Maçın ilk üçte birlik diliminde deplasmanda 2-0 geriye düştükten sonra beraberliği yakalamak çok değerli.
Geçen yılın şampiyonundan evinde 1 puan almak güzel.
İşlerin iyi gitmediği beş haftanın ardından fazla umudumuzun olmadığı üstüne üstlük son 20 dakikada 10 kişi kaldığımız bir deplasmandan 2-2 ile dönmek de fena sonuç değil.
Meseleye böyle de yaklaşabilirdik. Ancak bu bizim hakikatleri görmemizi engellememeli. Açık bir şekilde yazıyorum dün hakları yenen bir Konyaspor vardı sahada.
Tamam, ilk 27 dakikaya bir şey demem. Oyunu her yönü ile domine eden bir Trabzonspor vardı. Ama bunu oyunun tamamı için söyleyemeyiz.
Devre arasına moralli gitmemizi sağlayan birinci golün takımda oluşturduğu pozitif motivasyon her şeyi değiştirdi. İkinci yarıda oyuna ortak olan ve hatta hakem takdir haklarının bizden yana olması halinde durumun daha da farklı olacağından emin olduğumuz bir seyri vardı karşılaşmanın.
Trabzonspor’un penaltılarından biri tartışmaya açık. Bunun yanında bizim verilmeyen bir penaltımız var. Adaletli bir yönetimde her şey çok farklı olabilirdi.
Hakemler dört büyük diye adlandırılan takımlara karşı farklı, diğer takımlara karşı farklı bir yönetim sergiliyorlar. Ne yapsan-ne etsen hakkı yenen diğer takımlar oluyor. Tarafsız kaç kişiye izletirsen izlet dünkü maçı herkes benim ile aynı şeyleri söyler. Hakkı yenen Konyaspor idi.
Peki konuşan var mı?
Yok.
İtiraz eden var mı?
Yok.
“ Yazık oldu Konyaspor’a” diyen var mı?
Yok.
Hakikatler buyken, biz bu ligden nasıl zevk alacağız. Artık tüm kamuoyu şartlanmış. Hakemlerin dört büyük diye adlandırılan kulüplere ayrımcılık yapması olağan karşılanıyor. Dört büyük gerçekten büyük mü, yoksa birileri büyütüyor mu? Eğer dünkü maçta hakem adaletli davrandıysa ben de bu dört kulübün büyüklüğünü kabul ederim.