Bir köşe yazarının iddiaları CHP’yi karıştırdı. İddiaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir CHP’li ile görüşerek ona CHP’nin genel başkanı olması gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanlığınca yalanlasa da bu iddia Kemal Kılıçdaroğlu ve etrafını panikletmeye yetti. İddianın doğru olup olmadığını araştıracaklarına salvoya başladılar. Uzun süre muhalefette kalınca böyle oluyor demek… Gündemle ilgili bir şeyi sorup soruşturmadan, bilim biliştirmeden eleştirmek CHP’nin kanına işlemiş. Millet CHP’ye muhalefet görevi verdi diye her şeye muhalefet ediyorlar.
Her zamanki gibi yine baltayı taşa vurdular. Aslında bu sefer baltayı başa vurdular desek daha doğru olur. O baş kendi başları…
CHP’yi anlamak mümkün değil ama anlamak için biraz geriye gitmekte fayda var.
30 Ekim 1995 - 6 Mart 1996 tarihleri arasını kapsayan ve sadece 5 aylık ömrü bulunan DYP-CHP koalisyon hükümetini saymazsak, (bu koalisyonda CHP küçük ortaktı) CHP orijinal adı ile son olarak 1978-1979 tarihleri arasında iktidarda oldu. Güneş Moteli Vakası olarak da bilinen çirkin bir iktidara gelme şekli var bu hükümetin. Tek başına iktidara gelecek kadar milletvekili bulunmayan CHP, Adalet Partisi’nden 11 milletvekilini “bakan yapma” sözü (rüşveti de denilebilir) ile transfer ederek hükumeti kurdu. Bunlardan 10’u bakan yapıldı. 1.5 yıl kadar süren bu ilginç koalisyon hükümeti döneminde Türkiye adeta raydan çıktı. Ülkeyi 1980 askeri darbesine götüren şartların büyük bölümü bu hükümet döneminde oluştu.(veya oluşturuldu)
Direksiyonunda bir CHP’li genel başkanın bulunduğu son CHP iktidarı bu dönemde ülkeyi yönetmiştir. Yani Atatürk’ün kurduğu, İnönü’nün devam ettirdiği CHP tam 40 yıldır iktidarda değil. Dile kolay tam 40 yıl. CHP’nin Cumhuriyetin Kuruluşundan 1979’a kadarki yönetim biçimi milletimizde büyük travmalar oluşturdu. Milletin özünden gelen ve asla taviz vermeyeceği temel değerlerine karşı takındıkları tutum hiçbir dönem tasvip edilmedi. Ondan sonra CHP’nin başına gelen hiçbir genel başkan CHP’nin toplum üzerindeki olumsuz imajını silemedi.
1979’dan sonra CHP zihniyetinin koalisyon da olsa hükümette bulundukları üç dönem daha var. Bunlardan birincisi 1991-1995 tarihleri arasındaki DYP-SHP koalisyonu, ikincisi 1995-96 yılları arasındaki 5 aylık DYP-CHP ortaklığı, üçüncüsü ise 1999-2002 tarihleri arasında görev yapan DSP-MHP-ANAP hükümeti.
1991-95 arası koalisyon 5 Nisan kararları olarak da bilinen 1994 ekonomi krizinin patlak vermesi ile devleti iflasın eşiğine getirdi. Dolar 19.000 TL’den 38.000 TL’ye çıkarken, faiz yüzde 400’e fırladı. Döviz rezervi 7 milyar dolardan 3 milyar dolara düştü. 1995-96 yılları arasındaki kısa DYP-CHP ortaklığı bu dönemin uzantısı olarak da görüldüğü için ayrıca değerlendirmeye gerek yok diye düşünüyorum.
CHP zihniyetinin DSP adıyla iktidarda olduğu son dönem 1999-2002 yılları arasını kapsamaktadır. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden birini bu dönemde yaşadı. Rahmetli Demirel’in ifadesi ile ülke 70 sente muhtaç edildi.
CHP’nin toplumun geniş katmanları tarafından kabul görmeyen bir siyasi çizgisi var.
-Yüzde 99’u müslüman bir ülkede din ile neden cebelleştiklerini;
-Komünist Çin’in bile açık ekonomiye geçtiği bir dönemde neden kapalı bir ekonomi sistemi ve katı devletçilik anlayışı güttüklerini,
-Dünya değişirken, neden Cumhuriyetin ilk yıllarındaki konjonktürle hareket ettiklerini,
-Toplumun yüzde 90’ınden fazlasının tasvip etmediği, terör örgütü PKK’nın siyaset kolu olduklarını açıkça ifade etmekten çekinmeyen HDP ile neden yol yürüdüklerini,
-Sözde FETÖ’ye karşı olduklarını söyledikleri halde, el altında bunlarla neden flört ettiklerini,
-Barış Pınarı, Kıbrıs’ta petrol arama faaliyetleri, S-400 gibi milli meselelerde neden devlet ve milletle ayrıştıklarını,
-Kendilerini neden çağa uyduramadıklarını, gerektiğinde neden kreatif fikirler üretemediklerini anlamak mümkün değil.
Olmaz ya, mesela diyorum ki; “CHP’liler bu yazıyı okusa ve muhalefet etmek yerine üzerinde biraz düşünse…”