Konya'nın merkezindeki tarihi yapılar arasında dikkat çeken İplikçi Cami, yüzlerce yıllık geçmişiyle hem mimari hem de kültürel açıdan önemli bir iz taşıyor. Şehir merkezinde, Mevlana Caddesi üzerinde konumlanan cami, Mevlana Türbesi’ne yürüme mesafesindeki konumuyla her gün yüzlerce ziyaretçinin rotasına dahil oluyor.
İlk yapımından itibaren farklı isimlerle anılan cami, zaman içinde yaşadığı onarımlar ve işlev değişiklikleriyle hem halkın hafızasında hem de şehrin siluetinde yerini korudu. İlk olarak 1201- 1202 yılında bazı kaynaklar caminin Tebrizli Ebü’l-Fazl Abdülcebbâr tarafından inşa edildiğini belirtirken, bazı araştırmacılar yapının Altunaba Medresesi’nin banisi tarafından yaptırıldığını savunuyor. Caminin hemen yanında yer alan Altunaba (Altınapa) Medresesi’nin mütevellisi İplikçi Necîbüddin Ayaz’ın adıyla anılmaya başlanması ve çevresindeki İplikçiler Çarşısı’nın varlığı, camiye “İplikçi” adının kalıcı şekilde yerleşmesini sağladı.
MEVLANA'NIN VAAZ VERDİĞİ CAMİ
Cami, 13. yüzyılın ortalarından itibaren Mevlâna Celaleddin Rumi'nin vaaz verdiği yerlerden biri olarak da anılıyor. Ahmed Eflâkî’nin “Âriflerin Menkıbeleri” adlı eserinde geçen bir anlatıya göre Mevlâna, burada halka hitap ederken dinleyicileri arasında Seyyid Selâhaddin de bulunuyordu.
Caminin mevcut mimari özellikleri, zaman içinde geçirdiği çeşitli onarımların izlerini taşıyor. 1333 yılında Kişçi Mesudzâde Hacı Ebûbekir tarafından genişletilen yapı, 1431’de Turgutoğlu Ebülfazl Ahmed Bey tarafından yeniden ihya edildi. 1584’ten önce çıkan bir yangının ardından tüccar Hacı Emrullah tarafından tekrar ayağa kaldırıldı. Caminin kuzey duvarlarında görülen kemer izleri, bir dönem yanında yer alan medreseyle olan fiziksel bağa dair ipuçları sunarken, kazılarda ortaya çıkan minare temelleri caminin ilk yapısına dair bilgileri güçlendiriyor.
1960 YILINDA TEKRAR İBADETE AÇILDI
Cumhuriyet döneminde kaderi yine değişen yapı, 1951 yılında Konya Müzesi Klasik Eserler Bölümü olarak hizmet vermeye başladı. Ancak bu işlev uzun sürmedi, 1960 yılında tekrar ibadete açıldı.
800 YILDIR AYAKTA
Bugün çevresindeki yol kotunun yükselmesiyle zeminin altında kalan cami, sade ve ağırbaşlı duruşuyla 800 yıldır hala ayakta. Dış görünümündeki yalınlık yanıltıcı; zira her bir duvarı, geçmiş yüzyılların izlerini sabırla taşıyor. Kubbelerinin bir dönem ortadan kaldırıldığı, minaresinin aslına uygun olmadığı biliniyor olsa da İplikçi Camii, hala Konya’nın manevi ve kültürel haritasında silinmez bir yer tutuyor.
İPLİKÇİ KADIN EFSANESİ
Konya’nın tarihi İplikçi Camii sadece mimarisiyle değil, adını aldığı rivayetle de yüzyıllardır dillerde dolaşan bir hikayeye ev sahipliği yapıyor.
Rivayete göre, inşaatın sahibi “Bu camiyi kimsenin yardımı olmadan yaptıracağım. Tüm sevabı yalnızca bana ait olacak,” diyerek ustalara sıkı sıkıya tembihte bulunur ve kimseden yardım aldırmaz.
Ancak günlerden bir gün, geçimini iplik bükerek sağlayan bir kadın çıkar gelir. Elinde birkaç kuruş parayla ustalara yalvarır, “Ne olur, Allah rızası için bu paramı caminin yapımına katın.”
Ustalar, “Ağamız kimseden yardım kabul etmeyeceksiniz diye emir verdi, paranızı alamayız,” diyerek kadını geri çevirir.
Kadın yılmaz. Günlerce, haftalarca gelir, her defasında kapıdan döner. Konya halkı ona geçimini iplikten sağladığı için “İplikçi Kadın” demeye başlar. Nihayet bir gece, içinde biriken çaresizlikle eline topladığı iplik kırpıntılarını alır, caminin inşaat alanına gizlice girer ve harca karıştırır. Ertesi gün, ustalar olan bitenden habersiz, bu harçla duvarları örmeye devam eder.
Aylar geçer, cami tamamlanır. Açılışın ardından camiyi yaptıran kişi, bir gece rüyasında bir “pir” görür. Pir ona şöyle der:
“O caminin sevabı sana yazılmadı. Harçlara ipliğini karıştıran kadına yazıldı.”
İşte o günden sonra bu caminin adı halk arasında “İplikçi Camii” olarak anılmaya başlanır.