Dün gece bir televizyon programında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a soruldu: “ Üçüncü dünya savaşı çıkar mı? “
Erdoğan, “bunu bırak konuşmayı, düşünmemek gerekiyor” şeklinde cevap verdi.
Evet, hiç düşünmemek gerekiyor. Ancak maalesef tüm dünya üçüncü bir dünya savaşının çıkma ihtimalinden bahsediyor ve ciddi manada endişeli…
Erdoğan’ın Putin ile ilgili ifadeleri de çok dikkat çekiciydi.
Erdoğan, Putin’in kafasına koyduğu her şeyi yapabilecek biri olduğunu söyledi.
Erdoğan’ın bu tanımlaması beni de tedirgin etti. Çünkü dünyada Putin’i en iyi tanıyan lider Erdoğan… Kafasına koyduğu her şeyi yapabilecek biri olmak sıkıntılı bir durum. Çünkü o kişi sıradan bir kişi değil. O kişi dünya süper gücü Rusya’nın devlet başkanı. Rusya dünyada en çok nükleer başlığa sahip ülke.
Çıkar mı?
Birinci ve İkinci Dünya savaşları çıkmadan önce böyle bir soru sorulsaydı, herhalde herkes ‘yok çıkmaz, dünya henüz delirmedi’ derdi.
Kuzey Akım Boru Hattı’nda meydana gelen patlama sıkıntılı sonuçlar doğurmaya gebe… Birkaç ay önce ABD’ye bağlı 6.Filo’nun tatbikat yaptığı bölgede meydana gelen patlama akıllara korkunç senaryolar getiriyor. Biden’in “ eğer Rusya Ukrayna’yı işgal eterse, Kuzey Akım’ı devre dışı bırakırız. “ dediği biliniyor. Ve bu hat, Avrupa’ya gaz taşıyan en büyük hat. Birini Dünya Savaşı’nın aslında bir enerji savaşı (yer altı kaynakları-özellikle kömür) olduğunu bilmeyen yok.
Her iki dünya savaşından önce milliyetçilik hat safhada prim yapar duruma gelmişti. Milliyetçilik akımları millet kavramının da dışına taşırılarak ırkçılığa evirilmişti. Son yıllarda Avrupa’da başlayarak tüm dünyada ırkçı söylemli partilerin oylarını yükseltmesi böyle bir savaşın ayak sesleri şeklinde değerlendirilebilir. Çünkü savaş halinde hem milletin savaşı kutsaması gerekir hem de savaşa koşarak gidecek gönüllü gençlere ihtiyaç var. Devam eden Rusya-Ukrayna savaşında Putin seferberlik ilan edince bazı Rus gençler ülkeyi terk etmek durumunda kaldı. Çünkü hem savaşı gereksiz görüyorlar hem de Ukraynalılarla aynı ırktan geldiklerini biliyorlar. Savaşın Slavlarla Avrupa’nın diğer milletleri arasında cereyan etmesi halinde durumun farklı olacağından kuşku yok.
Din savaşlarının dışındaki diğer tüm savaşların ana sebebi genelde ekonomidir. Ancak savaşın başında, sebebin ekonomik olduğu konuşulmaz. Dünyayı asırlardır sömürüye dayalı sistemle yönetip bu sayede zenginleşen vahşi batı doymak bilmiyor. Kişi başı gelirleri 50 bin dolarları aşan batılı ülkeler çok daha fazlasını istiyor. Ne 1990 yılında dağılan SSCB’yi yeniden toparlayan Putin işlerine geliyor, ne de doğuda büyük bir ekonomik güç haline gelen Çin. Batı bu iki ülkeyi yakın gelecek için büyük tehlike olarak görüyor.
Unutmamak gerekir ki çıkabilecek bir savaşta batı sadece Rusya ile savaşmayacak. Çin ideolojik nedenlerle mutlak surette Rusya’nın yanında yer alacak. Rusya ve Çin ikilisi hem silah sanayiinde hem de ekonomide son 20 yıl içerisinde büyük mesafeler kat etti. Ancak her şeye rağmen her iki alanda henüz ABD’nin başını çektiği batı blokundan daha güçlü değiller. Batı tehdit olarak gördüğü bu yeni doğu bloku oluşumunun daha da güçlenmesine fırsat vermemek için ‘yılanın başını küçükken ezmeli’ mantığından hareket ediyor olmalı… Ezebilirler mi? Şüpheli. Böyle bir savaşın kazananı olmaz. Tüm dünya kaybeder. Ancak sonunda yeni bir dünyanın kurulacağından emin olabilirsiniz.
Türkiye böyle bir savaşta nerede yer alır?
Şu ana kadarki durduğumuz yere bakacak olursak doğru yerde olduğumuzu söyleyebilirim. Denge politikası… Çünkü bu savaş bizim savaşımız değil. Yunanistan’ı kışkırtıp Türkiye dış politikasını farklı rotalara çekmek isteyenlerin olduğunu görüyoruz. Ancak engin devlet aklı, bölgede kimin ne yapmaya çalıştığını çok iyi biliyor. Türkiye oyuna gelmez, gelmeyecek. Yunanistan kozu ile birlikte diğer tüm kozlarını da oynamak isteyebilirler. PKK, YPG, DAEŞ, DHKPC ve daha birçok kuyrukları kendi ellerinde olan bilumum terör örgütlerini… Dikkatli olmamız gerekiyor. Hain Mersin saldırısı bazı ipuçları veriyor olabilir.
Evet sebebi biz olmayan bir büyük savaşın ayak izlerini duyar gibiyiz. Önceki iki büyük dünya savaşından birinin içinde, diğerinin dışında olduk. Bu konuda fevkalade tecrübeliyiz. Sizce de asırlardır dünyayı sömürü ve zulümle yönetenlerin birbirleriyle savaşını izlemek (her ne kadar ahlaki olmasa da) daha mantıklı değil mi? Hem, işin ahlak boyutunda da başrolde olduğumuza tüm dünya şahitlik yapmıyor mu? “Bu savaşı durduracak biri varsa o da Erdoğan’dır. ” demiyor mu uluslararası toplum. Savaşı durdurmak için çabalayan tek ülke Türkiye değil mi?
Her şeye rağmen kimin savaşı olursa olsun, ‘savaşa hayır!’