MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Doğu Akdeniz'deki gelişmelere ilişkin, "Bir yanda Türkiye'yle Almanya'da müzakere masasına oturan Yunanistan'ın diğer yanda arasında deniz sınırı olmayan Mısır'la geçersiz ve yok hükmünde bir anlaşma imzalaması ahlaksız bir tertiptir." ifadesini kullandı.
Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, son dönemde Türkiye'ye direkt tesir eden iç ve dış sorun alanlarının ivme kazandığı, bununla birlikte içerik ve istikametinde tehlikeli değişimler yaşandığının gözlendiğini ifade etti.
Küresel ve bölgesel tansiyondaki artışın kaygı verici seviyede olduğunu vurgulayan Bahçeli, Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta yaşanan patlamanın hem söz konusu ülke siyasetini hem de bölgesel dinamikleri olumsuz yönde etkilediğine işaret etti.
Bahçeli, 158 insanın öldüğü ve sayıları 6 bine yaklaşan insanın yaralandığı menfur patlamanın son dönemlerin en ağır felaketlerinden birisi olduğunu ifade ederek bu patlamanın bir sabotaj ya da ihmal olup olmadığının yapılan araştırma ve analizlerin hitamında netleşeceğini belirtti. Bu kadar vahim bir olayla pençeleşen Lübnan'ın adeta bir yerlerden düğmeye basılmışçasına karışması, halkın sokağa dökülüp hükümetin istifasına kadar ulaşan zincirleme krizlere maruz kalmasının vakaiadiyeden bir durum sayılamayacağına işaret eden Bahçeli, Lübnan'daki her sorunun Suriye, İran, Irak, Ürdün, İsrail, Kıbrıs, Türkiye'yi ve hatta dünyayı etkileme kapasitesine sahip olduğunu vurguladı.
Doğu Akdeniz'de yükselen gerilimlerin Türkiye ve uluslararası siyaset gündeminin başköşesine yerleştiği bir dönemde Beyrut patlamasının oldukça düşündürücü ve dikkat çekici olduğuna işaret eden Bahçeli, "Türkiye'yi Libya'dan, Suriye'den, hatta Doğu Akdeniz'den tecrit etmek için kuyruğa giren müstevli şarlatanlığın Beyrut-Ankara bağlantısını koparmak, ülkemizi içine hapsetmek amacıyla şiddet dolu bir eylem içinde olduğu vehim değil vaki bir gerçektir." ifadesini kullandı.
Bahçeli, bu bayatlamış kanlı oyunu merkezinde bozmak hedefiyle Lübnan'a giden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun zamanlama itibariyle çok doğru bir hamle yaptıklarının altını çizerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin tarih, kültür ve kardeşlik bağlarının gereğini fırsatçıları perdeleyerek yerine getirdiğini ifade etti.
Fransa'nın saman altından su yürütme kurnazlığının ise müflis bir anlayışın, mütehakkim bir arayışın çirkin tezahürü olarak kalmaya mahkum olduğunu belirten Bahçeli, şöyle devam etti:
"Beyrut Limanı'ndaki patlama 4 Ağustos 2020'de gerçekleşmiştir. Bu sırada Türkiye ile Yunanistan karşılıklı olarak mevzilenmiştir. Ele alınması gereken bir diğer konu ise Yunanistan ile Mısır arasında Beyrut patlamasından iki gün sonra imzalanan sözde deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşmasıdır. Mezkur iki ülke tarafından sınırlandırıldığı ilan edilen deniz alanın Türk kıta sahanlığı içinde yer aldığı bariz ve berrak bir durumdur. Kaldı ki Libya'nın da deniz yetki alanlarına tecavüz edilmektedir. Bir yanda Türkiye'yle Almanya'da müzakere masasına oturan Yunanistan'ın diğer yanda arasında deniz sınırı olmayan Mısır'la geçersiz ve yok hükmünde bir anlaşma imzalaması ahlaksız bir tertiptir."
"Türkiye'yi Akdeniz'den çıkarmaya hiçbir ülkenin gücü yetmeyecektir"
Yunanistan'ın düşmanca tutum sergilediğini belirten Bahçeli, "Ancak Türk milletinin düşmana ne yaptığı da bilinmektedir." ifadesine yer verdi.
Bahçeli, yıl önce Sevr'e boyun eğilmesi ve kabullenilmesi için Anadolu'yu istila emri alan kokuşmuş Yunan anlayışının bugün tekrar küresel emperyalizmin tetikçiliğine heves etmesinin Ege ve Akdeniz'i her türlü ihtimale müsait ve müzahir hale getirdiğine dikkati çekerek şu değerlendirmede bulundu:
"Türk milletinin şakası yoktur. Ayağımızın altında dolaşanın akıbeti ezilmektir. Denizde provokasyon yapanları bekleyen makus son çırpına çırpına boğulmaktır. Kara sularımızdaki pervasızlıkların nihai sonucu batıştır, balıkların karnıdır, denizin dibidir. Türkiye'yi Akdeniz'den çıkarmaya, Anadolu coğrafyasına kıstırmaya ve sıkıştırmaya hiçbir ülkenin gücü yetmeyecektir. Geçmişin hesabını güncelleyip üzerimize öfkeyle gelenlerin ya akılları başlarından gitmiş ya da sirtakiden dolayı bedenleri ve beyinleri uyuşmuştur. Nasıl ki 780 bin kilometrekarelik kara parçamızın tek bir taşından taviz vermiyorsak 460 bin kilometrekarelik mavi vatanımızın da tek bir damlasından vazgeçmemiz söz konusu olmayacaktır.
Refakatinde savaş gemilerimizin, uçak ve helikopterlerimizin bulunduğu sismik araştırma gemimiz Oruç Reis ilhamını tarihten alarak, Akdeniz'i Türk gölüne çeviren aziz ecdadımızın rotasından yüze yüze hakkımızı ve hukukumuzu sonuna kadar müdafaa edecektir. Navtex alanı olarak belirlenen sularda Türk milletinin karşısına çıkmaya cesaret edenlerin bilmesi gereken altın kural şudur: Alemde şer bitmezse, Oğuz neslinde de er tükenmez."
"Türkiye'nin mavi vatanından ödün vermesi akla ziyan bir beklentidir"
Yunanistan'ın Lozan Antlaşması'nı çiğnediğine işaret eden Bahçeli, yürürlükteki uluslararası antlaşmaların bilhassa doğu Ege adalarının silahlandırılmasını yasakladığının, yasal yükümlülükler getirdiğinin altını çizdi.
Bahçeli, Yunanistan'ın Türkiye'nin itirazlarına rağmen uluslararası hukuk çerçevesinde ahdi taahhütlerini ve antlaşmaları hiçe sayıp doğu Ege adalarının silahsızlandırılmış statüsüne aykırı hareket ettiğini vurguladı.
Bahçeli, Yunan yönetiminin Meis adasından dolayı haksız ve hayasız şekilde 40 bin kilometrekarelik deniz yetki alanı talep ederken Türkiye'yi Akdeniz'de durdurmaya, Akdeniz'i Türkiye'ye kapatmaya kalkıştığını belirterek Meis adasının Türkiye'ye uzaklığının 2 kilometre, Yunanistan ana karasına mesafesinin ise 580 kilometre olduğuna işaret etti. Bahçeli, "Yunanistan'ın Ege'de alçakça işgal ettiği adalardan, adacıklardan ve kayalıklardan derhal çekilmesi, adaları silah ve askerden arındırması, Akdeniz'deki tahriklerine son vermesi çok tehlikeli kapışma ve kutuplaşmaların önlenmesi açısından mecburiyettir." ifadesini kullandı.
Ege'de var olan statükonun yeni baştan değerlendirilmesi gerektiğini belirten Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye ile Yunanistan arasında uzun yıllardır devam edegelen deniz sınırı sorunu, hava sahası ve kıta sahanlığı anlaşmazlıklarıyla coğrafi formasyonlardaki ihtilaflar siyaset ve diplomasinin imkanlarıyla masaya yatırılmalıdır. Yunanistan hiç kimseye güvenip de kağıttan kaplanlık yapmamalıdır. Türk milleti korsan ve düşman niyetleri yeri gelirse nefesiyle, yeri gelirse kanıyla canıyla bertaraf edecektir. Uluslararası hukuka uygun, komşuluk ahlakına bihakkın riayet eden anlaşma, görüşme ve mutabakatlarla kronik sorunların çözümü mümkün ve muhtemeldir. Yunanistan derinleşen krizlerin yatışmasına, sertleşen ilişkilerin yumuşamasına hizmet yerine destek olursa bizatihi kendisi zarar görecektir. Türkiye'nin kıta sahanlığına sırt dönmesi, mavi vatanından ödün vermesi, tehditlere 'tamam' demesi akla ziyan bir beklentidir. Marmaris'ten Bingazi'ye çekilmiş milli hattın tartışmaya açılması, imzalanıp Birleşmiş Milletlere tescil ettirilen Münhasır Ekonomik Bölge Muhtırasından en küçük taviz istiklalimizde kara delikler açacaktır. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif'in ibadete açılmasını bir türlü hazmedemeyen bu ülkenin tarih sayfalarındaki rezil hallerini bir kez daha gözden geçirmesi ikaz ve ihtarımızdır."
"Hain bir niyet olarak karşımızdadır"
Türkiye'nin egemenlik haklarını cesaretle savunacağının altını çizen Bahçeli, Mısır'ın da Yunanistan ile kurduğu "sarsak" ilişkiyi tekrar gözden geçirmesinin samimi dilekleri olduğunu belirtti.
Türkiye'nin bir ateş çemberi altında olduğunu kaydeden Bahçeli, Güney Kafkasya'da Ermenistan sorununun gittikçe karmaşıklaştığını, Belarus'da seçimlerin yapılmasına rağmen sokakların hareketli, halkın bir kesiminin de dış tazyiklerin etkisiyle toplu gösteri halinde olduğunu kaydetti.
Bahçeli, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
"Dış politikada bunlar oluyorken Türkiye'yi Lübnan'a dönüştürme gayreti, Suriye'ye çevirme gayesi, milli birlik ve kardeşlik hukukumuzu zedeleyecek teşebbüslerde bulunma gafleti hain bir niyet olarak karşımızdadır. Marksist literatürü ortaokulda öğrenmiş kerameti kendinden menkul Serok Ahmet'in Diyarbakır'da PKK üslubuyla konuşması, sözde Kürt sorununu yeniden diline dolayıp anadilde eğitimden bahsetmesi emperyalist tutsaklığın ulaştığı hazin düzeyi göstermesi bakımından skandal bir örnektir. Bunun yanında Ali Babacan'ın ekonomide felaket tellallığı yapması küresel tefecilerin, IMF'ci bir kafanın, teslimiyetçi bir zihniyetin sipariş eleştirileridir. Bunlara inanacak, itibar edecek hiç kimse yoktur. CHP'nin çatısı altında kendilerine ikbal arayanların zillete düşmeleri acziyettir, teslimiyettir, melanettir. Serok'un sözde Kürt sorununa vurgu yapması, CHP'nin bölücü bir kisveye bürünüp sözde Kürt sorunuyla ilgili rapor hazırlığı içinde olması içimizdeki devşirilmiş siyaset artıklarını teşhir etmiştir. Terörle mücadeleye destek vermekten köşe bucak kaçınıp, şehidi şühedayı ağızlarına almaktan imtina edip Türkiye'nin büyüme, yükselme ve prangalarını kırma dirayetine kara çalanlar tek kelimeyle işbirlikçidir."
Bahçeli, terör örgütlerine darbe vuruldukça CHP-HDP ve marjinal partilerin şoka girip şuur kaybı yaşadığını ifade ederek "Pençe operasyonları terör örgütünün korkulu rüyasıyken bunların da kabusudur." değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, siyaseti karıştırmak isteyen çürüklerin ekonomik saldırılardan medet umması, Merkez Bankası'nın döviz rezervinin eridiği yalanına bel bağlamasının utanç vesikası, döviz kurunun yükselişinden sevinenlerin de zalimlerin oyuncağı olduğunu belirtti.
"Türkiye tam bağımsız, milli ve üniter bir devlettir"
Bunların kalbinin millete yabancı olduğunu vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:
"Türkiye tam bağımsız, milli ve üniter bir devlettir. Hakkımızı koruyamazsak milli şerefimizi de kaybedeceğimiz aleni bir hakikattir. Cumhur İttifakı Türkiye'nin ekonomik menfaatlerini, milli birliğini, tarihsel haklarını, toplumsal huzurunu, iç barışını, bekasını, refah ve zenginliğini temine kararlı ve yeminlidir. Geleceğin temeli Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle atılmıştır. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem özlemleri boşuna bir taleptir. Cumhuriyet'in yüzüncü yılına temel sorunlarını kökten bitirmiş bir ülke olarak ulaşmak öncelikli ve önemli hedefimizdir. Bu çerçevede erken seçim tartışmaları mahsurludur, sinsi ve sivri bir amaca matuftur. Bilinmelidir ki 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimleri 2023 yılının Haziran ayında yapılacaktır. İstiklal için birlik, istikbal için dirlik, kazanan Türkiye olacaktır. Tarih yazan, tarih yapan büyük Türk milleti geleceğin kudret ve kuvveti mevkisine çıkacaktır. Türkiye düşmanlarının dümen suyuna giren siyasi odaklar hedefledikleri iktidarı ancak rüyalarında göreceklerdir. Türk milleti kimin vatansever kimin vatan satan, kimin milletsever kimin millete hançer sallayan olduğunu basiretle tarif ve tefrik etmiştir. Sözümüz söz, duruşumuz nettir, nitekim Türkiye kazanacaktır. MHP bu kutlu amaca ne pahasına olursa olsun onurla ve yılmayan bir mücadele azmiyle hizmet edecektir."