Konya’da kış hazırlıkları denildiğinde akla ilk gelen salça, turşu ve tarhana olsa da, aslında yüzyıllardır Anadolu kültüründe yer alan en önemli geleneklerden biri yufka ekmek yapımı.
Tahta oklavadan saca uzanan bu lezzet, sadece ekmek değil; aynı zamanda imecenin, dayanışmanın ve paylaşmanın da simgesi.
ZAHMETLİ AMA BEREKETLİ BİR YOLCULUK
Un, su ve tuzla yoğrulan hamurun küçük bezeler haline getirilmesiyle başlayan süreç, 4-5 kişinin bir araya gelip imece usulü çalışmasıyla devam ediyor. Açılan yufkalar, büyük siniler kadar inceltilerek sacda pişiriliyor. Daha sonra kurutulan yufkalar, kış sofralarında çorbayla, kahvaltılıkla ya da sarmayla tüketilmek üzere saklanıyor.
Yufka, sofraya çıkarılacağı zaman hafifçe ıslatılarak taptaze bir lezzete dönüşüyor.
“ESKİDEN HERKES İMECEYLE YAPARDI”
Yıllardır yufka yapımını sürdüren Havva Coşkun, bu kültürel mirasın önemini şu sözlerle anlattı:
“Eskiden köylerde kış gelmeden herkes bir araya gelir, günlerce yufka açardık. Biri hamuru yoğurur, biri açar, biri pişirirdi. Şimdi çoğu kişi hazır ekmeklere yöneldiği için bu gelenek neredeyse unutuldu. Oysa yufka ekmek kışın sofralarımıza ayrı bir lezzet ve bereket katıyor.”
KÜLTÜREL MİRAS UNUTULUYOR
Anadolu’nun asırlık geleneği olan yufka ekmek, günümüzde modern yaşam ve hazır gıdalara yöneliş nedeniyle hızla unutuluyor. Oysa yufka, sadece bir yiyecek değil, aynı zamanda Anadolu’nun kültürel hafızasında önemli bir miras.