Maça iyi başladık. İlk dakikalarda Adana ekibi etkili olsa da net bir penaltı ile öne geçtik.
Sonrasında her şey istediğimiz gibi gitti. Ta ki defansta yaptığımız bariz hataya kadar. Adana Demir beraberliği yakaladı.
Ancak maç o kadar bol pozisyonlu ve o kadar heyecanlıydı ki, bir an sıralamadaki sıkıntılı yerimiz unuttuk. Kendimizi güzel oyuna kaptırdık.
Her iki takımın da gol ile sonuçlanabilecek pozisyonları oldu. Direğe takılan şutlar, tehlikeli ataklar, mücadele dolu dakikalar…
Derken yine kazandığımız bir penaltı ile öne geçtik. 2-1
Sonrasında herkes aynı şeyi düşündü, aynı şeyi seslendirdi: “Ah bir gol daha… Hadi 3-1 yapın göbeğimizi kaşıya kaşıya izleyelim. Coşkumuza coşku katın.”
Bir türlü olmadı. Atmak için gittik ama atamadık. Yine da durumdan memnunduk. 2-1 olsun, bizim olsun.
90'ıncı dakika yaklaşırken sıralamada ne kadar yükseleceğimizi merak edip cep telefonlarına sarıldık. Bir daha, bir daha puan cetveline baktık. Rakiplerin maç sonucu ihtimallerini değerlendirdik. Alanya’nın Sivas’ı yenmesi hoşumuza gitmese de, önemli olan bizim yenmemiz idi. Çünkü yenersek düşme ihtimalimiz bir hayli zayıflayacaktı.
Olmadı. Hevesimiz, arzumuz, isteğimiz kursağımızda kaldı. Bitime 3 dakika kala golü yedik.
Dövündük, üzüldük, sitem ettik. Ancak hiç bir şey 3 puanı geri getirmedi.
Son dakikalarda yenilen goller hançer yarası gibi olur. Sanki hançer saplandı yüreğimize.
Ne güzel şu stadyumdan güle oynaya çıkacaktık. Bir hafta boyunca moraller pik yapacaktı. Ramazanı 3 puanla karşılayacaktık.
Ah Konyaspor ah. Sevsek olmuyor, yersek olmuyor. Oyuncular kendilerini ancak haftaya galibiyet ile dönerlerse affettirebilir. Affettireceklerine de inancım tam!