Bugün 17 Aralık.
Hazreti Mevlana’nın Dar-ı Beka ’ya irtihallerinin 947.yıldönümü.
Hazreti Mevlana ona Şeb-i Arus diyor. Yani ‘düğün günü’.
Bugün Konya’nın düğünü var ama kimse gelemiyor.
Ancak program herkes buradaymış gibi yapılacak. Semazenler aynı aşkla dönecek, onun kalemiyle farklı şekilde ifade olunan ilahi mesajlar ulaşması gereken adreslere bir kez daha aynı hassasiyetle postalanacak.
Cennet mekân Tahir Büyükkörükçü Hocamız Mevlana’yı çok doğru bir tespitle “aşk eri” diye tarif ederdi.
Hazreti Mevlana, “Allah ulaşılacak birçok yol var, ben aşkı seçtim” diyor. Tabi onun aşk temalı sözleri günümüzde farklı manalarda da kullanılabiliyor. İnsanlar hangi anlam hoşuna gidiyorsa onu tercih ediyor. Ancak herkes onun hangi aşktan bahsettiğini çok iyi biliyor.
Aslında dünya imtihanı da öyle değil midir?
Birinden birini seçmek…
Herkeste bir gönül var, kimi o gönle madde aşkını sığdırır, kimi mana aşkını. Gönlü mana aşkıyla yananlara selam olsun! Bugün onların günü. Bugün onların düğünü.
Pandemi nedeni ile bugün misafirimiz olamadılar, gelemediler. Üzgünüz ama sağlık olsun.
Almanlar, Türkleri örnek gösterdi.
Almanya’da büyük bir market zinciri, yılbaşı temalı reklam filminde ‘komşuluk ilişkilerini’ işledi.
Filmde kalabalık, mutlu ve huzurlu bir Türk ailesi var. Bir de yalnız başına yaşayan yaşlı bir Alman.
Türk aile yaşlı Alman’a önce baklava ikram ediyor ama kendini beğenmiş yaşlı Alman ikramı ret ediyor. Bu arada Alman, Koronavirüs’e yakalanıyor. Türk ailenin çocukları kimsenin sahip çıkmadığı yaşlı komşularının kapısına yiyecek bırakıyorlar. Kapıyı açan yaşlı Alman’ın bundan sonraki duyguları (memnuniyet ve mahcubiyet) filmde görüntü ve mimiklerle anlatılıyor.
Bu erdemli davranış bize inancımızın hediyesi.
Allah (CC), Kur’an-ı Kerim’de şöyle diyor: “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa 36)
Peygamberimiz ise aynı konuyla ilgili şunları söylüyor: “Cebrâil, komşu hakkı üzerinde o kadar önemle durdu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı yapacak sandım”
Gayrısını anlatmaya gerek yok. İnancımıza ve kültürümüze sahip çıkmamız gerekiyor. Maalesef komşuluk ilişkileri bizde de evrensel kültürün her şeyi eritip yok eden çarkları arasında can çekişiyor.
HDP kapatılsın mı?
MHP lideri Bahçeli, HDP’nin bir daha açılmamak üzere kapatılmasını istedi.
PKK ve onun gizli-açık kollarına alenen destek veren HDP’nin yaptıklarını tasvip etmek mümkün değil. Kapatılmayı da hatta daha ağırını da hak ediyorlar.
Fakat bu çözüm mü?
Zamanında Milli Görüş çizgisindeki bütün partiler kapatıldı. Yine aynı şekilde HDP’nin geldiği zihniyetin de partileri kapatıldı. Tabii ki bu iki siyasi yapı asla birbiriyle kıyaslanamaz. Birisi kapatılırken haksızlığa uğradı, diğeri… (siz onu biliyorsunuz)
Burada haklılık veya haksızlığı değil, parti kapatmanın çözüm olup olmayacağını irdelemeye çalışıyoruz.
Görüldü ki, parti kapatma çözüm değil.
Başka bir yol bulunmalı.
Herkesin ülke ve milletin çıkarları için birbiriyle yarıştığı siyasi olgunluğa bizi ulaştıracak bir yol.
Hazreti Mevlana’nın kaynağını ilahi mesajdan alan tavsiyeleri belki çözüm olabilir, ne dersiniz?
Pandemiden ders alınıp bu yılki sesiz Şeb-i Arus bir milat kabul edilebilir.
Benim önerim bu…