Siyasette duygusallığa yer yok. Duygusallığın başladığı yerde siyaset patinaj yapar. Siyasette atılmak isteyenlere en büyük tavsiyem, bu dünyaya adım atmadan önce sinirlerini aldırmaları…. Yoksa başladıkları yerden bir adım ileri gitmeleri mümkün değil.
Partilerin aday listelerinin açıklanmasından hemen sonra tepkiler başladı. Kimi listeye, kimi listedeki sıralamaya tepki gösterdi. Bir noktaya kadar bu tepkileri anlamak mümkün… Ancak bir noktadan sonra o tepki, tepkiyi gösterenin ayağına dolanır.
Bu aşamada biraz akıl yürütelim. Mesela birinci sırada aday gösterilenlere tepki kime yarar sağlar kime zarar? Konya özelinde bir değerlendirme yapalım.
Konya’da birinci sırada Ak Parti’de Tahir Akyürek, MHP’de Mustafa Kalaycı, CHP’de Barış Bektaş, İyi Parti’de Ünal Karaman aday gösterildi. Şimdi bunlardan herhangi birine gösterilen aşırı tepki kimin işine yarar. Genel duruma baktığımızda bu dört partinin birinci sıra adaylarının seçilme ihtimali yüzde 100’e yakın. Yani onları eleştirmek onların seçilmelerine engel olmuyor.
Peki, kime engel oluyor? Bu durum kime zarar veriyor? Tek tek inceleyelim.
Konya’da aşağı yukarı hangi partinin kaç milletvekili çıkaracağı belli. Yukarıda isimlerini saydığım partiler eskiden almış oldukları kadar veya en fazla bir eksik-bir fazla milletvekili alabilecekler. Bu durumda listenin birinci sırasındaki adaya gösterilen tepki nedeniyle partilerde oluşabilecek olası düşüş, seçilebilecek sıralamada son sıralarda yer alan adaylara zarar verecektir. Mesela CHP’de Barış Bektaş’a gösterilen tepkiden kaynaklı olası oy düşüşü ikinci sıradaki Hasan Ekici veya üçüncü sıradaki Gençosman Killik’e zarar verecektir. İyi Parti’de Ünal Karaman’a gösterilen tepkiden kaynaklı oy düşüşü listenin ikinci sırasındaki Fahrettin Yokuş veya üçüncü sırasındaki Selin Tozoğlu’na yansıyacaktır. MHP’de Mustafa Kalaycı’ya gösterilen tepki ikinci sıradaki Konur Alp Koçak’ı veya üçüncü sıradaki Celil Çalış’ı aşağı çekecektir. Ak Parti’de Tahir Akyürek’e gösterilen tepki onuncu sıradaki Faruk Özçelik veya onbirinci sıradaki Burhanettin Sevencan’ın kaderine tesir edecektir.
Yani aslında o tepki haklı dahi olsa tepki gösterilene zarar vermeyecek hiç hak etmeyen biri veya birilerine zarar verecektir.
Şimdi tüm parti tabanlarından benzer tepkiler geliyor. Hepsiyle az çok tanışıklığımız var. Sonuçta oyunu hangi partiye verirse versin hepsi Konyalı. Konyalı olmanın bir güzelliği de partililikle dostluğu birbiriyle karıştırmamak. Siyasette ayrı görüşlere sahip olsalar dahi dostluklarına halel getirmezler Konyalılar. Konya’da siyaset sert yapılmaz. Konyalı sert siyasetçiyi de sevmez. Konya’da siyaset yapmak istiyorsanız, inançlara ve kültürel değerlere saygılı olmanız, mütevazı olmanız ve kırıcı olmamanız gerekiyor. Konyalı olmanın DNA’sı böyle. İster kabul edin ister etmeyin.
30 yılı aşkın zamandan bu tarafa bir medya mensubu olarak Konya’da seçimleri takip etmekteyim. Konya’da siyasetçi olmak hem zor, hem kolay. Konya’yı iyi tanıyanlara ve hassasiyetlerini bilenlere kolay, Konya’yı iyi tanımayan ve hassasiyetlerine yabancı olanlara ise zor.
Siyasetin bir diğer genel kuralı ise gelecek için hesap yapmamak. Bazı kişiler, klikler, gruplar hangi partiden olursa olsun çoğu zaman gelecek için hesap yaparlar. Ancak siyaset günlük kazanılıp günlük tüketilen bir ürün. Yani raf ömrü çok az. Demirel’in dediği gibi ‘siyasette 24 saat çok uzun bir süre…” Yapması gerekeni zamanında yapmayıp kendi özeli için saklayanlar veya yapmaması gerekeni yapıp gelecekte kendisine menfaat temin etmek için acelece davranan çok kişi gördük. Hepsi de kaybetti.
Türkiye’de uzun soluklu siyaset yapıp başarılı olanları iyi incelemesi gerekiyor genç siyasetçilerin. Nasıl başarılı olduklarını iyi incelemeleri lazım… Menderes’i, Demirel’i, Özal’ı, Erbakan’ı, Ecevit’i, Türkeş’i… Öyle kolay yoldan büyük siyasetçi olunmuyor. Tamamının ortak özelliği ne biliyor musunuz? Tamamı siyasi hayatları boyunca bedel ödedi.
Bedelsiz olmuyor bu iş… Daha yakın tarihli bir siyasetçiyi örnek vermemi istiyorsanız, Erdoğan’a bakın. Ne bedeller ödemiş görün… Bence yaşı 30’un altındaki genç siyasetçilerin çoğu Erdoğan’ın hayat hikâyesini bilmiyor. Siyaset tarihini bilmeden siyasetçi olunur mu?