Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi Birlik Vakfında anıldı

Birlik Vakfı Konya Şubesi, Konya’nın manevi mimarlarından Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’yi vefatının 9. sene-i devriyesinde dualarla andı. Programda konuşan Konya Baş Vaizi Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü, katılımcılara babasının örnek hayatını anlattı, hatıralarından kesitler sundu.

Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi Birlik Vakfında anıldı

‘Sultan’ül Vâizîn’ Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi, vefatının 9. sene-i devriyesinde Birlik Vakfı Konya Şubesi’nin düzenlediği programla anıldı. Vakıf binasında düzenlenen programda konuşan Başkan Abdi Parlak, “Hayatını İslam'a adayan, vaaz ve sohbetleriyle milyonlarca mü'mini irşad eden hocamızı rahmet ve minnetle yad ediyoruz” dedi. 

Konya Baş Vaizi Dr. Abdurrahman Büyükkörükçü ise babası Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’nin okul yıllarından vaizliğe ilgi duymasına, hafızlığından aldığı ilimlere, Burdur’a sürgün edilişinden, Konya’ya müftü olarak dönüşüne, milletvekilliğinden 12 Eylül darbesindeki tutukluluk dönemi ve tekrar Kapu Camii’ndeki görevine dönüşüne kadar tüm yaşadıklarını anlattı.

‘8 AY VALİZİM HAZIR BEKLEDİ’ DERDİ

Büyükkörükçü, “Babam hızlı bir hocaydı. Konya’nın dikkatini çekiyor, değişik camilerde kürsüye çıkıyor. 60 İhtilali. Evde puslu bir hava. Her an alınmayı bekliyor, tabi sıkıntılı dönemler. Babam, ‘8 ay valizim hazır bekledi’ diye anlatırdı” ifadelerine yer verdi.

Abdurrahman Büyükkörükçü, babasının Burdur’a sürgün edilişinden sonra Burdurluların Ensarın Muhacire sahip çıktığı gibi kendisine sahip çıktığını anlattığını dün gibi hatırladığını da söyledi.

“EV HAYATI ÇOK TİTİZDİ”

Babası Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi’nin bazı hasletlerinden de bahseden Konya Baş Vaizi Abdurrahman Büyükkörükçü, şunları söyledi:

“Mesela ev hayatı çok titizdi. Düzensizliği, bozukluğu asla sevmezdi. Bize karşı disiplinli bir baba.  Kitaplarına çok titizdi. ‘Ben bu kitapları çok zor temin ettim. O günlerde bir çoklarını pekmez küplerinin kapaklarından toplardım’ derdi. Baskı yoktu, onun için kitaplarına çok itibar ederdi. 

İBADET VE TAATA DÜŞKÜNLÜĞÜ…

Vaazlarında ve sohbetlerinde, iftiharla söylüyorum; vefatına 6-7 yıl kalıncaya kadar. Mesela çarşıdan gelmişiz; ‘Namazını kıldın mı evladım?’ diye sorardı. Ben 20-30 yıllık imamım. ‘Namazını kıldın mı?’ olur ya dalgınlık olur. Asla namaz konusunda taviz yok, asla başörtüsü konusunda taviz yok. Babamın bütün takdirleri şeriata göre, bütün ikazları ve tembihleri de şeriata göre. Kimsenin hatırına söz söylediğini hayatım boyunca görmedim, çok farklı insanlarla beraber olduklarını gördüm. Erbakan hocamız, Ali Ulvi Kurucu üstadımız, Necip Fazıl üstad mesela. Hacıveyiszâde hocamızı çok sever sayar, ona karşı ayrı bir saygısı var. Hem ilmine hem büyüklüğüne. Ondan Ahlak dersleri almışlar. Hadimî Hazretleri’nin Berika adlı eserini okumuşlar. Hacıveyiszâde Efendi ile ilgili bir hatırasını anlatayım; ‘Bir gün Aziziye Camii’nden çıktık. Hacıveyiszâde hocamızın elini öptüm, duasını aldım. Hasetçilerin büyük olsun inşallah dedi’ diyor. ‘Ben duraklamışım gayriihtiyari’ diyor. Babam, ‘Nimeti devleti büyük olanın hasetçileri de büyük olur dedi’ diyor. Yani ilimde irfanda büyük ol, seni kıskansınlar. Hakikaten nimeti, devleti de büyük oldu Elhamdülillah. Ladikli Ahmet Ağa ile hatıralarımız var. Zaman zaman anlatırdı. Kapu Camii’nin meşhur imamı Hacı Haydar Efendi’den kıraat dersi almış. Onun da çok hoş hatıraları var. Muhammed Harranî Hazretlerine çok saygı duyardı. Böyle büyüklerle hoş hatıraları var.”

ÜSTAD’DAN BÜYÜK ÖVGÜ 

Büyükkörükçü, Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in, babası Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi ile ilgili Yeni İstanbul Gazetesi’nde yazdığı “Din Adamı”, “Tahir Büyükkörükçü” ve “Konya Müftüsü” başlıklı yazılarındaki ilginç tespitlerinden bahsetti, “Üstadın böyle hatıraları aradaki sevgi ve muhabbetin işaretleridir” şeklinde konuştu.

“HER KONUDA ÖRNEK OLDU”

Babasının farklı bir yapıya sahip gibi görünse de gönül aleminde çok mütevazi olduğunu anlatan Abdurrahman Büyükkörükçü “Yerine göre kendisinden yaşça küçük olanların ziyaretine bile gitmek asla babama ağır gelmezdi. Gençler, hoca efendiler, imam arkadaşlar gelirler mesela. Onlara çok itibar ederdi. Tarihe doğru gidecek olursak mesela, fevkalade bir mezhep disiplini vardı. Mezhep gevşekliğine asla müsaade etmezdi. Yani İmam-ı Azam Hazretleri onun için her şeydir.  Selefe fevkalade bir bağlılığı vardı ve bunu bize ısrarla söylerdi. Kerametlerini aşırı derecede gizlemeyi ideal edinmiş bir insandı babam. Ne kadar saklasalar bazen zahir olduğu zamanlar oluyordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ‘Salihlerin adının anıldığı yere Allah’ın rahmeti yağar’ buyuruyor. Hakikaten emekleri var. Babacığım Rahmetullahi Aleyh, babamdan öte üstadım olarak, hocam olarak, mürşidim olarak görüyorum. Çünkü bize her konuda örnek oldular. Toplumumuz onun için ‘Sultan’ül Vâizîn’ dedi, bunu haketti. Allah ondan razı olsun” dedi.

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.