Son 100 yılda Erzincan depreminden sonra Türkiye, en büyük depremlerini yaşadı. Can ve mal kaybı çok oldu. Türkiye, 6 Şubat’ta da 7.7 ve 7.6 büyüklüğünde, 10 ilde hissedilen ve yaklaşık 13 milyon insanın etkilendiği 2 büyük deprem ile sarsıldı. Kurtarma çalışmaları hala devam ederken, insani yardımlar de bölgeye ulaştırılmaya çalışılıyor.
"DEPREMLE İNATLAŞMAMAK GEREKİR"
Uzmanlar depremin afet değil, doğa olayı olduğunu, onunla inatlaşmamak gerektiğini tekrar tekrar hatırlatıyor. Altınbaş Üniversitesi Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sepenta Naimi, Türkiye’nin, deprem konusunda dünyanın 5. tehlikeli ülkesi olduğuna dikkat çekti. Böyle bir coğrafyada deprem güvenliğine uymayan ve yanlış konumdaki yapıların bu afetlere sebep olduğunu söyleyen Doç. Dr. Sepenta Naimi, “Bu depremlerden sonra yerkabuğunun hareketi sebebiyle Kuzey Anadolu, Marmara ve Ege Bölgesindeki Batı Anadolu fay hattında enerji birikimi artmıştır. Fay sıkışmasını göz önüne alarak bu bölgeler için tehlike sinyallerinin giderek çoğaldığını söyleyebiliriz. Tedbir almadığımız her dakikada geç kalmış sayılırız” açıklamalarını yaptı.
“ÜLKE GENELİNDE YAPI STOKU DENETLENMELİ”
Doç. Dr. Sepenta Naimi, atılacak ilk adımın ülke genelinde mevcut yapı stokunun denetimine hızlıca başlanması gerektiğini kaydetti. Artık imar barışından ve aflarından vazgeçilmesini, plansız ve projesiz yapılaşmalara izin verilmemesinin altını çizen Sepenta Naimi, “Kamu binaları, hastaneler ve okullar depreme karşı gerekli güçlendirmeleri yapılmalı. Ayrıca mevcut yapı stoku muhtemel depremlere karşı güçlendirme ve yenilemelerin acilen yapılması şart. Bu kolay ve kısa bir süreç değil, büyük emek ve kaynak ayrılması gerekiyor. Ancak unutmayalım, bugün yaşadıklarımızın bilançosuna baktığımızda yapacağımız masrafların sözü bile olmaz. Para yerine konulur ama giden canlar geri gelmez” dedi.
“ESKİ VE DENETLENMEMİŞ YAPI STOKUNUN ÇOK FAZLA OLMASI SIKINTI”
En önemli sorunun eski ve denetimsiz olan binalar olduğunu ifade eden ve özellikle 2000 yılı öncesi yapılan binaların çok büyük bir tehdit olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Sepanta Naimi, “Her ne kadar kentsel dönüşüm adıyla bu binalar yenilenmeye çalışılsa da devlet desteğini artırmalı ve mevcut yapı stokunu hızlıca denetlemeli. Dayanıksız binaları ivedilikle güçlendirmeli veya dönüştürmeli” önerisinde bulundu.
“KENTSEL DÖNÜŞÜM OLARAK YAPILAN PROJELER DÜĞÜMÜ ÇÖZMÜYOR”
Kentsel Dönüşüm olarak yapılan çalışmaların sadece yapısal dönüşüm olduğunu söyleyen Doç. Dr. Naimi kentin düğümlerinin çözmede yetersiz kaldığına işaret etti. Kentsel dönüşümün deprem riski gözetilmeden plansız şekilde yapılmasının bölge nüfusunu arttırdığına dikkat çeken Naimi, bu uygulamaların sadece o yapının güvenliğini artırmaya yaradığını kentin genel deprem sorununu çözemediğini söyledi.
Unutulmaması gereken bir başka konunun da kırsaldaki yapılar olduğunu belirten Naimi, “Hep şehirlerden konuşuyoruz ama kırsaldaki vatandaşlarımızda çok büyük tehlikeyle karşı karşıyalar. Deprem bölgelerimizdeki köylerin çoğu kerpiç ve yığma yapılara sahip. Bunların da bir an önce gündeme alınmasını lazım” diyerek sözlerini sonlandırdı.