‘Bir depremden öteydi’ demek dahi hafif kalıyor. Bilmem ki nasıl anlatılır?
Gazetemizin yeniden yayına başlayacağı bugün için bir yazı kaleme almam gerektiğinde saatlerce düşündüm. Ne klavyeye gitti parmaklarım, ne yazacağım konuya odaklanabildi beynim. Bundan dolayıdır ki ta en baştan iyi bir yazı kaleme alamayacağım için özür dilerim.
Demek ki, bazen acıdan öte şeyler de yaşanabiliyor. Tıpkı yakınlarını kaybedip de gözyaşı pınarları kuruyan depremzedeler gibi… Kafamda deli sorular… Acı, hüzün, keder, elem neyi ifade eder? Gözyaşı hangi şiddette bir acının karşılığı, acaba?… Ondan ötesi ne ola ki… Düşündüm, düşündüm, düşündüm…
Ondan ötesi galiba 7,7 ve 7,6 büyüklüğünde, 11 ve 10 şiddetinde depremler…
Enkaza kaç can verdik? Hastanelerde kaç yaralımız var? En sevdiklerini kaybeden kaç hemşehrimiz var şehirde? Her şeyden önce Beylerderesi’nin ötesi, İnönü Üniversitesi’nin berisinde bir şehir var mı?
Bu kadar kayıp, neden?
Bu kadar yıkım, niye?
Bu kadar hüzün, niçin?
Meğer kâğıttan birer kaleymiş o koca binalar. Meğer üfürsen düşermiş sığınaklarımız. Meğer hepsinin dayanaklığı 1 dakikalık depremin gücü kadarmış. El hak… Güçlü olan, baki olan, ol deyince olduran yalnızca Allah. Yaratan da, yaşatan da, öldüren de O…
Şimdi haykırın Beydağı’na doğru…
‘Kim veya kimler suçlu?’ diye…
Deprem yönetmeliği mi, belediyeler mi, müteahhitler mi, mühendis ve işçiler mi, evi yaptıranlar mı?
Artık bunun ne önemi var. Bu kadar kayıp verdikten sonra…
Yeni Cami, Şire Pazarı, Balık Pazarı, Akpınar, İnönü Caddesi, Fahri Kayhan, Bostanbaşı neredeler şimdi? Yeniden ayağa kalkar mı bu güzel şehir? Yeniden kucak açar mı kendisini delice sevenlere? Yeniden evsize ev, işsize iş, aşsıza aş olur mu bu cennet topraklar?
Olacak inşaallah.
‘Her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır’ demiyor mu yaradan? Amenna, her zorlukla birlikte bir kolaylık vardır.
Depremin rabbi de Allah, inşa ve ihyanın rabbi de…
O murat edince neler olmaz ki?
1893’te nasıl ki depremle komple yıkıldığında tez vakitte yeniden ayağa kalktıysa bu şehir, yine öyle olacak.
Yine kayısının başkenti olacak. Yine yeşil Malatya olacak. Yine 4x4 insanların yaşadığı şehir olacak.
Plakalarda 44’ü görecek, çeşmelerinde soğuk sularını içecek, fırınlarında sıcak pidelerini tadacağız.
Gururla ‘Malatyalıyız’ diyeceğiz.
“Malatya, Malatya bulunmaz eşin” bestesi ile dönecek halaylar.
Gezerken çarşılarını, ‘Allah’ına Gurban’ cümleleri çarpacak kulaklarımıza…
Biz bu şehre aşığız be… Deprem de yıksa, sel de alsa, yel de uçursa… Biz bu şehri seviyoruz, kimsenin sevmediği kadar...
Yeniden imar edeceğiz. Yeniden ihya edeceğiz. Yeniden inşa edeceğiz.
Kimsenin şüphesi olmasın.
500 yılda bir yaşanabilecek bir deprem bizim dönemimize denk geldi. Ne gelir elden?
Yeniden inşa edeceğiz dedik ya…
Eskisi gibi değil. Öyle bir güçlü inşa edeceğiz ki, bu şehri ne deprem bizden alabilecek, ne sel, ne tufan…
Bu depremden alınabilecek tek bir ders varsa o da bu…
Başın sağ olsun Malatya… Geçmiş olsun Malatya… Şifa diliyoruz Malatya… Ayağa kalk MALATYA…
Vakit ayağa kalkma zamanı… Başka seçeneğimiz yok.