Konya’nın minaresiyle ünlü camisi ilgi bekliyor

 Yazı İşleri Müdürü
Konya'nın Şems-i Tebrizi Mahallesi’nde yer alan Güdük Minare ve Hatuniye Camii, Selçuklu döneminin günümüze ulaşan nadir yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. Güdük Minare, Selçuklu devrine ait Konya'daki en eski Selçuklu minaresi olarak biliniyor.

Selçuklu dönemine ait en eski minarelerden biri olan Güdük Minare, tuğladan inşa edilmiş çokgen gövdesi, silindirik peteği ve üzerindeki turkuaz çini mozaikleriyle klasik Selçuklu süsleme anlayışını yansıtıyor. Minare üzerinde yer alan kitabe ise yapının tarihi kimliğine ışık tutuyor.

BİR HANIM SULTANIN MİRASI

Minarenin hemen yanında bulunan Hatuniye Camii, adını Selçuklu Sultanı I. İzzeddin Keykavus’un eşi Devlet Raziye Hatun’dan alıyor. Devlet Hatun, Anadolu’da kadın vakfiyeciliğinin önemli temsilcilerinden biri olarak biliniyor. 1223 yılında pek çok mülkünü vakfederek bugün “Kadınhanı” olarak anılan ilçeye bir kervansaray yaptırmasıyla da tanınıyor.

Hatuniye Mescidi de Devlet Hatun’un yaptırdığı hayır eserlerinden biri. Mescidin minaresi ise Hatun’un vefatının ardından kardeşi Bedreddin Biremoni tarafından yaptırılmış. Bu nedenle halk arasında “Kütük” ya da “Güdük Minare” olarak adlandırılıyor.

KONYA’NIN SESSİZ TANIKLARI

Alaeddin Tepesi’nin doğusunda yer alan bu yapı topluluğu, sadece mimari nitelikleriyle değil, aynı zamanda Konya’nın tarihî ve kültürel belleğini yansıtması açısından da önem taşıyor. İlk olarak 1229 yılında inşa edilen mescitten günümüze yalnızca minare ulaşmış durumda. Taş ve kerpiç malzeme ile inşa edilen mevcut yapı 1873 yılına, bugünkü hâli ise 1950’li yıllara tarihleniyor.

TANITIM VE DÜZENLEME BEKLİYOR

Hatuniye Camii imam hatibi Vuslat Güçlüöver, minarenin hem yerli hem de yabancı araştırmacılar için değerli birer tarihî kaynak olma özelliği taşıdığını vurgulayarak; Konya’daki en eski Selçuklu minaresi olduğunu söyledi.

Minarenin bulunduğu bahçelik alanda mescid, han, medrese ve türbeden oluşan bir külliyenin olduğunu anlatan Güçlüöver, minarenin alt yarısı hariç hiçbirisinin günümüze gelemediğini söyledi.

Mahalle sakinlerinden ve esnaflarında İbrahim Yavuz, cami ve minaresinin daha çok tanıtılması ve korunması gerektiğini belirterek şunları söyledi:

“Ben çocukluğumdan beri buradayım. Dedelerimden duyduğum burası çok büyük bir aşevi imiş. Hz. Mevlana’nın müridlerinin burada yemek yediklerini söylerler. Bakımsız kaldı, unutuldu. Camimizin çevresi ve bahçesi düzenlense, minare ön plana çıksa, güzel bir şadırvan yapılsa. Arka tarafta atıl vaziyette wc var, oralar muntazam bir hale getirilse çok güzel olur.”

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Konya Haberleri