Koronavirüsle mücadelesini kazanan hemşire konuştu: ''10 yıllık meslek hayatımda böyle bir akciğer görmemiştim''

Mersin'de çalıştığı hastanede, koruyucu kıyafetler giymesine rağmen Kovid-19'a yakalanan ve 26 günlük tedaviyle sağlığına kavuşan hemşire Bayram Dağlı, 24 kilogram zayıfladığı zorlu tedavi sürecini anlattı.

Mersin'de, Tarsus Devlet Hastanesinin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yoğun bakım bölümünde görev yaparken virüse yakalanan 36 yaşındaki hemşire Bayram Dağlı, 24 kilogram zayıflamasına neden olan zorlu tedavinin ardından sağlığına kavuştu.

Hastanede çalışırken kas ağrıları hisseden Dağlı, koruyucu kıyafetler giydiği için virüs kaptığına ihtimal vermeyip ağrı kesicilerle yetinse de yapılan kontrolde testi pozitif çıkınca zorlu bir tedavi süreci geçirdi.

Ailesinden ve işinden uzaklaşarak Mersin Şehir Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedaviye alınan Dağlı'nın 4 yaşındaki oğluna da Kovid-19 tanısı konuldu.

Dağlı, 24 kilogram vermesine neden olan, 12'si yoğun bakımda geçen 26 günlük tedavisini ve yaşadıklarını anlattı.

Bayram Dağlı, hastalığını ilk başta soğuk algınlığı zannettiğini belirterek, "Hastanemiz rutin tarama testi yapıyordu. Sonrasında Sağlık Müdürlüğünden gelen telefonda 'testiniz pozitif çıktı lütfen çalışma yerinizi terk edin' dendi. 13 Mayıs'ta tedavi sürecim başladı. Ayın 21'inde çekilen grafikte artık akciğerlerimin bozulduğunu ve yoğun bakım takibimin gerektiğini belirlediler. Yoğun bakımdaki ilk birkaç günümü hatırlıyorum ama sonrasındaki bir haftayı hiçbir şekilde hatırlamıyorum. Kafamdan tamamen silinmiş." dedi.

Virüsün, tahmin ettiğinden daha etkili olduğunu, yaşayarak öğrendiğini vurgulayan Dağlı, şöyle konuştu:

"Bu, insanın başına gelmeden tam olarak ne olduğunu anlayabileceği bir hastalık değil. Hiç görmediğiniz, adını bilip ürktüğünüz bir hastalıkla uğraşıyorsunuz. Hastalığa yakalandığımı anladığım ilk anlarda hafif bir endişem oldu ama ben bu kadar ağır geçeceğini tahmin etmemiştim. 'Grip gibi geçer, soğuk algınlığı gibi oluyor...' Gerçekten de öyle olmadı. İlk bir haftanın sonunda çekilen filmlerimi gördüm. Ben 10 yıllık meslek hayatımda böyle bir akciğer, böyle bir film görmemiştim. En önemli etkisi nefes alamamaktı. Sanki birisi akciğerlerinize yüksek derecede baskı yapıyor, siz de akciğerlerinizi genişletemiyorsunuz. Boğulma hissi gibi bir durumdu. Vücudunuz yeterince oksijen alamıyor. Tam olarak nasıl anlatacağımı bilemiyorum, bunun tarifi yok."

"Nefes alamıyorsunuz"

Dağlı, doktorların, durumunun kritik olduğunu anlattığını belirterek, akciğerlerinde mantar üremesi tespit edildiğini aktardı.

Tedavinin 3. gününden itibaren tat alma duyusunu tamamen kaybettiğini ifade eden Dağlı, 24 kilo vermesinin yanı sıra çok fazla kas kaybı yaşadığını aktardı.

Dağlı, sağlık personelinin, yoğun bakım sürecinde kendisini uyanık tutmak için büyük uğraş verdiğine dikkati çekerek, "Bir taraftan rutin tedavilerim yapılıyordu bir taraftan görevli arkadaşlar öksürük egzersizleri yaptırmaya, uyanık tutmaya çalışıyorlardı çünkü oksijen seviyem çok düşüktü. Entübasyon sınırına dayanmıştım artık. 3 defa immün plazma tedavisi gördüm. Vücudunuzun her yerinin ağrıdığını hissediyorsunuz, nefes alamıyorsunuz. Sürekli bir kas ağrınız ve uyuşma hissi var. İnanın, bir insanın normalde dayanabileceği bir durum değil." ifadelerini kullandı.

Yoğun bakımda ilk uyandığı anı unutamadığını dile getiren Dağlı, şöyle devam etti:

"Yoğun bakımdaki tedavimde bir gece sabaha karşı 4'te uyandım. Derin bir uykudan uyanmış, yaşamak için çaba göstermem gerekiyormuş gibi hissettim. İlk uyandığımda kendi kendime, 'Ben ne yapıyorum?' dedim. Mesleğim gereği gözüm direkt yoğun bakımdaki monitörüme gitti. Monitörümdeki değerleri görünce benim bulgularım olduğuna inanamadım. 'Bu durumu, oksijen değerlerimi düzeltmeliyim' diyerek sabaha kadar sadece nefes alıp verdim, akciğerlerimi genişletmeye çalıştım. O andan sonra iyileşmek için elimden gelen ne varsa yapmaya çalıştım. Bu tabii ki mesleki bilgiyle alakalı ama ne yapmam gerekiyorsa onu yaptım."

Dağlı, ailesini düşünmeden bir dakika bile geçiremediğini belirterek, şunları kaydetti:

"Hastalığımı öğrendikten sonra en çok ailemi düşündüm, 'inşallah onlara bulaşmamıştır' diye dua ettim. Bende virüs testi pozitif çıkınca eşim ve oğluma da test yapıldı. İlk başta negatif sonuç verdi ama bir hafta sonrasındaki kontrol testinde oğlumun testi pozitif çıktı. Vicdanen çok ağır bir yük. En büyük psikolojik çöküntü, oğlumun testinin pozitif olduğunu öğrendiğim zaman oldu. Genel sağlık durumumda bir bozulma oldu. Bunun vicdan yükünü ve psikolojik durumunu kaldıramadım. Ondan sonra benim yoğun bakım dönemim başladı."

"Virüsü, yaşayan birinden dinleseler, evlerinden dahi çıkmak istemezler"

Vatandaşlara, tedbirlere uymaya devam etmeleri konusunda uyarıda bulunan Dağlı, şu tavsiyelerde bulundu:

"İnsanlarımız bu hastalığı çok hafife alıyorlar. İnanın, bu süreci yaşayan bir kişiyi dinlemelerini çok isterdim. İnsanlar bu virüsü gerçekten yaşayan birinden dinleseler, bırakın sosyal mesafeye uymamayı evlerinden dahi çıkmak istemezler. Çok zorlu bir durum. Ben gerekmedikçe toplu alanlara artık giremiyorum. Bu bende psikolojik bir iz bıraktı. Toplu alanlara yaklaşamıyorum bile, çok zor."

Dağlı, tedavisinin ardından testlerinin negatif çıkmasıyla 7 Haziran'da taburcu edildiğini belirterek, oğlunun da doktorların etkili müdahalesiyle sağlığına kavuştuğunu bildirdi.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Sağlık Haberleri