Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Çolak, Doğu Akdeniz'de yürütülen hidrokarbon arama faaliyetlerinin de masaya yatırıldığı "Akdeniz'de devlet ve düzen" temalı 4. Uluslararası Güvenlik Sempozyumu için geldiği Antalya'da yaptığı açıklamada, son yıllarda önemi artan Akdeniz'in her anlamda Türkiye'nin iç meselesi olduğunu söyledi.
"Arap Baharı" sonrasında Akdeniz'e kıyısı bulunan birçok ülkede iç kargaşa ve istikrarsızlıklar ortaya çıktığına, kamu düzeninin bozulmasıyla doğudan batıya, batıdan kuzeye kitlesel göçlerin yaşandığına işaret eden Çolak, bunun yansıması olarak Türkiye'ye 4 milyonun üzerinde sığınmacının geldiğini hatırlattı.
Doğu Akdeniz'de keşfedilen hidrokarbon yataklarının uluslararası büyük güçlerin ve şirketlerin odağı haline geldiğini aktaran Çolak, "Türkiye'nin hem uluslararası güvenliği hem de iç güvenliği anlamında Akdeniz'deki gelişmeler çok kritik ve belirleyici unsurlardan oldu. Doğu Akdeniz'deki kaynakların bölüşümünde Türkiye'nin de hakkı var." diye konuştu.
Çolak, kamu düzeninin yıkılmasıyla kitlesel göçler oluştuğunu belirterek, şöyle konuştu:
"İlk etapta bu bize yansıyor. Bu bölgenin insanıyla tarihsel anlamda ciddi bağımız var. Libya'daki bir sorun 100 yıl önce de şimdi de bizim iç sorunumuz. İlk döndükleri yüz biz oluyoruz. Bu da bölgedeki en güçlü ve istikrarlı devlet olmamızdan kaynaklanıyor. Etrafımızdaki herhangi bir sıkıntıda işin içine girmesi gereken devlet olarak görülüyoruz. Bunun nedeni ise Akdeniz'in tarihsel anlamda bize uzak bir yer değil hatta bizim bir parçamız olması. Orta Doğu da bizim parçamız Balkanlar da Kafkasya da. Akdeniz'in en batısından en doğusuna kadar her şey ister istemez bizim iç meselemiz oluyor. Oradaki en küçük insani kriz, istikrarsızlık, çatışma ortamı bizi derinden etkiliyor."
Prof. Dr. Tanrısever: Türkiye'nin eli artık daha güçlü
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Tanrısever de Doğu Akdeniz'in enerji anlamında bölgenin en önemli konusu haline geldiğini söyledi.
Buradaki sorunun çözülmesi için ortak bir çözüm geliştirilmesi gerektiğine dikkati çeken Tanrısever, konunun hem enerji hem de diplomasi boyutuyla ele alınıp en rasyonel çözümün üretilmesi gerektiğini ifade etti.
Türkiye'nin hem kendi meşru haklarını hem de KKTC'nin enerji kaynakları üzerindeki haklarını korumak için konumunu dünyaya deklare ettiğini vurgulayan Tanrısever, şunları kaydetti:
"Bazı ülkeler, Türkiye'yi dışarıda tutan bir yaklaşım sürdürüyor. Yanlış olan bu. Türkiye'nin bölgede uluslararası hukuktan gelen hakları var. Bunları koruyacağını söylemiş olması, uluslararası hukuk açısından gayet normal bir durum. Bölgedeki diğer aktörlerin, Türkiye'nin menfaatlerini gözeten, ortak paydaya yönelen bir diplomasi içine girmesi gerekiyor. Türkiye ve KKTC'nin bazı projelerin dışında tutulması dikkati çekiyor. Menfaatleri gözardı edilince Türkiye kendi menfaatini kendisi korumak zorunda kalıyor. Türkiye'nin hakları korunarak ortak diyalog geliştirilebilir. Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları çıkarılıp kazandırıldığında Türkiye ekonomisine büyük bir katkı sağlayacaktır. Ekonomimizdeki en önemli konulardan birisi enerjide dışarıya yaptığımız harcama. Bu harcama nedeniyle oluşan dış ticaret açığımızı, kendi milli ve yerli üretimimizle kapattığımız takdirde hem ekonomik dengeler hem de enerji güvenliğimiz açısından yeni bir aşamaya gelmiş olacağız."
Türkiye'yi projelerin dışında tutmaya çalışsalar da kendi kaynaklarını geliştirebilecek, onu koruyacak imkan ve kabiliyete sahip olduğunu anlatan Tanrısever, Türkiye'nin sismik ve sondaj gemilerinin olmasının önemine işaret etti.
Dünyada çok az ülkede böyle imkanlar bulunduğunu aktaran Tanrısever, "Türkiye deniz sahalarındaki hidrokarbonları bulma ve geliştirme konusunda son yıllarda büyük adım attı. Artık elimiz çok daha güçlü." diye konuştu.