Konya’nın manevi önderlerinden Tahir Büyükkörükçü hocaefendi, ömrünü ilme ve İslam’a adamış, vaazlarıyla gönüllere taht kurmuş mümtaz bir şahsiyetti.
“Sultanü’l-Vâizîn” yani vaizlerin sultanı olarak anılan Tahir Hoca bu sıfatın hakkını veren coşkulu ve manevi iklimi yoğun sohbetleriyle milyonlarca kişiye ulaştı.
Ömrünün sonuna kadar kürsülerden bir an olsun ayrılmayan Tahir Büyükkörükçü, hayatını İslam’ı anlatmaya adadı.
"İSLAM ÂLEMİNİ BİRBİRİNDEN KOPARDILAR"
Tahir Hocamız yalnızca bir vaiz değil, aynı zamanda Türkiye ve tüm dünya Müslümanların derdiyle dertlenen önemli bir şahsiyetti.
Dünyadaki Müslümanların yaşadıklarına yakınen vakıf olan Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, İşgalci İsrail'in Filistinlilere yaptığı zulümden ve İslam âleminin duyarsızlığını sanki bugün yaşamış gibi o günlerde anlatıyor, yıllar önce Kapı Camii'ndeki bir vaazında İslam âleminin birbirinden koparıldığını vurgulayarak şöyle diyor:
"Ahh... Ahh...
Yine ahh diyorum.
Nasıl âlemi İslam'ı birbirinden koparmışlar.
Görüyor musunuz? Yaaa...
Elli beş, elli yedi İslam devletini nasıl birbirinden kopararak ve keyiflerine uygun kölelik edecekleri getirmek suretiyle nasıl Müslümanlar arasına, nasıl İslam cemaati arasına buğz-u adavet sokmuşlar.
Yüce Rabbim, niyaz ediyoruz. Az zamanda bu perde ve hicaplar kalksın inşallahu Teala.
Muhterem müminler,
Bir buçuk milyar diyoruz bakınız.
Şöyle bir halat haline gelse, o gavurcuğun bir halini görsen. Ödü patlayarak yatağında vallahi fosil haline gelecek.
Müslümanlar,
Eğer bir buçuk milyar bir şahlanır da...
İstiklal Marşı'mızın şairi Büyük şair öyle diyor:
'Doğacaktır sana vaat ettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın.'
Rahmetli Tahir hocamızın bu sözleri bugün de içimizi yakıyor. Yıllar geçse de değişmeyen İslam âleminin makus kaderini değiştirmenin zamanı geldi de geçiyor bile.
Son sözü yine Tahir hocamıza bırakalım:
“Arşımız bir, Allahımız bir, Kitabımız bir, Peygamberimiz bir, canımız bir, kanımız bir, gayemiz bir, dâvâmız bir, ecdâdımız bir, tarihimiz bir, geleceğe birlikte bakıyoruz; bu ihtilafın, bu tefrikanın adı ne?”