Geleneksel enerji kaynaklarının giderek tükenmesiyle yenilenebilir enerji kaynaklarının önemi daha da artıyor. Ülkelerin kalkınması için en önemli madde enerji. Bu yüzden yenilenebilir enerji kaynakları; yerli kaynakların geliştirilmesinde, dışa bağımlılığın azaltılmasında, uluslararası anlaşmalara uyum sağlanmasında, yeni istihdam alanlarının oluşturulmasında ve işsizliğin azaltılmasında önemli katkı sunabiliyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri olan biyogaz da meyve, sebze ve yemek artıkları, hayvansal atıklar, endüstri atıkları ve atık su arıtma tesisi atıklardan elde edilebiliyor.
Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Acaroğlu; dördüncü sınıf öğrencileri Mustafa Akın, Kazım Şahin Sert ve Yunus Emre Kaygusuz ile beraber Dîvânu Lugâti’t-Türk’ten yararlanarak zehrin zararını gideren bir tür taş anlamına gelen Urumday ismini verdikleri Akıllı Hibrit Mobil Biyogaz Sistemi hazırladı. Reaktördeki su ve hayvansal atıkların karışımını doğru sıcaklığa çıkararak biyogaz üretilebiliyor. Güneş enerjisinden de yararlanılan proje ile elde edilecek enerji, birçok sektörün enerji maliyetini azaltabilecek.
“ATIKLARI ÇEVREYE ATMIYORUZ, ENERJİYE ÇEVİRİYORUZ”
Hazırladıkları projelerde genellikle katı, sıvı ve gaz yakıtları üzerinde Ar-Ge çalışması yaptıklarını belirten Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Makine Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Acaroğlu, “Urumday ismini verdiğimiz Akıllı Hibrit Mobil Biyogaz Sistemi, TÜBİTAK 2242 yarışmasında enerji alanında Konya bölge birincisi oldu. Yenilenebilir enerji kaynakları üzerine Türkiye ve dünyada çok yoğun bir çalışma var. Çevreye zarar vermeyen, sürekli kendini yenileyen, doğal ortamlarda bulunan ve ülkeleri enerji bağımlılığından kurtaran yenilenebilir enerji kaynakları üzerine Türkiye’de çok ciddi atılımlar var. Bu atılımlara ihtiyacımız var çünkü tüketilen 100 birim enerjinin 76 birimini ithal yoluyla karşılıyoruz. Türkiye bütçesinin 3’te 1’i enerji ithalatına ayrılıyor. Rüzgâr enerjisinde oldukça büyük bir potansiyele sahibiz. Üniversitemizde 1.35 megavatlık GES santralimiz var, üniversitemizde yılda tüketilen 13 milyon kilovat saatlik elektrik enerjisinin yaklaşık 6 milyon kilovat saatini GES santralimizden karşılıyoruz. Artık biyolojik artıkları çevreye atmıyoruz. Bunları enerjiye çeviriyoruz.” dedi.
AKILLI HİBRİT MOBİL BİYOGAZ SİSTEMİ İLE MALİYETLERİ AZALTMAK MÜMKÜN
Hazırladıkları projedeki testlerin, hayvan gübresi kullanılarak yapıldığını ifade eden Makine Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencisi Mustafa Akın da “Akıllı Hibrit Mobil Biyogaz Sistemi, metan gazı üretmek üzere kurulu bir sistem. Bunu ilerleyen süreçte elektrik enerjisine çevirmemiz de mümkün. Biz, her iklim koşullarında değerlendirilebilecek optimum koşulları her mevsim sağlayabilmeyi amaçladık. Tesis, organik materyalin içindeki kötü kokuyu da ayrıştırarak sıvı ve katı olmak üzere nitelikli çıktı elde ettiğimiz bir sistem üzerine hazırlandı. Büyük çiftliklerdeki atıklar, kaynağında geri dönüşüm sağlanarak kaynakları en verimli şekilde kullanmış olacağız. Bunu yaparken güneş enerjisini de kullanıyoruz. Yağmur sularını toplamak için çeşitli ek sistemler var. Biz sistematiği, ekosistem olarak düşündüğümüz için meseleyi her yönüyle ele alıp etraftaki her şeyi kullanmaya çalışıyoruz. Uzak mesafedeki yaylalara enerji nakil hattı götürmek rasyonel olmayabilir. Ama sistem sayesinde elektrik ve ısınmada kullanabileceğimiz enerji elde etmiş olacağız. Her tüketici, bitki atığı gibi materyale sahip atıkları kaynağında geri dönüştürebilirse bunların lojistiği için hiçbir emisyonu harcamamış olacağız. İşçilik giderleri, yükleme boşaltma maliyetleri tüm bunlardan arındırmış olacağız. Enerji olarak nihai kullanıcı düzeyinde elde edeceğiz. Bu sayede şebekeden çekilen elektriğin azalmasıyla elektrik fiyatlarındaki düşüm hepimizi etkileyecek. Reaktörümüzde temel olarak doğru oranda su ve atık karışımını doğru sıcaklığa çıkararak biyogazı üretmek amacımız. Bunu yaparken güneş enerjisinden gelen sıcak suyu da kullanıyoruz. Yetmediği noktada elektrik ve rezistans yardımıyla suyu ısıtarak reaktörün içindeki ısıtma borularına aktarıyoruz. Böylece en alt enerji sarfiyatıyla biyogazı elde ediyoruz. Depo vasıtasıyla da enerjiyi istediğimiz yerde istediğimiz şekilde kullanabiliyoruz.” şeklinde konuştu.