30 yılın üzerinde bir meslek hayatım var. İşim gereği hep siyasetin yakınında oldum. ANAP’ın kudretli iktidarını da gördüm, kendi ifadeleri ile ülkeyi 70 sente muhtaç eden koalisyon dönemlerini de, Demirel ve Ecevit hükümetlerini de…
Ta Özal döneminden bu tarafa ‘Başkanlık Sistemi’nin savunucusuyum. Ülke idaresinde çok başlılığın ne demek olduğunu ülke insanı gördü yaşadı. İktidar süresi 2 dönemle sınırlanmış bir sistemin mükemmel bir sistem olduğuna inanıyorum.
Sistemin daha sağlıklı işleyebilmesi için siyasetin eski dönemlerde gördüğümüz ayak oyunlarından arındırılması gerekir. Türkiye’nin çeşitli saiklerle kurulmuş yüzde sıfır küsuratlı oy alan tabela partilerinden kurtulması şart. Ülke insanının deyimi ile ‘Aslan kediye boğdurulmamalı…’
Şimdi düşünün bir tarafta tabanı olan, planı programı olan, derdi vatan ve millet olan bir parti yüzde 50’ye yakın oya sahip. Diğer tarafta bunun aksine derdi vatan ve millet olmayan, tek gayesi ‘hele bir iktidara gelelim’ olan onlarca partinin kurduğu bir ittifak.
Ve Allah esirgesin bu yamalı bohça ittifakının küçük bir oy farkı ile iktidara geldiğini hayal edin. Ne hale gelir ülke? İnanın 20 yılda yapılanlar 20 saatte tarumar edilir. Çünkü yapmak zor, yıkmak kolaydır.
Ülkemizdeki siyasi olgunluğun bu ayrıntıyı gördüğünü-göreceğini ümit ediyorum.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin en güzel taraflarından biri de Bakanlar Kurulu’nun dışarıdan teşekkül ettirilmesi. Dikkatinizi çekmiştir. Yeni sistemin en başarılı bakanlarından biri bizim hemşehrimiz. Genç, dinamik, çalışkan, akıllı ve zeki…
Bu ifadeleri kendisi ile birçok program yaptığımdan dolayı söylüyorum. Çocukluğundan beri tanıyanlar var. Onlar da aynı şeyleri söylüyorlar.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum’dan bahsediyorum.
‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’ derler. Murat Kurum’un yaptıkları ortada… Bakanlığı öyle zor bir döneme denk geldi ki… Depremler, seller, yangınlar…. ‘Maşallah, nazar değmesin’ diyorum, daha da bir şey demiyorum.
Sanki bakan değil de, bakanlığın bir çalışanı. Felaketin olduğu bölgeye gidiyor, haftalarca orada kalıyor. Onu kah kurtarma çalışması yapan AFAD ekiplerini yanında görüyoruz, kah mağdur vatandaşların yanında, kah kriz masasında, kah konuyla ilgili toplantılarda…
Bıkmıyor, yorulmuyor, yüksünmüyor. Aksine orada bulunmaktan mutluluk duyuyor.
Hadi bunları bir kenara bırakalım. İcraata bakalım. Ekibi ile birlikte hızlı hareket ediyor, hızlı karar veriyor, işe erken başlıyor, planladığı çalışmaları erken bitiriyor.
Afetzedeler daha bir yıl dolmadan yeni evlerinde oluyorlar. Bakan Kurum, ‘Güçlü Devlet’ imajının başarılı bakanlarından. Zor günlerin dostu…
Mesleğim gereği ülkeyi geziyorum. Doğudan daha yeni döndüm. Malatya ve Elazığ’da depremde evleri yıkılan vatandaşların, yeni evlerine kavuşma mutluluğunu yerinde müşahede ettim. Konya’dan geliyorum dediğimde bana bakan Kurum’u soruyorlar. Başarısından ve iyi bir insan olduğundan bahsediyorlar. Haliyle gurur duyuyorum.
Konya sevgisi için yeni bir parantez açmam gerekiyor. Bakan Kurum, bürokrasinin zirvelerinde dolaşırken de, hükümetin en önemli bakanlığına gelirken de hiçbir zaman memleketini unutmamış.
İster ülke içinde görüp tanışın ister ülke dışında… Eğer Konyalı iseniz veya Konya’yı iyi biliyorsanız, konuşması ve tavırları size, ‘Konyalı mısınız? ‘ dedirtecek kadar Konyalı.
Ne memleketini unutmuş, ne de memleketine hizmet aşkı körelmiş Kurum’un… Konya’ya çivi çakmak için kim yanına giderse, olabildiğince yardımcı olmaya çalışıyor.
Bakanlığının Konya’ya yaptıkları göz önünde…
Onları Konyalılar zaten görüyorlar.
Benim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi için hayal ettiğim bakan tipinin en güzel örneği Murat Kurum. Yeni sistemin Bakan Kurum ve benzerleri ile daha da güçlenerek yoluna devam edeceğine inanıyorum.
Sistemin de Kurum’un da yolu açık olsun.