Obruklar bize ne söylüyor?

M. Doğukan Akbıyık

Bir cenaze nedeniyle Altınekin ilçesinin Oğuzeli Mahallesine gitmek durumunda kaldım. Uzun zamandır bölgeye gitmemiştim ve uzun zamandır doğayı bu kadar farklı bir şekilde gözlemlememiştim.

Yol boyu mısır tarlalarına rastladım. O kadar güzel bakılmış ki tarlaya, mısırların boyu neredeyse 3 metreye ulaşmış, yani bir katlı bir evin boyunu yakalayacak miktarda. Allah var iyi bakmışlar, tebrik etmek lazım. Ancak bugünün çok iyi para kazananı olarak gördüğümüz bu mısırlar aslında yarınımızın yani çocuklarımızın ve torunlarımızın rızığı. Yeraltı sularını hunharca harcamaya devam ediyoruz.

Mısır, şeker pancarından da daha fazla su tüketen bir bitki. Yazıktır günahtır. Evet bugün iyi kazanıyor olabiliriz ancak bunun bir de yarını var. Zaten köylüler-çiftçiler, neredeyse her yıl kuyularını bir miktar daha aşağıya doğru çekiyorlar. Artık sular 100 metreden 200 metreden çıkamaz hale geldi.

Çiftçiler hem ağlıyor hem de su kaynaklarını tüketmeye devam ediyor. Tabii suç sadece çiftçilerin mi? Değil elbette. Bu susuz topraklara mısır ve benzeri çok su tüketen bitkileri ekme izni verenlerde de…

Aslında düşünecek olursak tarih boyunca Konya Ovası'nda en güzel buğday olmuş. Zaten coğrafik olarak iklimsel olarak bizim coğrafyamız buğday ve türevlerine yani tahıla elverişli. Bu tür bitkileri ekmeye uygun bir toprak, bir coğrafya. Peki biz ne yaptık? 50 yıldan bu tarafa yeraltı sularını da kullanarak mısır ektik, ayçiçeği ektik, patates ektik, şeker pancarı ektik. İşte bu dörtlü, suyun katili…Suyu emmiyorlar, tüketiyorlar.

Konya Ovası'nda ortalama yer yıl yağış yoluyla metrekareye 350-370 mg su düşüyor. Biz her yıl bunun 10 katı kadar daha fazlasını az önce saydığım bitkileri yetiştirerek harcıyoruz. Yani Allah veriyor 1, biz harcıyoruz 10. 10 yılı bir anda tüketiyoruz ve o bir gün gelecek artık Konya toprağında hiçbir şey olmayacak.

Aslında obruklar oluşurken doğa bizle çok güzel ikazda bulunuyor. Doğa yoluyla her şeyin sahibi Cenab-ı Allah…Yapmayın kullarım bakın, siz yeraltı sularını çektikçe bu obruklar oluşmaya devam edecek, diyor adeta…Yani obruklar gelecek olan büyük felaketin ilk sinyalleri. Bu sinyalleri doğru alabiliyor muyuz?

Tıpkı deprem sinyallerini alamadığımız gibi obruk sinyallerini de alamıyoruz. Biz 1999 yılındaki o marmara büyük depremlerini yaşadıktan sonra neden binalarımızı daha iyi yapmadık ve daha önce yapılmış olan çürükleri yıkıp sağlamlaştırmadık? Aynısı burada da başımızda. Oburuklar bir sinyal. Bunun yarınını düşünmek mecburiyetindeyiz. Yarın oburuklardan daha tehlikeli durumlar bizi bekliyor. Aklımızı başımıza almamız lazım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.