Sultan’ül Vaizin Hakk’a yürüyeli 9 yıl oldu

Konya'nın manevi mimarlarından Sultan’ül Vaizin Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi'nin vefatının ardından 9 yıl geçti. Hem Konya hem Türkiye onu hiç unutmadı.

5 Mart 2011 sabahıydı…

Konya’daki bütün camilerden aynı anda yükseldi salalar…

Büyük bir alim, Hakk’a yürümüştü…

Konya hocasını; Sultan’ül Vaizin Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’yi, 9 yıl önce bugün, sabaha karşı 6 sıralarında kaybetti.

Konya'nın manevi mimarlarından Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, tarihi kalabalıktaki bir cenaze töreniyle, ebediyete uğurlandı.

Aradan geçen 9 yılda hem Konya hem Türkiye onu hiç unutmadı. 

KABRİ BAŞINDA DUALARLA ANILACAK

Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi vefatının sene-i devriyesinde Üçler Mezarlığındaki kabri başında dualarla anılacak.

Hacı Veyis Camii’nde kılınacak öğle namazı sonrası kabri başında başlayacak program saat 14.00’de İrfan Medeniyeti Araştırma ve Kültür Merkezi’nde Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü’nün sohbeti ile devam edecek.

TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ HOCAEFENDİ KİMDİR?

1925 Konya doğumlu… 

İlkokulu mahalle okulunda okur. Konya'da Karma Ortaokulu olarak bilinen meşhur okula devam eder. Üçüncü sınıfta okuduğu sıralar, bir gün Kapu Camiine gider.

Cami kürsüsünde bir hoca efendi çok etkili bir üslûpla cemaate vaaz etmektedir. Vaazdan öylesine etkilenir ki, içinden 'ben de böyle ilim sahibi ve güzel konuşan bir vaiz olsam' diye geçirir. Daha sonra bu okulu bırakarak bu vaizden dersler almaya başlar.

1940 yılında siyasi baskılara ve yasakçı tutumuna rağmen kitaplarını gömleğinin içinde saklayarak hocasından icazet alıncaya kadar tek başına kararlı bir şekilde eğitimini tamamlar. Konya'nın Meşhur hoca efendilerinden Hacı Veyiszâde Mustafa Kurucu Hocadan Hadis ilmini öğrenir.

Ebû Said Muhammed Hâdimi hazretlerinin Berika adlı eserini de, Kurucu Hoca'dan okur. Bu arada, o günün hafızlık merkezi olan Bulgur Tekkesinde hafızlık çalışmalarına devam eder. Fırsat buldukça da Hacı Hâki Efendiden Farsça dersleri alır.

Vaaz Kürsüsü- Meclis Kürsüsü- Cezaevi

Hayran olduğu Mahmud Sami Ramazanoğlu hazretlerinden de manevi ders alan Tahir Büyükkörükçü, kararlı ve titiz bir derviştir artık. Asker dönüşü, eski garaj civarındaki Boncuk Camiinde imamlığa başlar diğer yandan da yarım kalan hafızlığını tamamlar.

Çeşitli camilerde verdiği vaazlara ilgi her geçen gün artar. Zamanın Diyanet İşleri Başkanı Ahmed Hamdi Akseki bir vesile ile Konya'ya gelir ve Tahir Hoca'nın vaazını dinler, çok beğenir. Prosedür gereği yapılan bir imtihanla Tahir Hoca Konya merkez vaizliğine tayin edilir: Yıl 1951.

1960 ihtilaline kadar ateşli ve etkili vaazlarına devam eden Tahir Hoca, ihtilalin sıkıntılı günlerinde dahi vaaz vermeye korkmadan devam eder. İki yıl sonra mahkemeye verilerek vaizlik vesikası elinden alınır ve sekiz ay konuşturulmaz. 1964 yılında Burdur'a sürgün edilir. Hocaya ceza verdiğini sananlar Burdur halkına ödül vermiştir aslında.

1965'teki siyasi değişiklik sonrası, Konya'ya müftü olarak döner. Yedi yıla yakın devam eden müftülük döneminden sonra kendi arzusu ile tekrar kısa bir süre vaizlik yapar ve 1973 yılında emekliye ayrılır.

Siyasetten hiç hoşlanmadığı halde büyüklerinin isteği ile 1977 yılında Milli Selamet Partisinden Konya milletvekili olarak Meclise girer. 12 Eylül darbesinde tutuklanır; 'İslâmî esaslara dönülmesini ve İslâmî devlet kurulmasını istediği' iddiasıyla Askeri Mahkemece yargılanır; 11 ay cezaevinde kalır; beş yıl devam eden mahkemelerden sonra 1985'te berat eder. Cezaevinden çıkınca tekrar Kapu Camii ne döner ve vaazları 1999 yılına kadar devam eder.

Nasıl bir insandı?

Misafirperverdir... Başta Mahmud Sami Ramazanoğlu Efendi hazretleri olmak üzere, Lâdikli Hacı Ahmed Efendi, Hacı Veyis Zade Mustafa Efendi, Muhammed Harrani Hazretleri, Musa Topbaş Efendi, Muhammed Zahid Kotku Efendi, Mekkeli Üstad Muhammed Alevi Maliki, Yahyalılı Hacı Hasan Efendi, üstad Ali Ulvi Kurucu, Havlucu Ahmed Efendi, Konyalı Dişçi Mehmed Efendi gibi nice büyükler, Necip Fazıl gibi nice üstadlar evlerini teşrif etmişlerdir. Hali hazırda yaşayan birçok zevat da evlerinde misafir olmuştur.

Allah dostlarına dost, düşmanlarına karşı düşmandır.

Mevlana hayranıdır ve binlerce Mesnevi beytini vaazlarında ezbere okur. Mehmed Akif'i çok sever; üstad Necip Fazıl'la çok muhkem dostlukları vardır. Ali Ulvi Kurucu ile sohbetlerine doyum olmaz.

Fıkıh ve tasavvufta çok titizdir. İmam-ı Azam hazretlerini çok sever ve Hanefi fıkhı konusunda lakaydiliğe asla taviz vermez.

Tasavvufta ise ölçüsü Şeriat'tır. Tasavvufa asla dil uzattırmaz ama Şer-i Şerif'e uymayan hallere de asla itibar etmez.

Hayır yapmada önde olmayı sever. Yakınlarına ve çevresine,'Nerede bir hayır işi varsa, sizin de mutlaka payınız, katkınız olsun' diye tavsiye eder. Hafızlığını tamamlayanları umreye göndererek ödüllendirir. Haftalık sohbetlerinde mutlaka para toplanır ve bir ihtiyaç sahibine yardım edilir.

Onun en büyük derdi İslam'ın ve Müslümanların yüzünün gülmesidir.'Çok çile çektik. Bir iyi gün görelim, İslâm adına bir oh diyelim de öyle ölelim' der. Müslümanlarının yüzünün gülmesi için İmam Hatip Okullarına özel bir önem verir; 'evladım olsa hepsini İmam-Hatip'ten geçiririm' der.

Basılmış eserleri

Hakiki Vechesiyle Mevlana ve Mesnevi,

Mevlana ve Mesnevi Gözüyle Peygamber Efendimiz,

Müslüman Peygamberini Tanımalısın,

İslam'da Edeb,

Mübarek Ramazan ve Oruç.

Haber Dairesi 

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.