Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) teşhisi konulmasının ardından gördüğü tedaviyle hastalığı yenen Kadir Has Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz, 12 Mart gecesi yüksek ateş, aşırı üşüme ve titreme semptomlarıyla başlayan koronavirüs ile mücadele sürecinde yaşadıklarını anlattı.
Virüsün bulaşma kaynağını bilmediğini dile getiren Feyiz, "Sizin de bildiğiniz gibi Kadir Has Üniversitesinin rektörüyüm ve gün içinde üniversitede veya dışarıda çok sayıda görüşmeler ve toplantılar yapıyorum. Görüştüğüm kişilerin geçmiş seyahat bilgilerini bilmenin imkanı yok, o nedenle virüsün nereden geldiğini tespit etmek çok zor. Bende belirtiler ani başladı. Uzun bir sürece yayılan bir seyir göstermedi. Belirtiler başlayana kadar gayet iyiydim." ifadelerini kullandı.
"Hafife alınmaması gereken bir durum olduğunu biliyordum"
Prof. Dr. Sondan Durukanoğlu Feyiz, hastalığın 12 Mart gecesi yüksek ateş, aşırı üşüme ve titreme başladığını ve grip rutininin böyle olmadığı için koranavirüsten şüphelendiğini ve bunu da eşi ile paylaştığını anlatarak, yaşadıklarına ilişkin şu bilgileri verdi:
"Bundan başka ilk belirtiler sonrası, ikinci gün bacaklarımda korkunç kas ağrıları başladı. Kaslarımın içinden gelen baharat acısı gibi. Tüm belirtilerden sonra, 13 Mart Cuma günü hastaneye gittim. Benim rutin grip hastalığıma hiç benzemiyordu. Zaten kaç gündür bu virüsün yaratabileceği belirtileri konusunda yeterince bilinçlendirilmiştik. İlk belirtilerle bende virüs olduğunu tahmin ettim. O gün hastanede test aldım ve verilen ilaçlarla eve gönderildim.
Kendimi karantinaya almam istendi ve çatı katına yerleştim. Test sonucunu beklerken ilk tedaviye başladık. Tabii ki ilk duyduğunuzda içiniz burkuluyor ve dünyada yaşanan gelişmeleri anbean takip ettiğim için durumun ciddiyetinin farkındaydım. Hafife alınmaması gereken bir durum olduğunu biliyordum. Ancak, dünyadaki tüm deneyimler, pozitif test sonucu konmuş tüm hastaların yüzde 80'inin bu hastalığı hafif atlattığını gösteriyor. Sonrasında iyi beslenen, haftada 2-3 kez sporunu yapan, hiçbir kronik hastalığı olmayan biri olarak, ben de bu yüzde 80'lik grubun içine girer ve bu işi atlatırım diye düşündüm."
"Oğlumda hala belirti yok"
Hastanedeki ilk muayenesinin sonrasında kendini evinde karantinaya aldığını, bir sonraki gün eşinde de yüksek ateş, baş ağrısı ve hafif nefes darlığı başladığını, oğlunda ise hiçbir belirti olmadığını ifade eden Feyiz, "Oğlumda hala belirti yok. Rutin alınan tedbirler gereği yapılan test sonrası oğlumda olduğu da anlaşıldı." dedi.
Prof. Dr. Feyiz, eşinin de şu anda sağlığına kavuştuğunu dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"O da hastalığı hafif geçirenlerden oldu. Ancak arada sırada astım krizleri oluyor. Oğlum da aynı şekilde sorunsuz ve belirtisiz bir şekilde karantina altında. Her ihtimale karşı sosyal mesafemizi korumaya devam ediyoruz. Oğlum bir başka evde karantinada. Ben ve eşim beraber başka bir evde 2 haftalık karantina dönemimizi tamamlamayı bekliyoruz. Sağlıklı beslenmeye devam ediyoruz. Bol meyve tüketiyoruz ve düzenli uyuyarak vücudumuzun güçlenmesini sağlıyoruz."
"Bu dönemde sağlık emekçilerinin hakkını ödeyemeyiz"
Kimsenin kendi başına ilaç kullanmaması gerektiğini vurgulayan Feyiz, "Bana uygulanan tedavi süreçlerine bakıp, kendi başlarına ilaç almaya kalkmamaları gerekiyor. Kullanılan ilaçlar son derece ağır ve doktor gözetiminde kullanılması gereken ilaçlar. Bilinçsizce kullanılması durumunda tedavi yerine insanları ölüme götürebilecek özellikleri var." ifadelerini kullandı.
Feyiz, hastanede uygulanan tedaviye ilişkin de bilgi vererek, şunları aktardı:
"Tüm verilen ilaçlarla birlikte bağışıklık sistemini güçlendirmek için her gün serum ile B ve C vitamini takviyesi yapıldı. Sonrasında da taburcu olana kadar diğer tedaviler devam etti. Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesinin tüm çalışanlarına, özellikle temizlik personeline, hemşirelere çok teşekkür ediyorum. Tedavimizi ve takibimi yapan doktorlarımın hepsine yürekten teşekkür ediyorum. Bu dönemde sağlık emekçilerinin hakkını ödeyemeyiz."
"Tüm önlemlerimizi alıp moralimizi yüksek tutmalıyız"
Prof. Dr. Feyiz, toplumun bu süreci evlerinde geçirmesi gerektiğini dile getirerek, "Ben herkese yuvalarında kalmaları için seslenmek istiyorum. Ev değil, yuva diye düşünün, sevdiklerimizle orayı yuva yapan tüm güzel değerlerin hatırına lütfen dışarı çıkmayın. Evde hapis oldum diye düşünmeyin, sevdiklerimle yuvamdayım diye düşünün." dedi.
13 gün boyunca yaşamını 20 metrekarelik bir odaya sığdırdığına işaret eden Feyiz, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
"Sevdikleriniz yanınızda olmadan ve korona pozitif teşhisi konmuş bir şekilde hiçbir şey yapamadan bekliyorsunuz. Hiç kimse evinde kalmaktan ve sevdikleriyle bir arada vakit geçirebilmekten şikayet etmesin. Söylediklerimi tekrar yeniliyorum. Lütfen sıcak yuvalarımızdan çıkmayın. Özellikle gençlere sesleniyorum. Virüs size gerçekten zarar vermeyebilir ancak siz farkında olmadan virüs taşıyıcısı olabilir ve bunu başkalarına bulaştırabilirsiniz. O nedenle yaşınız ne olursa olsun evinizde kalın ve evinizde de sosyal mesafenizi koruyun. Olabildiğince vücut direncini ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmeye çalışın. Bol bol spor yapın, sağlıklı beslenin. En önemlisi de bu dönemde yeni şeyler öğrenmeye de devam edin.
En son, lütfen panik olmayalım. Bu hastalığı hem bireysel hem de toplumsal olarak yenmenin en önemli silahı moraldir. Moralimizi yüksek tutabilmenin en güzel yolu, bilimsel verilere bakmaktır. Tekrar ediyorum, bu hastalığa yakalanan hastaların yüzde 80'i hastalığı hafif geçiriyor. Yüzde 20'si de mutlaka ölümle sonuçlanmıyor. Ağır geçirip, iyileşenler de var. O nedenle umudumuzu asla kaybetmeyelim ve moralimizi bozmayalım. Toplum olarak nedense dikkatlerimizi hep en kötü senaryolara veriyoruz. Bu gerekli önlemleri almak için doğru bir yaklaşım. Sonrasında ise tüm önlemlerimizi alıp moralimizi yüksek tutmalıyız. İnsanlığın üzerine mutlaka güneş doğacak ve o güzel günlerde yine hep birlikte yaşamanın tadını çıkaracağız."