Konya'nın doğusunda yer alan ve il merkezine 95 kilometre uzaklıktaki 50 bin nüfuslu Karapınar, Türkiye'nin tek çöl toprağı sayılabilen ve en fazla rüzgar erozyonuna maruz kalan sahasında bulunuyor.
Türkiye'nin yıllık ortalama 279,5 milimetre ile en az yağış alan bölgelerinden biri olan Karapınar'ın yıllık sıcaklık ortalaması ise 10 derece...
Yağış yetersizliği ve yeraltı su seviyenin düşük olması nedeniyle bölgede ağırlıklı olarak kuru tarım yapılıyor. Tarım alanları içinde nadasa ayrılan sahaların oldukça önemli bir oran tutması dikkat çekiyor.
Karapınar aynı zamanda dünyanın nazar boncuğu olarak adlandırılan Meke Gölü ve irili ufaklı 600 dolayındaki obruklarıyla da tanınıyor. İlçede 2000’li yılların başından bu yana yeraltı sularının çekilip, toprağın göçmesiyle meydana gelen obruklar, vatandaşları tedirgin ediyor.
‘OBRUKLAR NEDENİYLE KARAPINAR GÜNAH KEÇİSİ İLAN EDİLİYOR’
Karapınar Ziraat Odası Başkanı Durmuş Üner, bölgede oluşan obrukların sorumlusunun Karapınar çiftçisi olarak gösterilmesinin yanlış olduğunu belirtti. Üner, "Karapınar, obruk bölgesi olmasından dolayı günah keçisi ilan ediliyor ama burası bir kapalı havza. Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray illeri aynı kapalı havzadan su kullanıyor. Halbuki Karapınar, tarımsal sulamada suyu en tasarruflu kullanan bölgelerden birisidir. Karapınar, Türkiye’de mısır üretiminin yüzde 7’sini karşılayan bir ilçeydi. Bunun tamamını damlama sulamayla yapıyoruz. Vahşi sulama diye adlandırılan sulama tipi hiç kullanılmıyor. Biz Karapınar’da toprak altı damlama sistemini bile kullanmaya başladık. Ovanın aldığı yağış miktarının, yer altı sularını beslemesi noktasında ciddi önemi var. Bu da yeter mi? Tabi ki yetmez.” dedi.
‘AZ SU TÜKETEN ÜRÜNLERİN YETİŞTİRİLMESİ İÇİN ÜRETİCİ DESTEKLENMELİ’
Az yağış alan bölgelerde az su tüketen bitkilerin yetiştirilmesi için üreticilerin desteğe ihtiyacı olduğunu belirten Ziraat Odası Başkanı Üner, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Biz Karapınar olarak ciddi oranda yonca yetiştiriciliği yapıyoruz. Türkiye’nin birçok yerine, hatta yurt dışına yonca gönderiyoruz. Halbuki gönderdiğimiz yonca değil, su. Normal şartlarda bir buğdayın ovada yetişmesi için 400-450 mililitre su yetiyor. Ama bir yonca üretimi için 1200 mililitre su gerekiyor. Bir patates üretimi için ciddi miktarda su ihtiyacı oluyor. Su transferi, suyun ekonomik kullanımı, bölgede su ihtiyacına göre yetiştirilecek ürünlerle ilgili havza bazlı desteklenmesi hepsi bir paket içeriyor. Burada daha az su tüketen ürünlerin yetiştirilmesi için desteklerle üreticilerin bu noktaya kanalize edilmesi gerekiyor. Bu da ciddi bir çözümdür. Örneğin mısır, Trakya bölgesinde sulama yapılmadan yetişebilen bir ürün. Ama burada 7-8 kez sulama yapılmadan asla yetişmez.”