Hem öyle bir yakar ki kafayı duvarlara vurursun.
Aklın yerinden gider.
Kalbin güp güp atar. Canın tenden çıkacak gibi olur.
Desti izdivaç teklifine, kalbini gösterip burası O’nunla (Yaratan)’la meşgul nere mi alacaksın der işin içinden çıkarsın.
Genç kardeşim gel sana aşkı tarif edeyim.
Aşk; Peygamber Efendimizin öldüğünü hissedip, başını duvarlara vurarak kendisini öldüren devesiydi.
Aşk; O, öldü diye hiç ezan okumayan Bilal-i Habeşiy'di...
Aşk; O, ölünce ;O'na kim öldü derse onun başını keserim!; diyen Hz. Ömer'di...
Aşk; O, ölürse ;Ben bir daha dünyaya inmem!; diyen Cebrail'di...
Haydi şimdi yeniden aşkı tarif et. Haydi ben aşığım de!
Diyebilir misin?
Cesaret ister değil mi?
Ama duyarsın. Sağda,solda, okulda, sokakta…
O duyduğun aşk mı?
Harfler aynı olabilir. Ya mana!
Kusva’nın, Habeşli Bilal’in, Hattap oğlu Ömer’in ve Hz.Cebrail’in örnek aşklarının yanında ben hala aşığım diyebiliyor musun?
Yakarsa aşk olur…
Yakmıyorsa sadece Hindistan’daki ağacın adını kullanıyorsun demektir.