Siyaset ülkeye, millete fayda sağlamak için yapılırsa yapanın hem dünyasını hem ahiretini abad kılar. Kendine menfaat sağlamak için yapıldığında ise her ikisini de berbat eyler.
İlim ehli zor imtihan olduğundan siyasetten uzak durmayı yeğlemiştir hep. Günümüzde siyaset çok yönlü yapılıyor. Hizmet için yapanlar da var, meslek haline getirenler de, başka amaçları olanlar da…
Siyasetin okulu yok. Bari keşke siyasete girebilmek için ulusal geçerliliği olan bir belge istense adaylardan… Devletçe düzenlenecek bir kurstan alınacak bir sertifika gibi falan… Böylece her önüne gelen milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi olmak istemese… Düşünün küçük bir işletmede telefonlara bakacak bir eleman alınacağında dahi en az lise mezuniyeti aranıyor. Daha da öteye geçilerek, iş tecrübesine, diksiyonuna, iletişim kabiliyetine bile bakılıyor. Peki, siyasete soyunanlardan hangi birinden isteniyor bunlar…
Muhabirken takip ettiğim bir basın toplantısında konuşan milletvekili, “inşaallah en kısa zamanda Dicle Nehrini Konya ovasına akıtacağız. “ demişti de, soru faslında ben “vekilim neden Dicle’yi Fırat Nehri’nin üzerinden geçirip Konya’ya akıtacaksınız?” diye sormuştum.
Biri belediye başkanı seçilip görev başı yaptığı andan itibaren o beldenin tüm geçmişini de sahiplenir. Devlette devamlılık esastır. Bir belediye başkanı seçildikten sonra “benden önceki başkan yanlış yapmış, tüm projelerini durduruyorum. “ demez. Dememeli.
Melih Gökçek döneminde yapılan Ankapark’ın bakımsızlıktan çürümeye bırakılmasına sağduyu sahibi hiçbir vatandaşın vicdanı kayıtsız kalamaz. Ancak görüyoruz ki çürümeye bırakılmış. Ankara Büyükşehir Belediye’sinin yeni yöneticilerinin eski dönemden öç alma veya eski dönemde yapılanların kötü olduğunu anlatabilmek için Ankapark’ı getirdiği durum sadece Ankaralıları değil tüm ülke insanını üzüyor.
Hafta sonu İstanbul’daydık. Gençliğimin sekiz yılını geçirdiğim İstanbul’u hem çok sever hem de çok iyi bilirim. Yolumuzu Taksim’e düşürdük. Taksim Camii’nde namaz kılıp sonrasında Atatürk Kültür Merkezi’ni gezdik. Sonra da meşhur Gezi Parkı’nı… Cuma günlerinde namaz kılabilmek için cami bulamadığım günleri hatırladım. (semtte sadece Ağa Camii bulunmaktaydı, çok küçük olduğundan çabuk dolardı.) Vakit namazlarında ise zaman daraldığında ne yapacağımı şaşırırdım. Birkaç yüz metre uzağında devasa boyutlarda iki kilise bulunurken malum zihniyet buraya cami yaptırmıyordu. Şükür bugüne, şükran yaptıranlara…
Peki ‘AKM’ni yıktırmayız’ diyenler nerede şimdi. ‘Bunlar Atatürk Kültür Merkezi’ni yıktıracak, yenisin yapmayacak’ diye kıyameti koparanlar… Yeni hali parmak ısırtıyor gelen turistlere… Tevafuk, AKM Konferans Salonunda İlhan İrem’in cenaze merasimi vardı. Kılıçdaroğlu’nun, İmamoğlu’nun ve daha nice buranın yapımına karşı çıkanların çelenklerini gördüm. Bari ilkeli olsalardı diye düşündüm. O zaman saygı duyacaktım, bu güruha... Madem buranın yıkımına ve yeniden yapımına karşı çıktınız, o zaman İlhan İrem gibi inanca mesafeli (inancımızdan ölenin arkasından konuşulmadığı için bu kadarı ile yetiniyorum) birinin cenaze programını niye burada yapıyorsunuz? Anadolu’da ‘tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz’ diye bir söz var. Madem iziniz yok, bu yüzü nerede buluyorsunuz?
Bir de ‘Gezi’ye bakalım dedik. Belki bir kazma vurulmuştur, ümidiyle… Yok, öylece duruyor. ‘Âleme ibret’ diye olduğu gibi bekletiliyor. ‘Mesele ağaç değil’ diyenlerin meselesinin ne olduğunu anladık, gördük. CHP, İstanbul’da belediyeyi alalı 3 yıl oldu. Vatandaşa sorduk, “bunlar işi bilmiyor’ diyorlar. Eyüp-Eminönü tramvay hattının iki yıldan bu tarafa öylece bekletildiğini söylüyorlar. “Eski yönetim yollarda gece çalışır, tamirat ve tadilatı bitirir gündüzleri açardı, şimdikiler gündüz kapatıyor, üstüne üstlük geceye kadar bitiremiyorlar, küçük bir tamirat haftalarca sürüyor” diyorlar.
Ankara’da ve İstanbul’da durum böyle… Bir yıl sonrasına cumhurbaşkanlığı rüyası görenleri uyarmak bizim görevimiz değil. Bize itibar da etmezler zaten. Ancak yine de vatandaşlık görevimizi yerine getirip, uyaralım. Siz bu anlayışla cumhurbaşkanlığını zor kazanırsınız. Vatandaş İstanbul ve Ankara’da ne yapıp, ne yapamadığınızı çok iyi görüyor. Bu işler muhalefet partisi olmaya benzemez. Vatandaş verilen sözlerin tutulmasını, vaatlerin yerine getirilmesini ister. Her iki ilde vermiş olduğunuz sözlerin yüzde kaçını yerine getirdiniz?
Ak Parti cenahı İstanbul ve Ankara’yı kaybettiğinde üzülmüştü. Bazen şer görünenlerde hayır çıkabilir. Belki de İstanbul ve Ankara’nın kaybedilmesi iyi oldu. Vatandaş, malum zihniyeti bir kez daha test etti.
Bizim yaşımızdakiler zaten bunların cemaziyülevvellerini bilir. Sözümüz bunları iyi tanımayanlara… Özellikle gençlere…