Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Hollanda arasında oynanan çeyrek final maçını izlediği Almanya ziyaretinin ardından yurda dönerken uçakta gazetecilere açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Türkiye-Hollanda maçının, UEFA'nın Merih Demiral hakkında alelacele aldığı haksız kararın gölgesinde oynandığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"UEFA'nın Merih'e verdiği 2 maç men cezası, açık söylemek gerekirse şampiyonaya ciddi manada gölge düşürdü. Bunun izahı mümkün değil, tamamen siyasi bir karar. Bu karar vicdanları karartmıştır, ama millilerimizin moral ve motivasyonunu hamdolsun etkilememiştir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen A Milli Futbol Takımımız Hollanda gibi bir futbol ekolüne adeta kök söktürdü. Heyecan verici, kıran kırana geçen bir müsabaka izledik. İlk golü çok erken attık, uzun süre maçın kontrolünü elimizde tuttuk. Maçın özellikle son on dakikasında birkaç önemli gol fırsatından da istifade edemedik. Hatta ben bir hakem değilim ama adeta futbol topunu kucaklayıcı bir tavır içerisinde olan Hollandalı futbolcu karşısında, hakem pozisyonun yakınında olmasına rağmen biz penaltı beklerken o penaltıyı da vermedi."
Milli takımın bütün gayretine rağmen yarı finale yükselen ilk dört takım arasına maalesef giremediklerini ifade eden Erdoğan, "Ne diyelim, kısmet buraya kadarmış. Son saniyeye kadar ellerinden gelenin en iyisini yapan, bizlere büyük bir heyecan ve gurur yaşatan millilerimizi gönülden tebrik ediyorum. Bütün bunların yanında da gerek gurbetçilerimiz gerek ülkemizden bu maçı izlemek için gelen vatandaşlarımız, her şeyiyle buraya gönüllerini koydular ve bu üstün mücadelede onlar da katkılarını verdiler." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, Avusturya maçından sonra tribünlerdeki gurbetçi vatandaşların kendisini çok duygulandırdığını, o galibiyetin gurbetçilerin hayata bakışını değiştirdiğini dile getirdi.
Yaklaşık 80 bin kişilik Berlin Olimpiyat Stadını dolduran gurbetçilerin heyecana heyecan kattıklarını, onlar "Türkiye" dedikçe kendilerinin, gururlanıp, onurlandıklarını vurgulayan Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bunu bir de galibiyetle süsleyebilseydik durum çok başka olurdu. Ama en az galip gelmiş kadar stattan başımız dik ayrıldık. Maçın sonunda da soyunma odasında gerek Teknik Direktörümüz Vincenzo Montella, gerek ekibi, gerekse bütün futbolcularımızla, Federasyon Başkanımızla görüşme fırsatımız oldu. Tek tek kendileriyle kucaklaştık. Artık, dünya şampiyonası ve bundan sonraki UEFA şampiyonasına hedef büyüterek yürüyeceğiz dedik. Genç bir milli takıma sahibiz. Herhalde o zaman da yaş ortalaması 26-27'yi bulur. Çok daha yetişmiş, çok daha organize bir milli takımla bu döneme hazırlanırız. Bizim çocuklarla birlikte, aslanlarımızı turnuvaya en iyi şekilde hazırlayan teknik direktörümüz Sayın Montella ve ekibini, milli takımın tüm emekçilerini de kutluyorum."
"MONTELLA KENDİNİ İSPATLAMIŞ BİR İSİM"
"Vincenzo Montella için ne düşünüyorsunuz, teknik direktörlüğünü beğeniyor musunuz?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Her teknik direktörün savunulan yanı olur. Hatasız insan olmayacağı gibi hatasız teknik direktör de olmaz. Basketbolda, voleybolda da koçlar var onlarda da durum aynı. Montella bir defa kendini zaten ispatlamış bir insan. Şimdi bugün hemen saldırmaya başlamışlar. Neymiş? 'Değişiklikleri zamanında yapmamış.' Yok artık, bırak da yani onu da o yapsın. Yok '60'ıncı dakikada olması lazım işte, niye 60'ıncı dakikada olmamış?' Yani ben işin bu yanında değilim. O kendini zaten ispatlamış bir isim. Dolayısıyla da elinden geleni ortaya koymaya çalışıyor, yapıyor. Galip geldiği zaman takım, Montella iyi, mağlubiyet olduğu zaman kötü. Bunlar şık şeyler değil. Hele hele bir Cumhurbaşkanı olarak bana hiç yakışmaz. Biz sadece 'Elinden geleni yaptı' dedik. Şimdi bundan sonra ne konuşuluyor? Türkiye ilk beşte deniliyorsa, demek ki bir yere varmış."
"YERLİ FUTBOLCULARIMIZIN ÖNÜNÜ AÇMAK LAZIM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önümüzdeki sezon yabancı kontenjanı kalkıyor ve ilk 11'de 11 yabancı oynayacak. Şampiyonada elde edilen başarıdan sonra futbolcularımız dünyaca ünlü kulüplerin radarına girdi. Yerli futbolculara kulüplerimizin daha çok yer vermeleri konuşuluyor. Siz bu konuda nasıl bir tavsiyede bulunursunuz?" sorusuna karşılık şunları söyledi:
"Bence yerli futbolcularımızın önünü açmak lazım. Ben çok fazla yabancının olmasını milli futbolumuz için doğru bulmuyorum. Yoksa futbolcu nasıl yetişecek? Yoksa kulüplerimizin altyapılarından, Başakşehir Akademi gibi, Mesut Özil'in kuracağı akademi gibi yerlerden yetişecek olan 10 yaşın üstü çocuklarımız için bu kapı açık olmaz. Buna fırsat vermemek lazım. Yani belli bir sayı özellikle piyasa oluşturma bakımından isabetli olabilir. Çok sayı da piyasayı öldürür. Buna fırsat vermeden kapıyı açmakta fayda var."