Konya Akören’in güneyinde, Akoğlan’ın Kayası adıyla bilinen noktada yer alan 40 Kapı Mağarası, doğa ile tarihin iç içe geçtiği saklı bir miras olarak öne çıkıyor. Mağara, sarp kayalıkların bulunduğu bir tepe üzerinde, ardıç ve meşe ağaçlarıyla çevrili hâkim bir noktada yer alıyor.
ULAŞIMI ZOR, EFSANELERİ ZENGİN
Bölgeye ulaşmak için birden fazla rota mevcut. Ancak en bilinen güzergâh Akören Yarımca yolu üzerinden Kel Dağ yönüne doğru yapılan yaklaşık yarım saatlik bir yürüyüş ile sağlanıyor. Tepeye tırmanış yer yer zorlayıcı olsa da ulaşıldığında mağaranın etkileyici atmosferi tüm yorgunluğu unutturuyor.
Mağaranın girişi oldukça dar ve taş yığınları, incir ağaçları ile gizlenmiş durumda. Rehbersiz gezilmesi önerilmeyen mağarada, içeriye yaklaşıldığında dışarı doğru esen güçlü hava akımı dikkat çekiyor. Bu hava akımı ve sabit sıcaklık nedeniyle mağara kışın kar tutmuyor, yaz aylarında ise içerisi oldukça serin oluyor.
40 ODA VE GİZEMLİ HAZİNE EFSANESİ
Yöre halkı arasında yaygın olarak anlatılan efsanelere göre mağaranın kırk ayrı odası bulunuyor ve en sonunda gizli bir hazinenin yer aldığına inanılıyor. İçeri girildiğinde önce geniş bir odaya, ardından dar geçitlerle diğer odalara ulaşılabildiği söyleniyor. Özellikle mağara girişinde bölge ekosistemine aykırı şekilde yetişen incir ağacı, halk arasında mağaranın mistik bir yönü olduğuna dair inancı pekiştiriyor.
BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR YAPILMADI
Şu ana kadar mağara üzerinde akademik düzeyde bir arkeolojik ya da jeolojik inceleme yapılmamış olsa da, bölge halkının tanıklıkları, mağaranın geçmişte barınma veya savunma amaçlı kullanıldığına işaret ediyor. Bazı kaynaklar, mağaranın savaş zamanlarında sığınak olarak kullanıldığını aktarıyor.
DOĞA VE MACERA TUTKUNLARINA YENİ ROTA OLABİLİR
Zorlu yapısıyla dikkat çeken Kırk Kapı Mağarası, özellikle trekking meraklıları ve doğa gezginleri için önemli bir rota olabilir. Yeterli önlem alınarak yapılacak bir keşif, hem doğayla iç içe bir deneyim hem de tarihî bir yolculuk sunabilir.