Türkiye teröre savaş açtı. Dünya ayaklandı.
Hem Suriye’ye terörü temizlemek için girdik diyorlar, hem de terörü temizlemeye çalışanları engelliyorlar. Olacak şey değil.
Terörü oluşturanlar ile temizlemeye çalışanlar aynı olunca oluyor işte.
Ülkemizi yönetenler artık aleni bir şekilde konuşuyorlar. Sözü eveleyip, gevelemiyorlar. Biz de açıkça söylüyoruz.
Dünyada kaç tane terör örgütü varsa hepsinin fikir babası da kurucusu da besleyicisi de belirleyicisi de büyük dünya devletleridir.
Bu hakikati Mısır’daki sağır sultana dahi duyurmamız gerekiyor. Her Müslümanın görevi.
Bunu anlatmayı başarabilirsek, terörün elindeki en büyük malzemeyi almış olacağız. O malzeme insan sermayesi. Maalesef, Müslüman ülkelerin güçsüzlüğü, liderlerinin basiretsizliği ve halklarının eğitim ve kültürsüzlüğü bu malzemeyi altın tepside bu terör hamisi devletlere sunuyor.
Teröre malzeme olan insan sermayesine baktığımızda şunu görüyoruz:
Kimi sözde devlet kurmak için terör örgütüne üye olmuş.
Kimi dinini daha iyi yaşamak için teröre bulaşmış.
Kimi ülkesine şeriatı getirmek için cihat yaptığını sanıyor.
Kimi işsizlik, kimi çaresizlik, kimi para, kimi hobi, kimi başka amaçlarla buralarda.
Hepsi heder olup gidiyor.
Hepsi bir süre sonra dâhil olduğu terör örgütünün ABD ve diğer güçlü ülkelerle irtibatlı olduğunu görüyor. Ancak yukarıdaki amacına “küffar eliyle ulaşamayacağını” maalesef fehmedemiyor. İşte eğitimsizlik ve kültürsüzlük buradan başlıyor.
Kendisine yukarıdaki amaçları dikte eden, kendisini terör örgütünün eğitim kamplarında eğiten, kendisine camide-mescitte, sınıfta amacını ve amacına ulaşma yolların anlatanların o büyük devletlerin paralı casusları olduğunu bilse yapar mı? Tabi FETÖ elebaşının Amerika’da himaye olunduğunu, PKK teröristlerinin ABD ve batılı ülkeler tarafından yemlendiğini bile bile hala o terör örgütlerine hizmet edenler de yok değil? Bunlar kulakları olup da duymayan, gözleri olup da görmeyen, kalpleri olup da hissetmeyen türden insanlar. Artık onlara diyecek hiçbir şey yok. Allah ıslah etsin.
Terör hamisi ülkeler; Müslüman gençleri şu üç silahla etkisiz hale getirip, kendilerine kul köle yapıyorlar. Irkçılık, dincilik, para.
Bizim çocukluktan itibaren tüm Müslümanlara şunları benimsetmemiz gerekiyor.
Peygamberimiz açık ve kesin bir şekilde ırkçılığı yasaklıyor. Veda hutbesini bilmeyenimiz var mı? “Arap olanın arap olmayana üstünlüğü yoktur, üstünlük takva iledir”. Allah’ın elçisi kurduğu devletin üst kademelerinde her ırk ve renkten yönetici bulunduruyordu.
Allah, devlet yönetiminde kargaşa çıkmaması için yöneten- yönetilen çizgisini net bir şekilde belirlemiş. Meseleyi Ayet’ten daha iyi anlatacak delil bulabilir miyiz? “Sizden olan yöneticilerinize itaat edin”(Nisa-59)
Şeriat’ı getirmek isteyen sözde cihatçılar! Size şeriatı ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, İsrail mi getirecek. Hiç mi Kur’an okumaz, hiç mi meale bakmazsınız? “Allah’ın indirdikleri ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir” (Maide 44) ayeti ile beyinlerinizi yıkayıp, Müslüman kardeşinize silah doğrultanların kim olduğunu niye akletmezsiniz? Allah kimin dostumuz kimin düşmanımız olduğunu kitabında açık bir şeklide beyan etmemiş mi? Aynı surenin 51.ayetine bakarsanız görürsünüz. “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez”. Sizi Maide 44 ile cennete uçuracaklarını vaat edenlerin Yahudi ve Hıristiyan olduklarından şüphe yokken, nasıl olur da binlerce Müslümanın kanına girersiniz? Tamam diyelim ki Maide 44 ile hareket ettiniz. O zaman karşınızda İsrail gibi zalim ve kafir olduğundan zerre kadar tereddüt bulunmayan bir düşmanla niçin cihat etmez de, Müslüman kardeşinizi katledersiniz. Suriye’nin Kuzey’inde Müslüman öldüreceğinize, güneyinde Yahudi öldürün de görelim…!
Gelelim “para” meselesine. Terör örgütünün paralı askerlerine diyecek fazlaca bir şey yok. Aylık birkaç yüz dolarlık maaşla eline silahı alıp hangi din ve meşrepten olursa olsun insan öldürenler akıldan, mantıktan, beyinden, izandan yoksun insanlardır. Bunlarla sadece Müslümanların değil tüm dünyanın mücadele etmesi gerekir. Çünkü bugün parayla Müslümanlara silah doğrultanlar yarın başkalarına da doğrulturlar.
Gelelim Türkiye-ABD anlaşmasında kimin kazançlı çıktığı konusuna.
Bu muhasebeyi yapabilmek için Türkiye’nin operasyona başlamadan önceki taleplerine bakmak gerekecek. Başkan Erdoğan ne istiyordu? “Güneye doğru 20 mil (M-4 karayoluna kadarki bölge) terörden arındırılacak, burası güvenlikli bölge olacak, terör unsurları buradan temizlenecek, silahları alınacak, teröre müsamaha gösterilmeyecek, alınan yerlere gerçek hak sahipleri ve Suriyeliler yerleştirilecek”
Peki, anlaşma maddeleri neyi içeriyor? Erdoğan’ın yukarıda yazdığımız taleplerinden daha fazlasını içeriyor.
O zaman kazananı belli. Kazanan Türkiye, kazanan Erdoğan.
Ama bu kazancımız yukarıdaki meselemizi çözmüyor. Keşke her Müslüman devletin başında birer Erdoğan olsa de meseleyi kökünden çözebilsek.
Amerika sözünde durursa, ‘Türkiye kurtuluş savaşından sonraki en büyük zaferini kazanmıştır’ diyebiliriz.
Türkiye ve kahraman ordumuz, başta Amerika, Fransa, Almanya, Avrupa Birliği’nin tamamı, Çin olmak üzere 10 gün önce ayağa kalkan tüm dünyayı oturtmasını başarmıştır. Arap Birliğini yazmaya bile gerek duymuyorum.
Türkiye, “oturun oturduğunuz yerde” demiş ve haklı davasında zafere ulaşmıştır.
Barış Pınarı harekâtı bize şu ayetin gereğini yapmayı öğretti (ve öğütledi) diye düşünüyorum.
“Düşmanlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın. Savaş atları yetiştirin ki bu hazırlıkla Allah’ın düşmanlarını, sizin düşmanlarınızı ve onların ötesinde sizin bilemeyip de ancak Allah’ın bildiği diğer düşmanları korkutup yıldırasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız, onun karşılığı size eksiksiz ödenir, size asla haksızlık yapılmaz.”(Enfal, 8/60)
Bundan ötesi yok.