Dünyanın bu denli diken üzerinde yaşadığı başka bir dönem hatırlamıyorum.
İki terörün kıskacındayız. Bir taraftan İslam Dünyası’nın başına bela bilumum terör örgütleri, diğer taraftan Koronavirüsü.
Tehlike adım adım yaklaşıyor. Ölenlerin sayısı her geçen gün artarken virüs kapımıza dayandı. İran ve Irak’ta görülen ölümler Türkiye’de yaşayanları da tehdit etmeye başladı. Korkum Suriye’ye sıçraması.
Tıpçılar, siyasetçiler, uzmanlar konu ile ilgili ne derler, beni ilgilendirmiyor. Dünyayı yönettiğini sananlar için insanların bit kadar değerinin olmadığı bir çağda yaşıyoruz. Hani içerisinde yaşadığımız çağa isim konulamıyor ya… Bence tam isim konulacak vakit. ‘Vahşet Çağı’. Dünya, Paleolitik Çağ’dan bugüne, insanın insana bu kadar düşman olduğu bir çağ görmedi.
Dünyanın, üzerinde yaşayan insanlara yeterli gelmeyeceği gerekçesi ile belirli miktarda nüfus azalmasına gidilmesi görüşünün ciddi ciddi konuşulduğu bir dönemde, başımıza gelenlere masum gelişmeler gözü ile bakmak doğru değil. Bu Korona veya yeni adı ile Covid-19, Çin gibi gelişmiş ve güvenlik tedbirleri üst düzeyde olan bir ülkede bu kadar çaresizlik yaşatıyorsa, gelişmemiş ülkelerde ne kadar tahribat yapar, düşünün…
Koronavirüs suni oluşturulmuş bir hastalık olabilir mi? Dünya bunu konuşmuyor değil. Virüs’ün hızla yayıldığı ülkeler Amerika ile problemli ülkeler. Bunun doğru olup olmadığını anlamak için zamana ihtiyacımız var. Benim tek korkum, korumasız ülkelere sıçrayacak olması. Böyle bir hastalığın Pakistan, Afganistan, İran, Irak, Suriye gibi ülkelerdeki sonuçları Allah esirgesin çok kötü olabilir. Türkiye’yi aklıma bile getirmek istemiyorum. Şimdilik, sıcak ortamlarda gelişimi duran bu hastalık için, havaların ısınmasını beklemekten başka çare yok gibi.
Koronavirüs sadece insan sağlığını tehdit etmiyor. Ekonomiyi de tehdit ediyor. Daha şimdiden Çin ekonomisine verdiği zarar milyarlarca doları bulmuş durumda.
17 asırda yaşamış Thomas Hobbes’in devletin faziletlerini anlatma amacıyla ifade ettiği meşhur bir söz var. Homo Homını Lupus (insan insanın kurdudur). Hobbes’in bu cümle ile anlatmak istediği felsefenin Türk kültüründeki karşılığı, ‘ya devlet başa, ya kuzgun leşe”. Bu söz doğu medeniyetinde, batılıların felsefeden çok fiilleri ile bağdaştırılarak, materyalist bakış açılarını anlatmak için kullanıldı. Doğuluların refah düzeylerine ayıla bayıla hayran oldukları batılılar geldikleri noktada cümlenin salt manasındaki ifadeyle hareket ettiler. ‘İnsanı insanın kurdu” yapmayı başardılar. Ama kurt, hep kendileri, kuzu ise diğerleri oldu.
‘Kırmızı başlıklı kız’ masalı batılılara ait. O masalda kendini çok iyi gizleyen bir kurt tiplemesi var. Batılılar o masaldaki kurt tiplemesini yüzyıllardan beri çok iyi oynuyorlar. Ancak biz Müslümanlar bunu bir türlü öğrenemedik. Oyunlarına geldik, yalanlarına inandık, ne dedilerse yaptık.
Dünya’da, ucu Amerika ve diğer batılı devletlere (Çin ve Rusya da dahil) uzanmayan bir terör örgütü yoktur. Coğrafyamızda tanıdığımız PKK, PYD, FETÖ, DEAŞ ve ismini burada zikredemediğim diğer tüm örgütlerin tamamı bunların eseri. Ancak gel gör ki, biz bunu kendi toplumumuza anlatamıyoruz. Amerika’nın eline tutuşturduğu silahı, ırkçılık üzerine kurulu felsefesini yaşatma amacıyla Müslüman kardeşine yönelten gencecik bedenler, körpe beyinler ‘şeytan yoluna’ heba olup gidiyorlar. Ve biz bunun farkında olanlar bir şey yapamıyoruz. Devamı İslam Dünyası’nın çöküşüne varacak bu hazin sürecin körükçüleri ise dünyanın zengin ve şımarık petrol zengini müslüman ülkeler. Tıpkı Saddam ve Kaddafi gibi günün birinde sıranın kendilerine de gelebileceğini düşünmeden, Amerika ve batı şemsiyesi altında kendilerini güvende sanıyorlar. Yılanla aynı çuvalda olduklarını bilmeden…
Terörün kıskacında hayatın kendilerine zehir edildiği İslam ülkeleri bir de Koronavirüs’ ü kaldıracak durumda değil. İnşaallah mevcut halinden daha ileri aşamalara geçmez.