Bayburt'ta kafe işletmecisi olan Osman Burak kafenin girişine yazdığı 'Edeple Gelen, Lütufla Gider' sözüyle müşterilerini ağırlıyor. Kafeye gelen müşterilerin bu sözle hareket ettiğini, yıllardır hiçbir müşterisinden herhangi bir saygısızlık görmediğini söyleyen Burak, kendisinin de gösterdiği ilgi sonucunda müşterileriyle yakın dostluk ilişkisi kurduğunu kaydetti.
Burak, kafede popüler şarkıların yerine nostaljik parçaları, türküleri tercih ettiğini belirterek, müşterilerini bu sayede 45 yıl öncesine götürdüğünü ifade etti. Kafeyi geçmişin izlerini taşıyan antika eşyalarla donatan Burak, müşterilerinin de sayısız objeyi, eşyayı hediye ettiğini, hediye edilen eşyalara gözü gibi baktığını ve özenle kafede sergilediğini vurguladı. Eski ütü, dikiş makinesi, radyo, ahizeli telefon gibi birçok antika eşyayı kafede bulunduran Burak, bu eşyaların müşterilerinin ilgisini çektiğini, özellikle bu eşyaları tanımayan genç neslin antika eşyalara yoğun ilgi gösterdiğini bildirdi.
Kafe müşterisi Çağla Pekmezci, otantik ortamda ruhunu dinlendirdiğini belirterek, "Burada çay içip ruhunuzu dinlendirebiliyorsunuz. Çok hoş, loş bir mekan. Bu kafede baktığınız her köşede geçmişe gidebiliyorsunuz, bu kafenin öyle de güzel bir noktası var" dedi.
Edebiyata ve kitaplara ilgisi olan Ali Güçlüel isimli müşteri kafedeki kitapları ödünç alıp okuduğunu aktararak, "Kafede 80-90'lı yılların havasını hissedebiliyorsunuz. Sıcak, samimi geliyor. İşletme sahibi Osman abi de öyle bir insan. Ben çok fazla kitap okuyan biriyim, burada edebiyatla ilgili olan her şey dikkatimi çekiyor" ifadelerini kullandı.
Mardin'den Bayburt'a üniversite okumaya gelen Nesrin Akbaş isimli bir diğer müşteri, kafenin farklı bir havası olduğunu ifade ederek, "Bayburt'ta öğrenciyim, Bayburt'a farklı şehirden geldim. Çok farklı bir mekan, çok değişik bir havası var. Hatıra, anı olsun diye masaya yazı bırakabiliyorsanız. Herkesin gelebileceği, kendimi mutlu hissedebileceği bir mekan. Sahibi çok şeker bir insan, bizi çok güzel karşıladı" şeklinde konuştu.
İşletme sahibi Osman Burak'ın ilgisinden memnun kaldığını vurgulayan Nesrin Akbaş'ın yurt arkadaşı olan Hataylı Melek Sultan ise, "Buranın havası olsun, bize yansıttığı o his olsun diğer kafelerdeki gibi hissettirmiyor. Diğer kafeler çok sıradan ama burası farklı hissettiriyor. Burayı seviyoruz" diye konuştu.
KİTAP VE YEŞİLÇAM İLGİSİNİ İŞLETMESİNE YANSITTI, ORTAYA BÖYLE BİR MEKAN ÇIKTI
15 senedir kafeyi bu şekilde işlettiğini vurgulayan İşletme sahibi Burak, "2008 yılından beri, aşağı yukarı 15-16 senedir Çinamaçin kafemi işletiyorum. Kitap okumayı sevdiğim için, Yeşilçam'a karşı bir ilgim olduğundan dolayı kafeyi bu şekilde yapmaya karar verdim. Gelen misafirlerimizin de bayağı bir ilgili olduğunu gördükten sonra bu kararım daha da pekişti. Artistlerin fotoğraflarından, yazarların-şairlerin fotoğraflarından, kitaplarından oluşan köşeler yaptım. Eskiye dair ütüleri, dikiş makineleri, eski radyoları, hesap makineleri, daktiloları da bir araya getirip harmanlayınca kendimce çok güzel bir mekan oluşturdum. Gelenlerin tepkilerine göre bu karara vardım" sözlerini kullandı.
"EVVELA SAMİMİYET, PARA ÖNCELİĞİMİZ OLMADI"
Maddi kaygısı olmadığını, herhangi bir ticari çıkarla yola çıkmadığını aktaran Burak, konuşmasına şöyle devam etti: "Evvela samimiyet ilkesiyle, kapının girişine yazdığımız 'Edeple Gelen, Lütufla Gider' şiarıyla bu yola çıktık. Maddiyatı plan dışı tutmaya çalıştık, öyle olunca biraz daha iyi oluyor, iki taraf da karşılıklı memnun oluyor. İlk etapta okuduğum kitaplardan birkaç tane buraya getirdim. Burada kitap olduğunu gören misafirlerimiz kendi kitaplarını da getirmeye başladılar. Şu an yaklaşık bin 500, 2 bin civarında kitabımız var.
Öğrenci ağırlıklı müşteri potansiyelimiz olduğu için yeri geliyor ders çalışmak için, yeri geliyor ödevleri için öğrenci kardeşlerimiz kitapları alıp götürebiliyorlar. Dediğim gibi müşterilerimiz öğrenci ağırlıklı olduğu için fiyatlarımızı da onlara göre ayarlamaya çalışıyoruz. 15 senedir bu böyle devam ediyor, kesinlikle maddi olarak bir kaygımız yok, ticari düşüncemiz hiç olmadı. Samimiyetle para bir araya pek gelemiyor. Birini devreden çıkarmamız gerekiyordu, biz de parayı öncelik olarak görmedik. Gelenlerin tepkileri çok hoşuma gidiyor, gururlanıyorum bu sefer işe asla maddi boyutuyla bakmadık. "Buraya geldiğimiz zaman eve gelmiş gibi hissediyoruz" diyorlar. Bunlar bizi çok daha mutlu ediyor."
"PERSONEL İHTİYACIMIZ YOK, KAFEYİ MÜŞTERİLERLE BİRLİKTE İŞLETİYORUZ"
Müşterilerden gelen sayısız parçayla kafeyi oluşturduğunu ifade eden Burak, müşterileriyle zamanla aile gibi olduğunu dile getirerek, "Herkesten bir parça var burada, memleketinden gelen herkes bir obje getiriyor, evinden bir parça getiriyor, kimisi annesinin çeyizinden dantel getiriyor. Evindeki eski radyoyu, örtüyü getirenler oluyor. Burası herkesin oldu, bana ait pek bir şey yok. Sadece mekan sahibiyim, prosedürde işletme sahibiyim. Burayı müşterilerimizle birlikte işletmeye çalışıyoruz. Personel ihtiyacımız yok çünkü müşterilerimiz siparişlerini belirleyip kendileri alıyorlar. Self servis diyebileceğimiz sisteme benziyor fakat bizim durum daha da abartılı diyebiliriz. Kendileri alıyorlar, götürüyorlar, getiriyorlar, bulaşıkları yıkıyorlar abartılı gelebilir size ama tam da bu şekilde ilerliyor işlerimiz. Çok keyifli bir şekilde işletmemizi işletmeye devam ediyoruz, umarım daha da uzun yıllar devam etmek nasip olur. İyi ki varsınız" dedi.