İnce Minareli Medrese olarak bilinen, günümüzde ‘Taş ve Ahşap Eserle Müzesi’ olarak kullanılan yapı, Selçuklu taş mimarisinin şaheserlerinden.
Eşi, benzeri bulunmayan İnce Minareli Medrese, Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından 1265-1280 tarihleri arasında inşa edilmiş.
Mimarı Abdullah Bin Külük olan Medrese, Darü’l Hadis yani Hadis Okulu olarak yapılmış. Taç Kapısı Selçuklu taş işçiliğinin zirvesi olarak nitelendiriliyor.
Kapıda kabartmalı şekilde Yasin ve Fetih sureleri işlenmiş. Tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı bu muazzam külliye ile ilgili olarak şunları söylemektedir: “Türk sanatkârının elinde taş; ipek bir kurdele olmuştur. Mimar, içinin en ince duygularını bu tak’a aksettirmiştir.”
7 asrı aşkın süre yapılış amacına uygun hizmet veren İnce Minareli Medrese’nin dillere destan minaresine 1901 yılında üst üste iki yıldırım düşer ve 55 metre yüksekliğindeki minarenin birinci şerefesinden sonrası yıkılır. Minare ile birlikte mescit kısmı da zarar görür. Mescidin tamir edilmesi mümkünken 1929 yılında yıkılması halkın büyük tepkisini çeker. Ancak dönemin yönetimi bu hassasiyeti göz önünde bulundurmaz. İbrahim Hakkı Konyalı hadiseye o kadar kızar ki Konya Tarihi isimli eserinde hadiseyi bir tecavüz olarak değerlendirir.
İnce Minareli Medrese ve Külliyesi o günden sonra bir türlü istenilen ilgi ve alakayı görmez. Ne mescidi yeniden yapılır ne de yarım kalan minaresi inşa edilir.
Vatandaşlar günümüzde minaresi yıkılmadan önceki fotoğrafları bulunan medresenin aslına uygun olarak yeniden inşasını istiyor. Medresenin alameti farikasının minaresi olduğunu belirten Konyalılar, “Madem şu anda yapıda restorasyon var, o vakit mescidini de minaresini de yeniden aslına uygun şekilde yapsınlar” görüşünde.
Konyalılar ayrıca aslına uygun şekilde yeniden inşa edildikten sonra mescidinde hadis dersleri okutularak vakfiyesinin yaşatılabileceğini de ifade ediyor.