Konya’da yarım kalmış kırmızı bir aşkın hikâyesi: Sultan Özcan
Konya’da terk edilmiş bir aşk hikâyesinin başrolünde Sultan Özcan rol alıyor. Hayata tek başına tutunabilecek kadar güçlü bir kadın olsa da, sevdiği adamı ve onun en sevdiği renk olan kırmızıyı, ne üstünden ne de evinden atamıyor.
120
Aşk, her zaman film ve destanlardaki gibi güzel ve kusursuz bir şekilde bitmiyor. İnsan sevip sevilince dağları delip geçebilecek güce sahipken çoğu zaman sevdiği kadar sevilmiyor.
220
Birine duyulan aşk, başlangıçta peri masalında gibi hissettirse de terk edildikten sonra geriye sadece kırık dökük hayaller ve yıkılan sözler kalıyor.
320
Sultan Özcan, aşk için harcanan bir ömrün adı. Kendi hayatını unutarak, aşık olduğu adamın her küçük detayını beynine kazıyan, onun sevdiği rengi dahi aklından çıkaramayan bir kadının hikayesi.
420
O adam gitmiş olsa da, kırmızı renk onunla kalmış. Çünkü Sultan Özcan, kırmızıyı sadece aşkın değil, kaybettiği o adamın hatırasının rengi olarak seviyor.
520
Aksaray'ın Ortaköy ilçesinde Cumali köyünde doğan ve herkes tarafından 'kırmızılı kadın' diye bilinen Sultan Özcan, 15 yaşındayken çocukluk aşkı olan öğretmeni ile evlendi. Özcan, bir süre sonra eşinin tayin olmasıyla önce Hakkari'ye, ardından da Giresun'a taşındı.
620
Mutlu giden evliliğinde, bir süre sonra kıskançlık nedeniyle yaşanan sorunlarla eşinin şiddetine maruz kalan Özcan, çocuk sahibi olamadığı için 1995 yılında terk edildi. Memleketi Aksaray'daki annesinin yanına dönen Sultan Özcan, ayrılığın ardından psikolojik tedavi gördü.
720
Bir süre sonra annesini kaybedince Konya'daki ağabeyinin yanına taşınan Özcan, ağabeyinin evinin altında bodrumda 8 yıl yaşadı. Psikolojik sorunları devam eden Sultan Özcan, 2006 yılında kronik psikoz teşhisiyle, yüzde 80 engelli raporu aldı.
820
Kırmızı renge olan sevgisi Hakkari'deyken eşinin kırmızı elbise giyen bir Kürt kızından etkilenmesi üzerine başladı. O günden sonra Özcan’ın dünyası adeta kırmızıya büründü.
920
“O BİR TEK BENİ SEÇTİ”
Yarım kalan aşkın başrolü Sultan Özcan, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: "Okuldayken öğretmenimle birbirimize aşık olduk. Kocaman kızdım, babam 'Sen okula gitme' dedi. Ben de 'Cahil kalamam, okula gideceğim' dedim ve gittim.
1020
Ama zor ikna ettim. Değilse beni tarlada çalıştıracaklardı. Öğretmenim bizim köye geldi ve beni sevdi. 15 kızın içinde bir beni sevdi. 'Benim öğrencim zeki, konuşkan bir talebe' dedi. Bir sürü kız varken, o bir tek beni seçti." dedi.
1120
“KIRMIZI BİR TERCİH DEĞİL SEVİLME ARZUSUYDU”
Hayatının simgesi haline gelen kırmızı renginin hikayesini de anlatan Sultan Özcan, "Eşim, öğretmenlikten çıktı, önce polis, sonra da komiser oldu. Beni o şehirlere götürdü. 25 sene evli kaldık, çocuk olmadı.
1220
Çocuk yüzünden geçimsizlik çıktı. Kavga yaptık, dövüş yaptık. Her ay ben babamın evine gelirdim. Yine de beni seviyordu da, çocuğum olmadığı için ayrıldık. Nevşehir'de evlenmiş, bir oğlu olmuş. Çocuğumuz olsaydı hayat çok daha farklı olurdu. Başıma bunlar gelmezdi.
1320
Hakkari'de bulunduğumuz zamanlarda kırmızı elbiseli bir Kürt kızı gördük. O kız da çok güzeldi. Eşim bana 'Kız çok güzelmiş görüyor musun?' dedi. Ben de aman ona imrenmesin diye gittim mağazadan kırmızı elbise aldım. Aynı o kız gibi giyindim. Eşim sırf başkasına bakmasın, hep beni sevsin diye o günden beri kırmızı giyindim" diye konuştu.
1420
“ÇOCUK OLMAYINCA MUTLU OLUNMUYOR”
Eşinin kıskançlık krizlerine girdiğinde kendisine şiddet uyguladığını da ifade eden Özcan, "Ben okumuş, tahsilli adama varacağım' dedim. Çocuk olmayınca da ayrıldık. Çocuk olmayınca mutlu olunmuyor.
1520
Beni çok kıskanırdı. Herkesten kıskanırdı. Kızınca bana şamar atardı. Kayınbiraderimle kavga ettik, beni dövüp, hastanelik etti. Günlerce yoğun bakımda kaldım. Daha sonra evlenmekten korktum. Dövülmekten, şiddet görmekten korktum. Mutluluk bekarlıkta dedim ve evlenmedim" dedi.
1620
“KADINA ŞİDDET GÖSTERENLER, ÂŞIK OLMADAN EVLENENLER”
Aşkından şiddete bile boyun eğen Özcan, "Kadınların eşleriyle iyi geçinmelerini söylüyorum. Anlayışlı, tahsilli insanlarla görüşsünler, cahil adamlarla görüşmesinler. Kadına şiddet gösterenler, âşık olarak evlenmeyenlerdir.
1720
Kadınlar, ille de âşık olarak evlenecek. Âşık olarak evlenmezse kavga çıkıyor. Biz de âşık olarak evlendik, kavga ederdik ama yarım saat sonra barışırdık. Tek bir odada yaşıyorum ve mutluyum. Villada yaşasam, mutlu olamasam ne yapayım" diye konuştu.
1820
“KIRMIZI GİYMEYENLER SOLDA SIFIR”
Kırmızı renge olan tutkusunun sadece üstünde taşımadığını evindeki eşyalarda da barındığını belirten kırmızılı kadın Sultan Özcan, "Ben kendimi övmüyorum, ama beni seven çok. Pazara gidiyorum, çarşıya gidiyorum, beni tanıyorlar. Başka kadınları tanıyan var mı? Beni herkes bilir.
1920
Ben kırmızı giymeyeni solda sıfır görüyorum. Ben kırmızı rengine aşığım. Yakışıyor da. Kim giyerse yakışıyor. Ama yakıştıran olacak. Çarşıdaki esnaf bana 'Sultan sana yakıştığı gibi kimseye yakışmıyor' diyor. Her şeyim kırmızı. Evimin içi, çaydanlığım bile kırmızı" diye ekledi.
2020
KIRMIZI ONUN İÇİN BİR ÖMÜR SÜREN VEDA
Herkes kırmızı rengini şehvetin ve tutkunun simgesi olarak kabul eder, fakat Sultan Özcan için kırmızı; bir kaybın, bir aşkın, bir ömrün sembolü. Onun için kırmızı, yalnızca bir renk değil, sevgisini içinde yaşatan bir hatıra, bir ömür boyu süren bir veda.