Adalet ve Kalınma Partisi Konya İ Başkanı Hasan Angı, İl Başkanlığında düzenlenen basın toplantında ülke ve Konya gündemini değerlendirdi.
Angı'ya basın toplantısında İl Başkan Yardımcısı ve Tanıtım Medya Başkanı Gökhan Taşkıran ile İl Başkan Yardımcısı ve Dış İlişkiler Başkanı Hümeyra Saçkesen eşlik etti.
Hasan Angı’nın basın toplantısından öne çıkan bazı satır başları şu şekilde:
'BATI ÖNCE KENDİ KARANLIK TARİHİYLE YÜZLEŞSİN'
Geçtiğimiz günlerde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı çıkıp talihsiz bir açıklamada bulunuyor. Bir de soykırım ifadesi kullanıyorlar ki bu son derece yanlış bir tutum. ABD Başkanının bunu diyebilmesi için önce kendi tarihlerine bakmaları gerekiyor. Hala siyahilere Amerika’daki uygulamalar ortada. Yakın tarihe baktığımız zaman medeniyetin beşiği, güya Avrupa’nın göbeğinde Bosna Hersek’de resmen haçlı seferleri tekrar zuhur etti. Oradaki masum onca insanın canına, malına, ırzına acımasızca dünyanın gözü önünde kast edildi. Hala her yıl Bosna Hersek’te toplu mezarlar yeniden defnedilir hale geliyor. Bize medeniyet dersi vermeye çalışan Batı önce kendi karanlık tarihiyle yüzleşmesi gerekiyor”
Dün Balkanlarda bügün Suriye’de kardeşi kardeşe kırdıranlar, Türkiye’yi PKK eliyle zor durumda bırakmaya çalışanların hedefleri hep aynı. O bölgedeki Kürt kökenli vatandaşlara bir bağımsız devlet sözü vererek kandıran yine Batı dünyası ve Amerika, PKK/ PYD üzerinden amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar. Maalesef HDP’de bu oyuna geliyor. Bu siyasi harekete oy veren seçmene seslenmek istiyorum. Oy verdiğiniz bu insanların niyeti ne? Aynı akıbetleri yaşamamak adına bu aziz vatana karşı hürmette kusur etmemek, bu devlete sahip çıkma hassasiyetiyle yol yürümek gerektiğini herkes fark etmeli. Yoksa aynı acıları yaşayacak, tarihin tekerrürüne sebep olacaklar bu vebali taşımayı bırakın, kendisinden sonraki nesillere bile hesabını veremeyecek bir noktaya gider ki buna da hiçbirinin hakkı yok. Siyaseten bunlarla yol yürüyenler de buyurun yol arkadaşlarınız bunlar diye işaret etmeniz gerekiyor. Hatta çoğu zaman bu tür meseleleri iktidarı daha ve Sayın Cumhurbaşkanımızı yıpratma amacıyla kullanma aymazlığına da düşebiliyorlar.
O gün adaylığına karşı durdukları Sayın Abdullah Gül’ü bugün kurtarıcı olarak karşı ittifak nasıl aday gösteririz telaşı içinde. O günü hatırlayın. Bir taraftan askerleri kanadı kullanmaya çalışanlar, öteki taraftan meclis oylamaları henüz daha başlamamışken Anayasa Mahkemesi’nin kapısında soluğu alanların yaptıkları ve o günkü açıklamaları hala kulaklarımızda. ‘Anayasa mahkemesi bizim istediğimiz şekilde karar vermezse bunun sonucuna herkes katlanır’ diyerek milletimizi tehdit edenlere, 2010 yılı geldiğinde aynı merkezde bir kaset operasyonuyla neler yaptığını da maalesef yaşadık. Türkiye bu tür müdahalelerle yolundan asla döndürülemeyecek. İşte son örneği emekli 104 amiralin açıklamaları… Türkiye hem içeride hem dışarıda pek çok düşmana karşı şanlı bir direniş gösteriyor.
Türkiye son iki yıldır İMF masasına oturmuyor. Geçmişteki İMF’nin Türkiye’ye yaptığı baskıları unutmayalım. Halen İMF’den medet umanlar var. 2002 sonunda merkez bankasının brüt ve net döviz rezervi 26 buçuk milyar dolardı. 23 buçuk milyar doları sadece İMF’ye olan borçtu. Diğer borçlar ve yükümlülükler ayrı bir taraftaydı. Böyle bir dönemde AK Parti ekonomiyi iyi bir şekilde yöneterek döviz rezervini 140 milyar dolarlara doğru getirmiş, altın rezervini artırmıştı. Türkiye dünyada belli bir güce ulaştığı için de Amerika bundan rahatsız olup bir sürü operasyonlar çekti. Bunları birlikte yaşayıp gördük. Bunlara rağmen Türkiye elindeki argümanlarıyla bu süreci çok daha güçlü götürecek tedbirler aldı.
'TÜRKİYE ESKİ TÜRKİYE DEĞİL'
128 milyar ile ilgili gerekli açıklamalar yapıldığı halde halen farklı eleştirilerle algı oluşturmaya çalışıyorlar. Türkiye eski Türkiye değil. Güçlü bir Türkiye olma yolunda da emin adımlarla ilerliyoruz. Çünkü başında dirayetli ve cesaretiyle yol yürümekten korkmayan bir Cumhurbaşkanı var. Geçmişte bu ülke ne cumhurbaşkanları ne başbakanlar gördü. Yaşadığımız onca kriz döneminde Türkiye’ye ne faturaların kesildiğini bilen insanlarız.
80 öncesi yoklar ülkesi, 70 sente muhtaç bir ülke olan ve petrol ithal edemeyen bir Türkiye vardı. Bunun faturası da vatandaşa kesiliyordu. Gıda maddelerini alabilmek için kuyruklarda bedel ödemiş bir nesiliz. 2001yılında Türkiye’de halen enerji kesintileri vardı. Gerekçeleri de enerji yatırımları yapılamadığı için mecburen üretim yetmiyor. Sınırlamalı destekler veriliyor. Bugün ise yenilenebilir enerjide güneş, rüzgar, jeotermal gibi her yönüyle yatırımlar yapmış bir ülkeyiz. Üretimimizin ciddi oranda yenilenebilir kaynaklara döndüğünü görüyoruz. Bir taraftan da nükleer teknolojiyle ülkemiz tanışsın diye santral inşaatlarımız devam ediyor. Buna bile laf edenler var. Halbuki Türkiye enerji çeşitlendirmesini yerli kaynaklara döndürerek ithalattaki enerjinin yükünü azaltamaya çalışıyor hem de enerji arz güvenliği de sağlamaya çalışıyor.
Valimiz ve Kaymakamlarımız ilçelerimiz ve şehrimiz için ellerinden gelen gayreti gösteriyor. Mevcut sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıfları üzerinden de ihtiyaç sahiplerine destek olunuyor. Bir taraftan üreticinin elinde kalmış olan patates ve soğanla ilgili bir süreç yönetildi. Buna bile laf edenler çıktı. Sırf laf olsun torba dolsun diye konuştular. Burada iki türlü çalışma yapıldı. Küçük üreticinin elinde kalan malın değerlendirilmesi ve bu ürünlerinde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması amaçlandı. 2018 seçimlerinde soğan ve patates fiyatlarıyla bizi hep eleştirdiler. O gün bunu diyenler bugün ise vay efendim siz milleti kuru sağana muhtaç ettiniz diyorlar. Dünyada tarım ürünleri ile ilgili yaşananlar zaten ortada. Patates üretimi fazla ve bekletilemeyecek bir ürün olduğu için çözüm ürettik. Bu konuda bile iktidarı nasıl eleştiririz çabası içindeler.
Geçtiğimiz haftalarda bir oda başkanı yaptığı açıklamada olmayan bir şey üzerinden bir fırına koparmaya çalıştı. Son bir yılda bazı iş kollarında büyük sıkıntılar var. Devlet aldığı tedbirlerle bunu hafifletmeye çalışıyor. Yerelde de tedbirler alındı. Oda yöneticileri temsil ettiği esnaf kitlesini geleceğe taşıma için yaptığı çalışmalarını kamuoyu ile ortaya koyar. Bir kısım oda başkanlarımız gayet makul talepte bulunuyor. Bizde bunları yetkililere iletiyoruz. Sadece bu şehrin değil ülkenin de esnafına, sanatkarına ilgili kesimlere hep birlikte sahip çıkmalıyız.
Meram Belediye Başkanımız Mustafa Kavuş, filyasyon ekiplerine bir tesisini kullanması için tahsis etmiş. Bir iftarı da orada çalışan kardeşlerimizle birlikte yapmış. Bunu bile sanki yüz karası gibi sunma gayreti içinde olanlar var. Bu takdir edilecek hareket. Sağlık çalışanlarımıza moral olmak için yapılan bir davranış. Bu şehirde her gün onlarca güzel işler oluyor. Siyaset bunları görememek değildir. Bu ülkede, bu şehirde yaşıyorsak, bu ülkeyi, şehri güçlü kılacak büyütecek işlere imza atmalıyız.
Dünyanın neresinde mazlum bir coğrafya varsa, Konyalı hayırseverlerin katkılarıyla Konyalı STK'ların organizasyonlarıyla her tarafa ulaşılıyor. Tüm hemşehrilerimize teşekkür ediyoruz. Konya bu işlerde duyarlıdır. Hem içeride kendi birlik ve beraberliği tesis etme noktasında en ücradaki ihtiyaç sahibine ulaşma çabası gösteren kardeşlerimiz, aynı şekilde dünyanın öteki ucuna da ulaşmaya çalışıyor. Bu şehrimizin bir güzelliğidir. Geçmişten bu güne bu şehir için çırpınan çok değerli büyüklerimiz vardı. Allah hepsine rahmet eylesin. Bugün nöbette bizler varız. Yarın biz de görevlerimizi devredeceğiz ama bu şehrin hukukunu korumak da hepimizin görevidir.''