Dünya en sıcak Kasım ayını geçirdi. Aralık’ın ilk haftası de benzer şekilde sıcak geçti.
Anadolu coğrafyası son yılların en kurak sonbaharını geride bıraktı. Barajlar SOS veriyor. Kışın da kurak geçmesi halinde tarımsal üretimde ciddi sıkıntılar baş gösterebilir. Bugünlerde yağış görünüyor. İnşaallah devamı gelir.
Konya Ovası olarak adlandırılan, Konya, Karaman, Aksaray ve kısmen Ankara’nın bir bölümünü içine alan geniş coğrafyanın büyük kısmında susuz tarım yapılıyor. Sulu tarım yapılan kısmın bir bölümünde ise yer altı suları kullanılıyor. Yağış olmayınca yer altı suları da çekiliyor.
Her yıl en az bir defa yazma geleneğimi sürdürerek bir kez daha yazıyorum.
Acil olarak ovaya dış kaynaklardan su getirmenin yolları bulunmalı. Su, gelecekte dünyanın en stratejik ihtiyacı haline gelecek. Artan dünya nüfusunu besleyebilmek tarımda verimliliği artırmaya bağlı. Bunun için de ‘sulu tarım’ şart. Diğer sektörleri ve yapılan yatırımları küçümsemek için söylemiyorum. Ancak inanın tarım diğer tüm sektörlerden çok daha önemli yere gelecek/geliyor. Varsın ülkemiz ve bölgemizdeki diğer yatırımlardan bazıları dursun ama şu ovaya suyu getirelim. Şahsen Ova’nın doğu ve kuzey doğu bölgelerine Kızılırmak üzerinden suyun rahatlıkla getirilebileceğini düşünüyorum. Günümüz Türkiye’si bunun finansmanını sağlayabilecek kudrettedir, yeter ki inanalım.
Virüslü beyinler
Nihayet aşı ile sağlıklı bir gelecek için umut belirdi.
Ancak hala direnen bir kesim var. “Aşı yaptırmayacağız” diyorlar.
-Niye yaptırmayacaksınız?
-Yan etkileri var. (mış)
-Bu konu ile ilgili bir çalışmanız oldu mu?
-Yok. Sosyal medyada yazılıyor, çiziliyor.
-Yazan çizen kim? Doktor mu, Profesör mü?
-Bilmiyorum.
Bırakın kanser gibi ağır hastalıkları, grip bile olduğunda doktora gidip, yazdığı ilacı kullananlar, ‘aşı’ya karşı.
Tüm doktorlar, tüm sağlıkçılar gelir gelmez ‘aşı olacağız’ diyor. Ancak bu kesim ‘olmayacağız’ diyor.
Hasbünallah…
Her şeye muhalefet eden CHP’nin Grup Başkanvekili Özgür Özel dahi “ben eczacıyım, Sağlık Bakanı’nın söylediklerini eczacı kimliğimle doğruluyorum. Türkiye’nin laboratuvarlarından onay aldıktan sonra gidip aşı olacağım” diyor, bunlar hala muhalefet ediyor.
Demek ki bu ülkede, muhalefetten de öte bir muhalefet var. Muhaliflik bazılarının kanına sirayet etmiş. Virüs gibi. Hatta virüslerin aşısı var, bunlarınki yok.
Diyecek hiçbir şey bulamıyorum.
Daha kat edilecek çok yol var
Artık kendi helikopterlerimizin motorunu üretebiliyoruz.
Motor dâhil her şeyi ile yerli helikopterlerimiz 1924’te uçmaya başlayacak. (inşaallah)
ASELSAN ’ın Konya silah fabrikası 17 Aralık’ta açılacak.
İHA ve SİHA’larımızı dünya konuşuyor.
Savunma sanayiinde iyi şeyler oluyor.
Türkiye başardıkça, ambargolar artıyor.
Yapmaya çalıştığımız veya geliştirmeye başladığımız birçok stratejik ürünün az da olsa dışarıdan temin edilmesi gereken parçalarını vermemek için direniyorlar.
Zamanında HERON’ları da aynı gerekçe ile vermemişlerdi, Türkiye İHA’ları üretti.
Demek ki,” Kul sıkışmayınca Hızır yetişmiyor.”
Onları da yapacağız inşaallah.
Azıcık sabır…
Merak etmeyin sonu ‘selamet’ olacak.
Biliyoruz, daha kat edilecek çok yolumuz var. Ama başaracağız. Yeter ki, yürüyüşe devam edelim, durmayalım…