AK Parti ve MHP'nin ortak adımıyla seçim barajının yüzde 7'ye düşürülmesi kararlaştırıldı. Hürriyet Gazetesi Yazarı Abdülkadir Selvi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin verdiği talimatı yazdı. Selvi'nin bugünkü yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim barajının yüzde 7’ye indirileceğini açıkladı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de seçim barajının yüzde 7 olarak tescillendiğini duyurdu.
Böylece seçim barajı yüzde 7 mi olsun 5’e mi indirilsin tartışması da son buldu.
Ancak Cumhur İttifakı liderlerinin birbirini destekleyen kararları birçok senaryonun yazılmasına neden oldu. Onlara değineceğim. Ancak sürece ilişkin birkaç tespitimi paylaşmak istiyorum.
AK Parti ve MHP uzun bir süredir Siyasi Partiler ve Seçim Yasası üzerinde ayrı ayrı çalışma yapıyor. AK Parti’de Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı MHP’de ise Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız görevlendirilmiş durumda. Yazıcı ve Yıldız önce partilerinin hukukçularının görüşleri doğrultusunda bir taslak metin oluşturdular. Erdoğan ve Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda düzenlemeler yeniden şekillendi. Taslağın olgunlaştığı bir aşamada Hayati Yazıcı ile Feti Yıldız telefonla görüşerek mutabık kaldıkları maddeleri belirleyip, üzerinde çalışılacak hususları not ettiler. Daraltılmış bölge ve ittifak içinde baraj konusu üzerinde çalışılacak noktalardan. Yazıcı ve Yıldız iki liderin talimatlarını aldıktan sonra bu kez ortak komisyon halinde çalışmalara başlayacaklar. Nihai metin liderlerin de onayından sonra kamuoyuna açıklanacak.
SENARYOLAR, SENARYOLAR
Ancak Erdoğan ve Bahçeli, seçim barajının yüzde 7 olması konusunda ittifak ettikleri halde bile bu kadar senaryo yazıldığına göre gerisini siz düşünün. Kimi MHP’yi Cumhur İttifakı’ndan ayırdı, kimi MHP’nin barajın altına düştüğü için seçim barajının yüzde 7’ye çekildiğini savundu, kimi Cumhur İttifakı’nı dağıtıp, Erdoğan’ın yerine cumhurbaşkanı adayları ilan etti.
ERDOĞAN VE BAHÇELİ’NİN YAKLAŞIMI
Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası üzerinde yapılan çalışmaları takip etmeye çalışıyorum. Üzerinde çalışılan bir-iki madde var ama aşılmayacak bir sorun gibi görünmüyor. Erdoğan ve Bahçeli yarın açıklanacak deseler, açıklanacak noktaya gelmiş durumda. Bunu nereden çıkarıyorum? Hem başından beri bu süreci takip eden bir gazeteciyim hem de Erdoğan ve Bahçeli’nin yaklaşımları bana bu kanaati veriyor. Yıllarca koalisyon görüşmelerini, ittifaklar içinde krizleri izlemiş bir gazeteciyim. Liderlerin yaklaşımlarının önemli olduğunu biliyorum. Liderler kriz isterse kriz çıkar, çözüm isterse çözüme ulaşılır. Erdoğan ve Bahçeli çözüm odaklı hareket ediyorlar. Bir de kurmaylarına verdikleri çok önemli bir talimat var.
Onu bildiğim için seçim barajı üzerinden Cumhur İttifakı içinde bir kriz aranmasının siyasi gerçeklerle örtüşen bir tarafını görmüyorum. İttifak içinde sorunlar yaşanabilir, irili ufaklı krizler çıkabilir. Hatta bir ara köprüler atılmıştı. Ama öyle bir kriz yok. Sorunlu bir süreç yaşanıyor olsa onu yazarım. Ama yaşanmıyorsa ille de kriz var diye tutturulmasının anlamı yok.
İŞTE O TALİMAT
Peki ben Seçim Yasası ve Siyasi Partiler Yasası konusunda yürütülen çalışmalarda iki parti arasında bir sorun olmadığını nereden söylüyorum? Hatta Cumhur İttifakı’nı dağıtan yorumlara rağmen bu kadar güvenle nasıl konuşabiliyorum? Çünkü iki liderin kurmaylarına verdiği çok önemli bir talimat var.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi oran ya da hangi sistemden ziyade “Önemli olan ittifak” diyor. Aynı talimatı Bahçeli’nin de verdiğini öğrendim. Bahçeli de, “Önemli olan Cumhur İttifakı” demiş.
Erdoğan ve Bahçeli güçlü iki lider. Onların bu kararlılığı krize geçit vermez.
DİKKAT MÜLTECİ POLİTİKASI DEĞİŞİYOR
Çankaya Köşkü’nden yaptığımız CNN Türk- Kanal-D ortak yayınında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Afgan mültecilerle ilgili sorumuza, “Herkes şunu bilsin ki Türkiye yol geçen hanı değildir” yanıtını verdiği an, mülteciler konusunda bir politika değişikliği olduğunu sezmiştim.
Ardından Erdoğan’ın, “Türkiye, Avrupa’nın mülteci ambarı değildir” açıklaması gelince mülteciler konusunda yeni bir yaklaşım, yeni bir anlayış ve yeni bir göç politikasının hazırlanmakta olduğunu fark ettim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına ve AK Parti MYK toplantısında yaptığı konuşmaya bakınca, yabancı sığınmacılar konusunda iktidarın politika değişikliğine gittiği kanaatine ulaştım.
Perşembe günü yapılan AK Parti MYK’da ekonomi ve göç konusunda bir sunum yapılıyor. Ama ondan önce Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa bir açılış konuşması yapıyor. Erdoğan, muhalefetin, ‘Afganistan’dan 1.5 milyon göçmen geldiği’ iddiasının doğru olmadığını söylüyor. “Türkiye’de şu anda 300 bin civarında Afganistanlı olduğunu biliyoruz” diyor.
TAMAMINI GÖNDERECEĞİZ
Erdoğan daha önce de bu bilgileri kamuoyuyla paylaşmıştı. Bir sır değil. Ama asıl göç konulu sunumdan sonra MYK’da yapılan tartışmalar çok önemli. MYK’da mülteci sorunu üzerinden Afganistan’daki yeni yönetim konusu gündeme geliyor. Sadece Afgan mültecilerin geri gönderilebilmesi için dahi, Afganistan’da kurulacak olan hükümetle temas kurulması gerektiğinin altı çiziliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni yönetim kabul ettiği takdirde Afganların tamamının gönderilmesi”nden söz ediyor.
Bu yeni ve önemli bir yaklaşım.
SURİYELİ MÜLTECİLERİ DE ETKİLEYECEK
Ben bunun sadece Afganlarla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Suriyeli mülteciler konusunda da yeni bir yaklaşım söz konusu. Ankara’da kayıtlı olmayan Suriyelerin gönderilmesi kararı yeni politikanın ilk adımını oluşturuyor.
CHP’Lİ AYLİN NAZLIAKA’NIN YALANI
CHP Genel Başkan Yardımcıları Selin Sayek Böke ve Gamze Akkuş İlgezdi’nin tweet’leri üzerine dikkatimi çekti. Hemen Aylin Nazlıaka’nın çektiği videoyu izledim.
Aylin Nazlıaka, CHP Kadın Kolları heyeti olarak gittikleri Çanakkale’de otele giriş yaptıkları sırada birinin, “Reisi size yedirmeyiz” diyerek aracı üzerlerine sürdüğünü, CHP’li kadınları ezmeye çalıştığını iddia ediyordu. Ben de o gün yayınlanacak yazımda Tanju Özcan’ın, bir kadınla ilgili iğrenç konuşması hakkında sessiz kaldığı için Aylin Nazlıaka’yı eleştirmiştim. Çünkü Kadın Kolları Başkanı olarak öncelikle onun tepki göstermesini bekliyordum. Eleştirinin zamanlaması yanlış mı oldu acaba diye içimden geçirmedim değil. Yeni bir yazı yazmayı planlıyordum ki, bambaşka bir durum ortaya çıktı.
CHP’Lİ ÇIKTI
“Reisi size yedirmeyiz” diye CHP’li kadınları ezmeye çalıştığı iddia edilen şoför Vedat, “40 yıllık CHP’liyim” dedi.
YALAN 1
“CHP’li kadınları aracıyla ezmeye çalışacak kadar fanatik ve saldırgan AKP’li, reisçi” olarak takdim edilen şoför CHP’li çıktı.
YALAN 2
CHP Çanakkale Kadın Kolları Başkanı Sibel Erol, “Kadınların üzerine direksiyon kırılmadı. Ama parti otobüsümüzün üzerine direksiyon kırıldı” dedi.
Olayın siyasi değil, iki şoförün sürtüşmesi olduğu ortaya çıktı.
Eğer gerçekten CHP’li kadınlara yönelik böyle bir saldırı girişimi olsa ilk olarak ben karşı çıkardım. Ama Aylin Nazlıaka’nın, “Demirden korksak trene binmezdik” diye meydan okumasına, “Bu saldırılar bize vız gelir” diye coşmasına rağmen iddiaları doğru çıkmadı.
Aylin Hanım buna niye ihtiyaç duydunuz? Bu yalanlarla ortalığı karıştırmanın anlamı ne? Yalan siyaseti CHP’ye ne kazandırır?