Bu sabah Sabah Namazında….

Büyük düşünenlerin başarılı olmak gibi bir kaygısı olmaz. Bir de arkasına kendi gibi büyük düşünen liyakatli idarecilerinin yanına heyecanlı genç dinamik yöneticileri alıyorsa kimse tutamaz onu.

Geçtiğimiz günlerde Çevre Şehircilik Bakanımız Konya’mızın Evladı Murat KURUM’un basın müşaviri Aykut beyi ziyaret etmek için gitmiştim. Öyle randevulu falan değil çat kapı. Üstelik tanışıklığımız da yok. Ortak bir dostumuz olan biri ile sohbet esnasında çok değerli bir insan denildiğinden bu kişiyi tanımak istedim. Makamında ise görüşmek istemezse bile anlayışlı olurdum sebebi ne bir haberi ne de tanıdığı olan biri değildim. Anlatılanların eksik olduğunu bizi hüsnü kabul ile misafir ettiğinden anladım.

Bir zamanlar değil çat kapı yapmak bürokratlara bırakın , ulaşmak için desturun bile anlamı yoktu. Bakanlardan daha bakan idiler . kraldan çok daha kralcılardı. Sohbetimizi de gösterdiği hüsnü kabulünün üzerine kurduk. Bana bu davranışının sebebini açıklamaya başladı.

Konya’mızın gururu has Konya’nın evladı Murat KURUM bey tüm idarecilere ve çalışanlarına şu talimatını vermiş.

"Hepiniz bulunduğunuz görev gereği unvanlarınızın yanında bir de benim makamımı temsil ediyorsunuz. Bu temsiliyeti sakın bakanlık olarak almayın, benim makamım Cumhurbaşkanımızın temsil ettiği MİLLETİMİZE HİZMETKAR olma makamıdır’’

‘’Onun için hangi birime randevulu randevusuz gitseniz aynı şekilde karşılaşırsınız inanmazsanız test yapabilirsiniz’’ dedi.

Her ne kadar şaka gibi gelse de insana test etme teklifi ancak iddianın büyüklüğü karşısında “

Dilimden‘’ olur mu öyle şey test falan demenize ne gerek var çıksa da, içimden ise buradan ayrılınca neden olmasın geçmedi dersem yalan söylemiş olurum.

Kıymetli basın müşaviri kardeşimin yanından ikram olarak lütfettiği kahvem bitince müsaade isteyerek ayrılırken, bana bina içerisinde eşlik etmesi için bir kardeşimizi görevlendirdi. Kapı çıkışında eşlik eden görevli kardeşime teşekkür edip görev yerine dönmesinde ısrarcı oldum. Amacım dilimden çıkanı değil içimden geçeni gerçekleştirmekti. Sora sora bagdat bulunur diyen atasözüne bağlı kalarak bina içerisinde dolaşmaya başladım. Kimin de genel müdür kiminde daire başkanı yazan odalara (ilerleyen dönemde kaleme alacağım yazıda izin vermeleri halinde fotoğraflarımızı hem de isimlerini açıklamayı düşünüyorum) rastgele girdim. Özel kalemleri randevum olup olmadığını makam sahibi olan kişilerin ismimle tanıyıp tanımadıklarını ve ziyaret sebebi mi sorduklarında adımı zikredip not ettiklerinden sonra Tanrı misafiriyim sanırım yeterli olur dedim. Beni kabul eden makam sahiplerinden toplam beş tane daha kahve içmek midemi yorsa da diğer beş makam sahibinin ya deprem bölgesinde olduklarını ya da İstanbul’un geleceği için olması gereken yerde olduklarından zihnim kahve korkusundan midemi kurtardığım için bayram etmeye başladı.

Nihayetinde sanatçı ruhumu okşayan ise bulunduğu yerden beni hiç tanımamalarına rağmen nezaket çerçevesinde arayıp uygun zaman oluşunca tekrar beklediklerini bizatihi ileten makam sahiplerine şükranlarımı iletirken liyakatli ve derviş anlayışına sahip TÜRKİYE YÜZYILI mimarlarıyla çalıştığını görerek şahit olduğum Sayın Bakanımız Murat KURUM depremde on bir ilimizi ayağa kaldırırken hiçbir parti ya da bölge ayırmadan güzel Türkiye’min seksen bir vilayetini şantiyeye çevirme pahasına SEKSEN BİR İL’E TOKİ HAMLESİ başlattığını sabah namaza gitmeden okuduğum internet haberinden öğrenince o fark etmese de bu ülkeye bir kara Murat edası namzettiği düşüncesine kapıldım ülkemizin TÜRKİYE YÜZYILI için Çevre ve Şehircilik Bakanlığını Halkın Hizmetkarlık Makamına çeviren olsa da bizim Türkmen beyimiz Kara Murat’ımız Konyamızın yüzünü de AK etmiştir.

ÇEKİLİN TÜRKMEN BEYİ KARA MURAT GELİYOR.