Tarifi mümkün olmayan bir felaket yaşadık.
Her ne kadar bilimsel olarak 7,7 veya 7,6 şeklinde anlatılmaya çalışılsa da hiçbir rakam depremin büyüklüğünü anlatmaya yetmiyor. Onu yaşayanlar biliyor.
Her şehir, her mahalle, her bina, her insan ayrı şiddette hissetti depremi.
Sevdiklerini kaybedenler için ne şiddet bir anlam ifade ediyor, ne de büyüklük…
Yüreklerine saplanan acıyı anlatmakta güçlük çekiyorlar.
Yıkık şehirler, dökük sokaklar, buruk yürekler…
Yıkılanlar yapılacak, dökülenler toplanacak; ama…
Giden canlar bir daha gelmeyecek.
İman ettik kadere… ‘Her canlı ölümü mutlaka tadacaktır’. Amenna… İmanımızda sabitiz. Bize, ‘rahmet’ dilemek düşer.
Ve fakat sonra?
İşte mesele burada.
Bakıyorum da her meydana gelen hadise gibi bu durumu da siyasete alet ettik. En siyasetle alakasız konuyu da ona bağladık ya… Helal olsun bize… Demokrasilerini örnek almaya çalıştığımız hiçbir batı ülkesinde böyle bir şey göremezsiniz. Bu tür durumlar siyaset üstüdür.
Sosyal medyadan iğreniyorum artık. Takip ettikçe insanlığımdan utanıyorum. Neler neler yazıyorlar. Ne yalanlar, ne dolanlar, ne acımasız eleştiriler… Utanmadan, sıkılmadan, arlanmadan…
Anladım ki utanmak, arlanmak dahi insanlık gerektiriyor. Bazıları maalesef insanlık dairesinden çıkmış gözüküyor. Yazık, yazık, yazık.
Türkiye’nin önemli haber kanallarından birinin kerli ferli sunucusunun sosyal medya paylaşımı konuşuluyor. Diyanet’e cevap vermiş, kendince. Cevap, seviyesini gösteriyor. Çukur herif. O kanal bu adamı hala ekranlara çıkaracak mı, merak ediyorum. Eğer çıkarırsa o kanalın sahip ve yöneticileri de aynı seviyeye düşmüş sayılırlar.
Sosyal medyayı takip etmemeli bundan böyle…
Depremden ders çıkarabilecek miyiz? Ona bakmalıyız.
Bir taraftan yaralarımızı sarmaya çalışırken, diğer taraftan olası deprem riskli bölgelere odaklanmalıyız.
Daha sağlam yapıları nasıl yapabiliriz?
İstanbul’un çürük yapı stokunu en kısa sürede nasıl sıfıra indirebiliriz?
Deprem konusunda eksik ve yanlış olan yönlerimizi nasıl düzeltebiliriz?
Yaşadıklarımızdan ders çıkarmak yukarıdaki sorulara verilecek doğru cevaplarla mümkün olabilir.
Mehmet Akif’in dediği gibi, ‘İki el bir baş içindir. Davransana… Eller de senin baş da senin. ‘ Vakit davranma günü.
Mesela Konya’da neler yapılabilir?
Bu, alt katları iş merkezleri olan binalardan başlanabilir. Bir ‘kolon kesme’ tartışması var, malum… Her depremden sonra konuşulur. Sonra unutulur. Konya’daki Zümrüt Faciasında da konuşulmuştu. Bir sonuca varılamadı. Diyorum ki, bugünden tezi yok ilgili merciler tüm işyerlerinde denetime başlasa… Her binanın planı projesi mevcut. Plan ve projelerine bakılarak bir kolon kesme durumunun olup olmadığı kolayca tespit edilebilir.
6,5 büyüklüğünde deprem üretmesi muhtemel Konya fayından önce davranmak lazım.
Yoksa, daha çok ağlarız.