Konya Seydişehir’in daracık sokaklarından birinde, asılı duran rengarenk kumaşların ve pamuk yığınlarının arasında, 40 yıllık bir hikâye sessizce son perdesine yaklaşıyor.
Şaban Koç, mesleğe çıraklıkla başladığı günlerde şehirde 16 olan yorgancıdan geriye kalan “son dörtten” biri.
Elinde iğnesiyle her biri iki gün emek verdiği yorganları dikmeye devam ediyor.
DEĞİŞEN ZAMANLAR, KAYBOLAN GELENEKLER
Şaban Usta’nın dükkanı, adeta bir zaman kapsülü gibi. Eskiden düğünlerin en kıymetli hediyesi olan el yapımı yorganların yerini artık zarfların içindeki paralar almış.
“Eskiden düğünlerde yorgan hediye giderdi” diyor ve ekliyor:
“Şimdilerde para takılıyor. O özen, o emek, yerini hazıra bıraktı. Bir yorgan sadece bir örtü değildi; içinde sevgi, emek ve iyi dilekler vardı.”
40 YILLIK BİR ÖMÜR, BİR MESLEĞİN DÖNÜŞÜMÜ
Mesleğe 40 yıl önce Seydişehir’de çırak olarak başlayan Şaban Koç, dört yıl sonra Akseki’de kendi dükkanını açarak kalfalıktan ustalığa uzanan yolculuğunu sürdürmüş. Daha sonra memleketi Seydişehir’e dönmüş.
“İlk başladığımda Seydişehir’de 16 yorgancı vardı” diyen Koç, “Şimdilerde sadece dört tane kaldık. Ayakta durmak için elimizden geleni yapıyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
“ÇORBAYI KAYNATMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Şaban Usta, geçim sıkıntısını şu sözlerle özetliyor:
“Tek başına yapabildiğimiz bu. Çorbayı kaynatmaya çalışıyoruz.”
Artık sadece yorgan dikerek geçinmek mümkün olmadığını ifade eden Koç, “Şimdilerde perde dikiyoruz, nevresim dikiyoruz.” şeklinde konuşuyor.
Bir yorganın fiyatı 3.500 TL civarında ve tamamlanması iki gün sürüyor.
EN BÜYÜK ENDİŞE: ÇIRAKSIZLIK VE MESLEĞİN SONU
Ustanın en büyük kaygısı, bu zanaatı devredecek kimsenin kalmaması.
Koç, “Çalışacak çırak bulamıyoruz. Bizden sonra bu işi yapan kalmaz, bu meslek biter” diyor.
Bu cümle, sadece bir iş kolunun değil; aynı zamanda Anadolu’nun köklü kültürel mirasının da sessizce kayboluşunu anlatıyor.
BİR KÜLTÜRÜN SON DİKİŞLERİ
Şaban Usta’nın hikayesi, modern hayatın hızına yenilen el emeği zanaatların sembolü gibi. Belki de onu dinlemek, eserlerine değer vermek ve bu geleneği yaşatmak için hala geç değil.
Çünkü her bir ustanın elindeki iğne, bir “son dikiş” daha atmak üzere…