Hatayspor’a karşı Mersin’de oynadığımız deplasman maçında umduğumuzu bulduk ama zorlandık. Herkesin ‘rahat kazanırız’ dediği maçı kaybetme korkusu yaşadık.
Uzun süre geride götürdüğümüz maçı son dakika golüyle aldık. Tam beraberliğe sevinirken galibiyet sürprizi ile coştuk. Futbolun adrenalini zirveye taşıyan yönünü severim. Düşünün, 70. dakikasına kadar kaybettik endişesi taşıdığınız maçı bitmeye yakın kazanıyorsunuz. Kesin galibiyet parolası ile izlemeye başladığınız maçı saç baş yolarak takip ediyorsunuz.
Buradan çıkan ders şu: Rakibi küçümsemeyeceksin. Disiplinden kopmayacaksın. Futbolun sürprizlere açık olduğunu unutmayacaksın.
Hatayspor mucizevi bir durum oluşmaz ise artık lig ile vedalaşıyor. Bunun için de rahat oynuyorlar. Oyuncular stresten uzak, transfer sezonu için kendilerini gösterme çabası içindeler.
Konyaspor ise düşme hattından uzaklaşma çabası içerisinde… Biraz stres, biraz umut. Hatay’a yenilmenin bedelinin ağır olacağının bilincinde…
İşte bu psikoloji ile başladı oyun. Yani psikolojik olarak birbirinin tersi iki takım karşı karşıya geldi. Öyle olunca da futbol beklentilerin uzağında oynandı. Karmakarışık duygular, karmakarışık futbol ve tahminler ötesi pozisyonlar.
Futbolun güzelliği de burada zaten. Futbol aykırılıklar ile sürprizlerin buluştuğu farklı bir spor. Bundan dolayı milyarları arkasında koşuşturuyor.
Maç fazlası ile 8. sıraya kadar yükseldik. Düşme tehlikemiz artık yok ama yine de bir 3 puan daha almamız gerekir. Eğer çok aykırı bir durum oluşmaz ise Adanademirspor maçı ile ligde kalmayı garantileriz. Sonra göbeğimizi kaşıya kaşıya izleyeceğimiz maçlara sıra gelecek. Oh be iki yıl aradan sonra nihayet düşmeyi düşünmeden izleyeceğiz.
Ama…
Ondan önce çok prestij bir maçımız var.
Kupa maçı.
Galatasaray’ı kendi sahamızda yenip finale yükseldiğimizi düşünün.
İyi olmaz mı?