o kadar az hasta sayıları ile bu pandeminin üstesinden gelebiliriz." değerlendirmesinde bulundu.
Yeni normalde, kapalı alanlarda uzun zaman geçirmemek, yakın temastan kaçınmak, maskeyi doğru kullanmak, el hijyeninin hayati öneme sahip olduğu unutmamak gibi unsurların en önemli basamakları teşkil ettiğini dile getiren Fışgın, şöyle devam etti:
"Burada önemli olan, her bireyin hem kendi hem de toplum sağlığı açısından bu kurallara uymasıdır. Toplum içindeki farkındalığın artırılması için hepimizin üzerine düşen görev sadece kendimizin bu önlemlere uyması değil, aynı zamanda uymayanların uyarılmasıdır. Toplumsal farkındalığı artırmak için her bireyin üzerine düşen görev budur. Sosyal mesafenin korunması, maskenin aksesuar olarak değil, doğru olarak kullanımı ve el hijyeninin sağlanması hayatımızın her dakikasında olması gereken önlemlerdir."