Karatay Belediyesi Kent Konseyi ve Sen Değerlisin Derneği işbirliğiyle “Afet Sonrası Çocuklara Nasıl Yaklaşmalıyız” konulu bir semineri düzenledi.
Karatay Belediyesi Meclis Salonu’nda gerçekleştirilen seminer; Karatay Kent Konseyi, bünyesindeki Gençlik, Kadın ve Çocuk Meclislerinin başkanları, koordinatörleri ile Çalışma Gruplarındaki gönüller, Sen Değerlisin Derneği üyeleri, gönüllüleri ve diğer STK’lara yönelik olarak gerçekleştirildi.
“EĞİTİM SEMİNERİ DEPREMZEDE AİLELERE KARŞI YAKLAŞIMIMIZA KATKI SAĞLAYACAK”
Seminer öncesinde kısa bir konuşma yapan Karatay Kent Konseyi Başkanı Abdurrahim Arslan, eğitim seminerinin Konya’da misafir edilen depremzede ailelere ve çocuklarına katkı sağlayacağını belirtti.
Abdurrahim Arslan, “Kaybettiğimiz bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Hepimizin ülke olarak başı sağ olsun. Çok zor dönemlerden geçiyoruz. Depremin meydana geldiği ilk andan itibaren yoğun bir çalışma içerisindeyiz. Bugün burada Gençlik, Kadın ve Çocuk Meclisleri başkan ve koordinatörleri ile Çalışma Gruplarındaki tüm gönüllerimiz, Sen Değerlisin Derneği üye ve gönüllüleri, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, eğitimciler ile meslek uzmanları var. Konya’da 30 binin üzerinde misafiri ağırlamaya başladık. Konya’da misafir ettiğimiz ailelerini ve çocuklarımıza nasıl davranmamız gerektiği ile ilgili bir eğitime ihtiyaç duyduk. Bu noktada alanında uzman Fatih Hilmi Çetin hocamız destek oluyor. Bundan sonraki süreçte çocuklarımıza daha bilinçli bir şekilde yaklaşacağız. Karatay Belediyemiz afetin oluştuğu ilk andan itibaren yoğun bir çalışma içerisinde ve her türlü programa destek veriyor” dedi.
TRAVMA YAŞANMAMASI İÇİN 3 ÖNEMLİ KURAL; “BAK, BİNLE VE BAĞ KUR”
Seminere konuşmacı olarak katılan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Doç. Dr. Fatih Hilmi Çetin, katılımcılara deprem sonrasında çocuklara ve ailelere yönelik doğru yaklaşım, şok, akut stres tepkisi, travma sonrası stres bozukluğu, psikolojik ilk yardım gibi daha birçok başlıkta sunum yaptı, bilgi ve deneyimlerini paylaştı.
Doğal afetlerin travmatik bir süreç olduğunu söyleyen Doç. Dr. Fatih Hilmi Çetin, bu sürecin travma sonrası stres bozukluğuna dönmemesi için en önemli kuralın “Bak, Dinle ve Bağ Kur” olduğunun altını çizdi.
Hilmi Çetin, “Yaraları hep birlikte saracağız. Bu tür olaylar travmatiktir. Doğal afetlerde bunların en başında gelenlerinden biridir. Doğal olarak bu süreci başından itibaren başından yaşayan herkes bizzat etkileniyor. Travmadan sonra zihinsel ve ruhsal açıdan nasıl bir süreç ortaya çıkıyor. Ortalama bir ay kadar bir süreç sonrasında normal yaşama dönüş başlar. Akut stres dönemi normal bir süreçtir, yaşanması gereken bir süreçtir. Sadece doğru bir şekilde yaşanması için desteklenmesi gerekir. Akut stres döneminde yaşanılan bütün belirtiler doğal tepkilerdir. Bu dönemde uyku bozukluğu yaşanıyor. Küçük bir veya yüksek sesten korkma ve hemen deprem oluyor kaygısını yaşama, buna eşlik eden tansiyon problemleri, kalp çarpıntısının artması gibi fizyolojik sıkıntılar oluşuyor. Bir iki gün içerisinde başlayan bu süreç ortalama bir ay kadar sürebilen bir dönem. Konya’daki misafirlerimizde de bu belirtileri göreceğiz. Bunlar yaşanması gereken normal bir süreç. Akut stres döneminden fizyolojik yoğunluk yaklaşık bir ay sonra azalmaya başlar ve normal düzeye gelir hayatımıza devam ederiz. Travmanın etkisi kalıcı olmamış olur. Ama bir kısım var ki travmadan etkilenen bu stres dönemi azalmaz ve travma sonrası stres bozukluğu adıyla bilinen bir psikiyatrik hastalığa dönüşür süreç. Buradaki kritik durum Akut stres yaşayanların, travma sonrası stres bozukluğu yaşamaması için bizlere düşenler var. Psikolojik ilk yardımı 3 aşamada planlıyoruz; Bak, Dinle, Bağ Kur” dedi.
“ÇOCUKLARLA OYUNLAR OYNAYIN”
Depremlerin travma oluşturma açısından çocukları etkilediğini belirten Doç. Dr. Fatih Hilmi Çetin, depremi yaşayan çocuklara yaklaşırken bazı söylemlerden uzak durulması gerektiğine dikkati çekti.
Fatih Hilmi Çetin sözlerini şöyle tamamladı:
“Çocukların yanında dehşet hikayelerini konuşmamak gerekiyor. Yine deprem yaşayan kişinin kendi hikayesinin sosyal mecralarda paylaşılmaması gerekiyor. Kişi kendi hayat hikayesini başka bir yerde okuduğunda aslında çözmüş olduğu travmasını yeniden yaşamasına vesile oluyor. Çocukların soru sormasına izin verilmeli. Çocuklar travma anlarında soruları daha sık tekrarlar bizlerde büyükler olarak her seferinde sakin bir şekilde çocukların sorusuna cevap vermeliyiz. Açık net ve birbirine yakın cümleler kurulmalı. Çocukların depremin ilk gününden itibaren maruz kaldıkları görüntüler, hikayeler ve kayıpları onlarda duygu düzenleme güçlükleri yaşayabiliyorlar. Çocuklara depremin bir doğa olayı olduğunu söylemeliyiz ve depreme karşı çaresiz olmadığımızı bilimsel verilerle anlatmalıyız. Çocuğun yaşına uygun bu etkinlikler gerçekleştirilebilir. Mesela aileler birlikte deprem çantası hazırlayabilir. Odaların köşelerini su koyabilir. Birlikte çök ve kapan hareketleri yapılabilir. Bu yapıldığında çocukta depremle baş edilebileceği algısı oluşur ve kaygılanması azalır. Yine çocuklar için en önemlisi oyun oynamak. Göz seviyelerinde konuşmaya ve anlayabilecekleri kelimeler ve açıklamalar kullanmaya çalışın. Kendinizi tanıtın ve onlara yardım için orada olduğunu belirtin. İsimlerini öğrenin. Ailelerinin yanlarındaysa çocuklarla ilgilenmeleri için ailelerini destekleyim. Yaşlarına göre ilgileri hakkında sohbet etmeye çalışın. Bunların yapıldığında akut stresin hızlıca normale döndüğünü görüyoruz.”