Son olarak Fırat Kalkanı Harekat Bölgesi'nde terör örgütü YPG/PKK’nın güdümlü füzeyle yaptığı saldırı sonucunda iki özel harekat polisi şehit oldu. Bu saldırı akabinde Afrin’de patlayan bombalı araç ve Cerablus'un güneyi ile Türkiye’ye, direkt Karkamış’a yönelik düzenlenen havan ve roket saldırısı geldi. Karkamış da sivil yerleşim yerleri isabet alsa da kayıp yaşanmadı. Afrin’deki terör saldırısında ise beş sivil hayatını kaybetti 10 sivil yaralandı. Cerablus güneyindeki saldırıda da yaralı sivillerin olduğu bilgisi paylaşıldı.
Dün Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı Kabine Toplantısı sonrasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'den ülkemize yönelik terör saldırılarının kaynağı mahiyetindeki kimi yerler konusunda artık tahammülümüz kalmamıştır. Buralardan kaynaklanan tehditleri ya oralarda etkin olan güçlerle birlikte ya da kendi imkanlarımızla bertaraf etmekte kararlıyız. Polislerimize yönelik son saldırı ve topraklarımızı hedef alan tacizler artık bardağı taşırmıştır. En kısa sürede bu sorunların çözümü için gereken adımları atacağız." açıklaması yaptı. Bu açıklamanın ardından ulusal ve uluslararası kamuoyunda Türkiye’nin bölgeye yeni bir harekat düzenleme ihtimali konuşulmaya başlandı.
Suriye’de YPG/PKK’nın terör saldırılarını 2012 yılında kadar götürmek mümkün. Ancak terör örgütü YPG/PKK’nın Suriye sınırları içerisindeki terör saldırıları Fırat Kalkanı ile başlasa da sivil alanları direkt olarak terörize etme politikası Zeytin Dalı Harekatı ile hız kazandı. Afrin’in 18 Mart 2018’de terörden temizlenmesinin hemen ardından Haziran 2018-Ocak 2021 arasında terör örgütü YPG/PKK tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Suriye Milli Ordusu (SMO) ve Suriye Geçici Hükümeti'nin kontrol ettiği bölgelere yönelik toplam 695 saldırı gerçekleştirildi. Bunlar arasından 498 saldırı bombalı araç, el yapımı patlayıcı ve silahlı mukabelelerle gerçekleşti. Bahsi geçen saldırılar sonucunda ekseriyeti sivil olmak üzere 284 kişi hayatını kaybetti. 695 saldırının 158’i bombalı araçların patlatılması şeklinde gerçekleşti. Bu saldırıların büyük bölümünde siviller hedef alınarak halk terörize edilmek istendi. Son Afrin saldırısı da yine bu terör politikasının bir benzeri.
Bu bakımdan değerlendirildiğinde YPG/PKK’nın uzun bir süredir Suriye içerisinde terör saldırıları gerçekleştirdiği görülüyor. Son dönemde Irak ve Suriye’de lider kadrosundan da çok sayıda kayıp veren örgüt, terör saldırılarını artırarak güç gösterisi yapmak istiyor. Türkiye'nin terörle mücadelede göstermiş olduğu başarının doğrudan bir sonucu olarak, PKK terör örgütü Türkiye içerisinde eylem yapamaz hale geldi. Bu nedenle örgüt Suriye'de sivil alanları terörize etmeye ve fırsat buldukça yerel güvenlik unsurlarını hedef almaya çalışıyor.
Terörle mücadele konusunda yurt içinde olduğu kadar sınırlarındaki ve komşu ülkelerdeki terör gruplarına karşı da önemli adımlar atan Türkiye, bölgedeki teröre son vermek için Irak ve Suriye sınırlarının güvence altına alınması gerektiğinin farkında. Bu nedenle Türkiye için sınır hattı boyunca terörden temizlenmiş bir güvenlik hattı oluşturmak ehemmiyet arz ediyor. Rusya ile gerçekleştirilen Soçi Mutabakatı'nın sahada işlemediğini iki yıldır müşahede ediyoruz. Bu minvalde diplomatik seçeneklerin rafa kalktığı, askeri seçeneklerin konuşulacağı bir dönemin arifesinde olduğumuz dahi dillendirilmeye başlandı.
Barış Pınarı Harekatı’nın ardından Suriye’den önemli ölçüde çekilen ABD’nin boşalttığı alanları Rusya devraldı. Türkiye ile Rusya arasında Suriye konusundaki müzakereler de halihazırda devam ediyor. Bu nedenle muhtemel harekat bölgeleri olan Tel Rıfat, Münbiç, Aynul Arab (Kobani) ve Derbesiye-Irak sınır hattı için ABD’den ziyade Rusya ile görüşmek gerekiyor.
Rusya’nın Halep’in güvenliği nedeniyle SMO’nun Tel Rıfat’a gelmesine yeşil ışık yakması zor. Münbiç’te de benzer bir senaryo söz konusu. 2017 ve 2019 yıllarında Türkiye’nin iki girişimine de fiziki olarak karşı duran Rusya’nın Münbiç’te YPG/PKK’yı pasifize ederek rejimin bölgeyi devralmasını isteyeceği düşünülebilir. Irak sınır hattının da henüz ABD’nin Suriye’den çekilmediği bir düzlemde TSK/SMO’nun veya Rusya’nın tam anlamıyla kontrolüne gireceğini ifade etmek güç. Öte yandan bölgede Rus askeri varlığı bulunsa da ABD’nin de diplomatik ağırlığının olduğu göz ardı edilmemeli.
Bütün bunlar dikkate alındığında Türkiye, Tel Rıfat ve Münbiç’ten terör örgütü YPG/PKK’nın tam manasıyla çıkarılacağını öngören Soçi Mutabakatı'nı da dayanak alarak Rusya’yı bu bölgelerde aksiyon almaya zorlayabilir ve Aynul Arab bölgesinde askeri seçeneği masaya yatırabilir.
[Kutluhan Görücü SETA Dış Politika Direktörlüğü’ndeki araştırma asistanlığının yanı sıra Suriye Gündemi sitesinde yardımcı editör olarak görev yapmaktadır]