Özel işlerim nedeniyle bir süredir ara verdiğim yazılarıma, Bartın Amasra’da meydana gelen maden kazasındaki hayatını kaybeden madencilerimize Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakınlarına ve Türkiye’ye geçmiş olsun dileklerimi belirterek başlamak istiyorum.
Süper Lig’in üst sıralarında yer almak isteyen Konyaspor, evinde oynadığı Gazintep maçında aldığı yenilgi ile zirve yarışında yara aldı. İlhan hocanın dile getirdiği gibi beraberliğe bile üzüleceğimiz bir karşılaşmadan puansız ayrılmak canımızı çok acıttı. Alınan bu mağlubiyetin çeşitli sebepleri var.
Ligin henüz başları diyebileceğimiz haftaları yaşıyoruz, belki telafi edilebilir sonuçlar da çıkacaktır. Ancak sorgulanması veya eleştirilmesi gereken konuların başında, Konyaspor’un İstanbul’da oynanan Galatasaray maçının ikinci yarısından itibaren oyun anlamında kademeli olarak düşüşe geçmesi geliyor.
Konyaspor, son haftalarda coşkulu ve tribünlere zevk veren oyun olmasa da bir şekilde kazanmasını bildi ancak oyun sistemi, ilerleyen haftalar için pekte iyi sinyaller vermiyordu ve kritik bir maçta mağlubiyetin habercisiydi bu sinyaller. Sonuçta; bu sezon için istikrarsız bir görüntü çizen Gaziantep, Konyaspor’u deplasmanda pozisyonu olmadan, bulduğu golle 3 puanı aldı gitti.
Erol Bulut’un, Muhammed Demir’le geçen sezon yaşadığı problem nedeniyle kendisini bu maç için özel olarak hazırlamış ve oyuncularına da bunu anlatarak yenilmemek için gelmiş olduğu her halinden belliydi. Puan için gelen Ggüneydoğu ekibi, Konyaspor’un kanatlarını ve pas yollarını kapatarak bulduğu golle istediğinin fazlasını alarak evine döndü. Konyaspor ne yaptı? Yüklendi, yüklendi ancak bırakın galibiyet golünü, beraberliği yakalayacak pozisyonları değerlendiremeyince tribünlerde bulunan 20 bine yakın taraftarı hüzünle evine gönderdi.
Son haftalardaki bu düşüşün mutlak bir sebebi var ama ne? Oyuncular kazanma alışkanlığını bir kenara bırakmış, günü yaşamak ve kurtarmak çabasındalar. Ben çoğu zaman yazılarımda dile getiririm. Oyuncuların vücut dilleri ve yüz ifadelerini maç öncesi ve maç esnasında çok önemser ve özenle takip ederim. Yeşil beyazlı futbolcular kazanma arzusunu, hırsını ve özgüvenini yavaş yavaş kaybediyor. Bundan sonrası için neler olur bilmiyorum ancak İlhan hoca ve Fatih başkan bu konuda mutlaka ama mutlaka bir çaresini bulmak zorundalar. Mesela Konya’da oynanan Ümraniye maçı öncesindeki haftalar, hatta Konyaspor’a imza attığından bu güne her zaman güler yüzlü ve neşeli olan hatta çoğu zaman gülerken 32 dişini bile saydığımız Guılherme’yi, Ümraniye maçında çok agresif ve çok gergin gördüm. Antremanlarda bile bırakın gülmeyi sırıtmayan, adeta mutsuzluğu yüzünden okunan Guilherme’ye ne oldu bilmiyoruz.
Endri Çekiçi, Muric, Pavicic gibi yeni gelen oyuncular sezonun ilk haftalarında çok iyi görünseler de son haftalarda kulübeden çıkmaz oldular. Oyun anlamında düşüşün sebebi nedir, oyuncuların bu maç kazanma hırslarına ne oldu? Bence sorgulanması gereken konuların başında...
Gaziantep maçında ise ilk yarı yokları oynayan, ikinci yarı ise hani derler ya “top bizi sevmedi” tam da öyle bir şanssızlık yaşadı Konyaspor. Biraz beceriksizlik, biraz şanssızlık tek kale oynadığımız bir 45 dakika sonucunda mağlup olduk. Belki bir yol kazası olarak niteleyebiliriz bu mağlubiyeti ama kaza ‘geliyorum’ dedi. Konyaspor’un bu tür eleştirilecek yönleri birkaç haftadır var ancaaak… Bu yaşanan mağlubiyetin mimarları oyucularımız değil. Oyunu kendi önyargılarına lanse eden biri sahadaki çömez diyebileceğimiz Çağdaş Altay, diğeri de ekran başında sanırım şekerleme yapan Hakan Ceylan. 3 puanımızı aldı götürdü, Gaziantep’e altın tepsiyle sundu. Bunun başka izahı yoktur.
Karşılaşmanın 32, 79 ve 89’uncu dakikalarındaki pozisyonları incelediğiniz zaman neler olması gerektiğinin yorumunu saygıdeğer futbolseverlere ve hakemliği bırakıp sözüm ona yorumculuk yapan Bünyamin Gezer’e bırakıyorum. Neymiş efendim IFAB ( Internatıonal Footbal Assocıatıon Board ) yani Uluslararası Futbol Birliği Kurulu’nun oyun kurallarıymış! Dünyanın her yerinde bu belirttiğim dakika ve saniyelerdeki pozisyonlar penaltı olarak değerlendirilir. 90 dakika boyunca 20 tane şüphe götürmeyecek penaltı pozisyonu olsa 20’sini de vereceksin. Haaa verdi de biz mi atamadık. Zaten öyle de oldu. O, bizim veya başka takımların problemi ama korkmayacaksın, vereceksin.
Hakemlik cesaret ister, yürek ister, özgüven ister. MHK ise çömezlikten profesyonelliğe adım atan hakemleri böyle kritik Süper Lig maçları yerine basamak basamak yetiştirmeli. Örneğin ZTK ile başlamalı. 4. Hakemlikten hooop sahaya, yok öyle bir dünya. VAR’daki arkadaş ise ekran başında sahadaki çömeze bağlı kalmamak şartıyla ağırlığını koyma cesaretini göstermeli ama görüyoruz ki Konyaspor’a operasyon çekilmiş gibi bir görüntü hissettim açıkçası.
Ey MHK, kul hakkı yiyorsunuz.
Konyaspor’un önünü KE-SE-ME-YE-CEK-Sİ-NİZ.
Kalın sağlıcakla.