Bakan Yanık'tan sosyal yardım açıklaması

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, sosyal yardımlar konusunda sahadan toplanan bilgilerle yepyeni başlıklar ürettiklerini belirterek, "Tip 1 diyabetli çocukların desteklenmesini ulusal programa dönüştürdük." dedi.

Bakan Yanık'tan sosyal yardım açıklaması

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, 75. Yıl Huzurevi, Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde gazete ve televizyonların Ankara temsilcileriyle bir araya geldi. Bakanlığının faaliyetleriyle ilgili bilgi veren, gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yanık, aile, kadın ve çocuk konularında pek çok başlıkta ayrı ayrı çalıştıklarını ifade etti.

Türkiye'nin demografik yapısındaki değişim ve nüfus artış hızındaki düşüşün Türkiye'ye orta ve uzun vadede nasıl bir görünüm kazandıracağı sorusu üzerine Yanık, yaşlanmanın sonucu olan bazı durumların görülmesinin temel sebebinin ömrün uzaması olduğunu söyledi. Türkiye'de şu anda ortalama ömrün 78 olduğuna işaret eden Yanık, bundan 20-30 yıl önce 78'in çok ileri bir yaş olarak görüldüğüne işaret etti. Ömür uzadıkça doğal olarak yaşlılık etkilerinin daha çok görünür hale geldiğini belirten Yanık, "Birincisi ömür uzadı ve yaşlı nüfusu artıyor. İkincisi doğurganlık oranı düşük. Bundan 50 yıl öncesiyle kıyasladığımızda doğurganlığın çok yüksek olduğu, ömrün kısa olduğu, dolayısıyla genç nüfusun hep daha çok olduğu bir demografiden, ömrün uzadığı ama doğurganlığın düştüğü bir demografiye döndük. Kara Avrupa'sının 100-125 yılda ulaştığı yaşlanma oranı bizde 25 yılda tamamlanacak. Çünkü biz 1980'li yıllarda kaba bir doğum kontrol uygulamasıyla karşı karşıya kaldık." diye konuştu.

Türkiye'de doğurganlık oranının şu anda 1,7 olduğuna dikkat çeken Yanık, bu oran 1,9'un altına düştüğünde geri çevirme şansının ortadan kalktığını vurguladı. O nedenle yapılması gereken iki şey olduğuna işaret eden Yanık, "Birincisi aktif yaşlanma yani yaşlıların ömürlerinin sonuna kadar bir şekilde üretmeye devam etmesi. İstihdam anlamında söylemiyorum, kendi hayatlarını idame ettirme kabiliyeti olmalı ve toplumsal hayata katılım imkanını elde etmeli. Bunun için çok yoğun çalışmalar yapıyoruz. İkincisi çocuk nüfusumuzu çok iyi yetiştirmemiz gerekiyor ki toplumsal devamlılığı da üretim gücünü de devam ettirebilelim." değerlendirmesinde bulundu.

"Sığınmacıların doğurganlık hızı şu anda Türkiye için tehdit oluşturmuyor"

Yanık, Türkiye'nin göç alan bir ülke olmasının demografik değişimi istenmeyen bir noktaya götüreceği değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine, sığınmacıların nüfus ve doğurganlık hızının şu anda Türkiye açısından bir tehdit oluşturmadığını söyledi. Özellikle Güneydoğu'dan bir geriye dönüş sürecinin başladığına işaret eden Bakan Yanık, "Yani sığınmacı nüfusun bir kısmı geriye dönmeye başladı. İkincisi, ülke sınırları içerisinde onlarda da çok öyle bir aşırılık yok. Üçüncüsü de şöyle bir şey var. Hatırlayın, 1990'lı yıllarda en çok tartıştığımız konulardan biri Doğu ve Güneydoğu'daki Kürt nüfusun çok fazla çocuk sahibi olduğuydu. Halbuki bizim vatandaşımız. Kürtlerin tamamı PKK'yı destekliyor falan değil. Dolayısıyla demografik süreçle alakalı değerlendirmeler, somut ve gerçekçi olmaktan çok biraz ideolojik fikri arka planı da taşıyor." ifadelerini kullandı.

Sığınmacılar konusundaki temel hareket noktalarının günün birinde ülkelerine dönecekleri zaman güvenli geri dönüşlerinin sağlanması ama Türkiye'de oldukları süreçte toplumsal uyum imkanı kazandırılması olduğunu vurgulayan Yanık, sağlık, eğitim ve sosyal hizmet noktasında bu konuyu yakından takip ettiklerini kaydetti. Yanık, "Sosyal uyumun sağlanması, sağlıklı bir toplumsal yapının kurulması, sığınmacıların bir problematik olarak değil bu toplumun içinde katma değeri olan, katkısı olan birer unsura dönüşmesi için elimizden geleni yapıyoruz." dedi.

"160 bin çocuğu ailesinin yanında destekliyoruz"

Hükümet olarak sosyal hizmetlerin odağına aileyi aldıklarını vurgulayan Yanık, "Diyelim bir çocuğun sadece yoksulluk sebebiyle devlet korumasına alınması gerekiyorsa, biz diyoruz ki hayır, çocuk anne babasının yanında kalsın. Başka bir sebep yoksa, şiddet yoksa anne babasının yanında kalsın, biz ekonomik destek sağlayalım. Çocuklara sosyal, ekonomik destek sağlayalım ve anne babanın, ebeveynin yanında kalsın. Şu anda 160 bine yakın çocuğumuza sosyal ve ekonomik destek sağlıyoruz. Bu şu demek. 160 bin çocuğu ailesinin yanında destekliyoruz." ifadelerini kullandı.

Bakanlık birimlerinin ayrı ayrı yaptıkları hane ziyaretlerini birleştirdiklerini anlatan Yanık, 15 bine yakın personelle hanelerin fotoğraflarını çektiklerini anlattı. Bu doğrultuda desteklenmesi gereken çocukları, verilmesi gereken diğer destekleri tespit ettiklerini dile getiren Yanık, "Yaptığınız her çalışma son tahlilde aileyi destekleyen, aileyi geliştiren bir çalışmaya dönüşüyor. İnsanların günlük hayatlarında kendi bireysel yaşamlarını sürdürecekleri destek mekanizmalarını da gözden kaçırmıyoruz." diye konuştu.

Yanık, bir soru üzerine eğitim seviyesi yükseldikçe çocuk sahibi olma oranının düştüğü tespitinin doğru olduğunu ifade etti. Bu konuda yapılan bir çalışmanın ileri analiz aşamasının sürdüğünü belirten Yanık, çalışma tamamlandığında sonuçları kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti. Temel problemin bakım mekanizmasının kurulmasıyla alakalı olduğuna işaret eden Yanık, "Dolayısıyla o bakım destek mekanizmalarının iyi oluşturulması gerekiyor. Biz de bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz." şeklinde konuştu.

"Gündüz kuşağı programlarıyla ilgili ortak tutum olmalı"

Yanık, gündüz kuşağı programlarında ortaya çıkan çarpık aile ilişkileri gibi rahatsız edici görüntülerin ortadan kaldırılmasına dönük hangi adımları attıklarının sorulması üzerine, 2021 Haziran ayında RTÜK'le bu konuda bir çalıştay yaptıklarını hatırlattı. Bazı meselelerin sadece yasayla, yasaklamayla çözülemeyeceğine işaret eden Yanık, bu konuda bir ortak tutumun olması gerektiğini vurguladı. RTÜK'ün ceza kesen bir kurum olduğunu ancak bunun da bir noktaya kadar caydırıcı olabildiğini ifade eden Yanık, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Daha önce de söyledim. Lütfen ortada bir reklam pastası olduğu için bu kadar rağbet ediliyorsa bu programlara ne olur herkes şu reklam pastasından bir elini çeksin. Hepimiz, bütün kanallar bitirsin bu programları. Dolayısıyla herkes vazgeçtiğinde yine ortadaki havuz aynı kalacak. Bunu yasakladınız, cezaları artırdınız, başka bir şey bulunur. İnsanın en kolay ve en net biçimde uyduğu kural kendisinin koyduğu kuraldır. Dışarıdan gelen herhangi bir kuralın arkasından dolanabilirsiniz. Dünyanın en iyi hukuk metni de olsa bu ihlal edilebilir. Dolayısıyla öncelikle bu konuda herkesin üzerinde ittifak ettiği bir tutumun olması gerektiğini hep ifade ettim."

"Keşke yaptırım imkanımız olsa"

Gündüz kuşağı programları ve şiddet içerikli dizilerle ilgili kendilerinin de ciddi anlamda eleştirileri olduğuna dikkati çeken Bakan Yanık, bunları da ifade ettiklerini hatırlattı. RTÜK'le ortak çalışmaları olduğunu, bu kapsamda özellikle aile dostu yapımları desteklemeye ve özendirmeye dönük uygulamalar üzerinde çalıştıklarını dile getiren Yanık, "Geçtiğimiz aylar itibarıyla ilgili komisyonları da kurarak aile dostu yapımların desteklenmesi, onların özendirilmesi ve öne çıkarılması noktasında çalışmalar yapıyoruz." dedi. Reyting yarışının bir sonu olmadığını kaydeden Yanık, şunları söyledi:

"Mevzuattan kaynaklı imkanlarımızı, yetkilerimizi kullanıyoruz. Yasaların bize verdiği imkanları hiç gözünün yaşına bakmaksızın kullanıyoruz. Şikayet mekanizmaları gerekiyorsa harekete geçiriyoruz. Erişimin engellenmesiyle ilgili bir şey varsa bunları harekete geçiriyoruz. müracaatlarımızı yapıyoruz, takibini yapıyoruz. Bazen yayınlarda bir konu işlenmeye başlanıyor ve biz onun özellikle çocuklarla alakalı etkisini fark ettiğimiz an ilgili televizyonla temasa geçip 'lütfen bunu kaldırın' diyoruz. Bunlar hiç kamuoyunun duymadığı şeyler. Bizim daha fazla bir yetkimiz yok. Şöyle bir yetkim yok benim mesela, 'İşte bu kanal bunu yayınlıyor, kapattım kanalı.' Buna RTÜK'ün bile yetkisi yok. Bakanlık olarak bu meselelerle ilgili bilimsel çalışmaların da sonuçlarını ortaya koyup birtakım farkındalık çalışmaları yapıyoruz, sektör yöneticilerinin dikkatini bir meseleye toplamaya çalışıyoruz. Bizim daha fazla yapabileceğimiz bir şey yok. Keşke yaptırım imkanımız olsa. En fazla diyoruz ki bakın çok büyük zarar veren bir şey, şunu şöyle yaparsanız biz de size şöyle destek oluruz."

"Huzurevlerimiz ihtiyacı karşılayacak kapasitede"

Yanık, huzurevlerindeki sağlık hizmetleriyle ilgili soru üzerine huzurevlerinin hepsini aynı standartta tutmaya çalıştıklarını anlattı. Huzurevlerinin terk edilmiş, devletin sahip çıktığı insanların kaldığı yerler olmadığını vurgulayan Yanık, daha sosyal, daha aktif olacağı bir ortam isteyenlerin huzurevine geldiğini anlattı. Yanık, "Şu anda bizim huzurevi kapasitemiz Türkiye genelinde talep halinde ihtiyacı karşılayacak noktada." diye konuştu. Her kuruluşa bir hekim sağlama imkanlarının olmadığını belirten Yanık, Sağlık Bakanlığı ile bu konuda çalıştıklarını, sağlık hizmetini daha hızlı alması gereken gruplarla ilgili haftanın belli günleri vizite ya da aile hekimliğiyle temas gibi formüllerin üzerinde durulduğunu söyledi. Yanık, "Sağlık desteğimizi bugüne kadar olduğundan daha etkin bir biçimde sağlayacağız. Karşılaştığımız problemleri Sağlık Bakanlığımızla paylaşarak nasıl daha iyileştiririz, onun üzerinden birlikte çalışıyoruz. Oldukça da ciddi mesafe aldık." dedi.

Sosyal yardımlara ilişkin bir soru üzerine Yanık, vatandaşlara "ölene dek hayatının herhangi bir noktasında devletin desteğine ihtiyacı olursa devlet orada" güveni vermeyi hedeflediklerini söyledi. Yanık, "Bizim sosyal yardımlarla alakalı temel bakışımız devletin desteğine ihtiyacı olduğu her noktada vatandaşın yanında olmak. Üretilen toplam bir değer var ortada ve buna daha az erişen vatandaşın desteklenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yani bizim sosyal yardımlarımızın temeli sadece yoksulluk, sadece karnını doyurmak değil, tam tersi." dedi. Son hizmete aldıkları sosyal yardımlardan birinin sosyal yardım yararlanıcısı ailelerin üniversite öğrencisi çocuklarının ulaşım giderlerinin karşılanması olduğuna işaret eden Yanık, "Başarılı çocuklar var, destekleyelim. Çocuklar o güveni hissetsinler. Bakın yurt dışında eğitim alanları dahi biz bu programın içine koyduk. Sosyal yardım yararlanıcısı bir ailenin çok parlak, çok başarılı bir çocuğu olabilir. Biz diyoruz ki devlet olarak sen bunu yaptığında yanındayız. Belki bir kişi çıkacak, belki on kişi önemli değil. Ama çıktığında biz onu destekleyeceğiz. O çocuklar o güveni bir hissetsinler." ifadelerini kullandı.

Kurum bakımındaki çocuklarla her buluşmasında "Ebeveyniyle yaşayan bir çocuğun imkanı anne babasının imkanı kadardır. Sizin imkanınız, devletin imkanı kadar. İsteyin yeter ki" dediğini anlatan Yanık, "Siz istediğiniz zaman biz size bu devletin bütün imkanlarını seferber ederiz. Böyle yaklaşıyoruz meseleye. Yeter ki onlar yapsınlar, başarsınlar ve biz de onları cesaretlendirelim. Sosyal yardım, işte iki kuruş verdin, karnını doyurdu, iki ekmek aldı, öyle değil. Bu ülkenin ürettiği bir refah var. Buna herkes katılsın olabildiği ölçüde. Genişletmeye çalışıyoruz. Standartları yükseltmeye çalışıyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Roman ailelerin çocuklarının eğitimde kalma süresini artırmak istiyoruz"

Roman bölgesi çalışmalarında karşılarına çıkan en temel meselelerden birinin barınma ihtiyacı olduğuna işaret eden Yanık, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile bir konut çalışması başlattıklarını hatırlattı. Bu projenin bir kısmını sosyal yardımlardan Bakanlık olarak karşılayacaklarını ifade eden Yanık, Romanların yoğun olarak yaşadığı yerlerde sosyal dayanışma merkezleri açacaklarını ifade etti. Roman ailelerin çocuklarının eğitimde kalma süresini artırmayı hedeflediklerini belirten Yanık, şunları söyledi:

"Sosyal yardımlar konusunda sahadan topladığımız bilgilerle yepyeni başlıklar üretiyoruz. Mesela bugünlerde ihalesi sonuçlanmak üzere, Tip 1 diyabetli çocukların sosyal yardım yararlanıcısı ailelerin çocuklarının desteklenmesi. Biz bunu bir ulusal programa dönüştürdük. Müracaatları aldık. Sosyal yardım yararlanıcısı olup olmadıklarını çıkardıktan sonra şimdi cihazların temini için çalışıyoruz. Sadece aileye 'senin çocuğunun şekeri yükseldi, düştü' bilgisini vermek değil, o çocukların aynı zamanda Sağlık Bakanlığımızla birlikte sağlık hizmetine çok hızlı bir biçimde erişimini sağlayacak entegre bir projeyi beraberinde gerçekleştirdik. Onu inşallah birlikte devreye almış olacağız. Dolayısıyla yani sosyal yardım çalışmalarımızın her birinin bir karşılığı var. Hayata geçirmeden önce aylarca çalışıyoruz. Kamu kaynağını en verimli, en doğru biçimde kullanmamız lazım. İşte Türkiye'de ortalama kaç Tip 1 diyabetli çocuk vardır, sahadan geldikçe, bizim araştırmalarımızdan çıkan sonuçlara göre yaş gruplarında sayıyı da yukarı çıkarmış oluyoruz."

"Eşcinselliği normalleştirmeyi kimse bizden beklemesin"

TBMM'de görüşülen anayasa değişikliği teklifinin aileyle ilgili hükümlerine ilişkin soru üzerine Yanık, gerek yasalarda gerek Anayasa'da ailenin korunmasıyla ilgili çok açık düzenlemeler olduğunu söyledi. Özellikle gençler ve aile değerleriyle ilgili birtakım hassasiyetlerin uzun zaman "yaşam biçimi" rezerviyle karşılaştığını ifade eden Yanık, hayat tarzı tartışmalarına kurban giden birçok başlık olduğunu söyledi.

"Yasal düzenlemelerle alakalı herhangi bir zaafımız yok ama uygulamayla ilgili zaman zaman sıkıntılar çekiyoruz." diye konuşan Yanık, uygulayıcı kurum ve kuruluşlardan çok toplumsal tepkilerden kaynaklı sıkıntılar olduğuna işaret etti. Kadına yönelik şiddetin sebepleri arasında yüzde 70-75'le alkolün ilk sırada olduğuna dikkati çeken Yanık, "Ama alkolle ilgili bir tartışmayı açmanız mümkün değil. Direkt hayat tarzı engeliyle karşı karşıya kalırsınız." ifadesini kullandı.

Eşcinsellik tartışmalarında "bireysel özgürlük" kısmının başka, toplumsal hayatı etkileyen tarafının başka bir şey olduğunu dile getiren Yanık, "Eşcinsel vatandaşlarımız da bizim vatandaşlarımız. Çok net. Haklarını korumak, yaşam haklarını korumak devletin sorumluluğudur ve bundan taviz veremezsin. Ama öbür taraftan eşcinselliği normalleştirmeyi, eşcinselliği kamusal alanda hiçbir problem değilmiş gibi kabul etmeyi de kimse bizden beklemesin. İkisi birbirinden çok ayrı şeylerdir çünkü. Dolayısıyla bu sınırı bir çekelim. Ondan sonra konuşalım." değerlendirmesinde bulundu.

Anayasa değişikliğiyle ilgili düzenlemede aile değil evlilik birliğinin yer aldığını belirten Yanık, "Evlilik birliği kadın ve erkekten oluşur, bunu niye yazmak istedik Anayasa'ya? Burada bir tavrı, meseleyle ilgili duruşumuzu daha net, daha keskin bir biçimde ortaya koymak istedik. Yani anayasal düzeyde tavrımızı ortaya koymak istedik." şeklinde konuştu. Aile değerlerinin korunması, evlilik birliği ve çocukların gelişimi noktasında çok özenli bir sürece ihtiyaç olduğunu ifade eden Yanık, dünyada çok keskin bir LGBT propagandası yürüdüğünü ve arkasında çok büyük bir ekonomik desteğin olduğunu dile getirdi. Bu noktada gerek bireysel gerek toplumsal çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Yanık, çocukların kişisel gelişimlerinin, cinsel kimliklerinin baskılandığı birtakım örnekleri bile gördüklerini, bunların çok tehlikeli süreçler olduğunu belirtti.

"Televizyon dizilerindeki şiddet konusuyla ilgili daha ileri bir adım düşünüyor musunuz?" sorusunu yanıtlayan Yanık, bu konuda çok üst düzey ve ısrarlı çağrılar yaptıklarını, yasal yaptırım gerekenlerde bu anlamdaki yetkilerini kullandıklarını söyledi.

Yaşlıların e-Devlet gibi dijital platformları kullanımı konusunda bir çalışmaları bulunup bulunmadığı sorusu üzerine Yanık, özellikle pandeminin böyle bir gerekliliği ortaya çıkardığına işaret etti. Kuruluşlarda yaşlılara dijital okuryazarlık, dijital platformları kullanma bilgisi sağlamaya çalıştıklarını anlatan Yanık, "Bununla ilgili pilot çalışmalarımız var. Bazı huzurevlerimizde 'Dijital Bahar' projelerimiz uygulanıyor. Orada gidip kullanıyor yaşlılarımız. Yaş gruplarına ve ihtiyaçlara göre dijital platformlarla yaşlılarımızı olabildiği kadar çok tanıştırmaya ve onların ihtiyacını giderecek şekilde buluşturmaya çalışıyoruz." dedi.

"Milli Eğitim Bakanlığı ile çalışıyoruz"

Bakanlığın akran zorbalığı konusundaki çalışmalarına ilişkin soru üzerine Bakan Yanık, bu konunun en sıcak gündem başlıklarından biri olduğunu ifade etti. Akran zorbalığının son zamanlarda sıkça duydukları bir mesele olduğunun altını çizen Yanık, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bakanlık olarak üzerinde çalıştığımız bir mesele. Mart sonunda bir Çocuk Şurası yapacağız. Türkiye'de ilk kez yapacağımız Çocuk Şurası'nda konuşacağımız başlıklardan biri de akran zorbalığı. Fakat şurayı beklemeden şimdiden arkadaşlarımız çalışmaya başladı. Bununla ilgili bir farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla süreci nasıl beraber yürütebiliriz, bunun çalışmalarını yapıyoruz. Önümüzdeki süreçte bununla ilgili çalışma sonuçlarımızı duyuracağız."

"Sosyal destek kapsamındaki hane sayısı 4,3 milyon"

"Türkiye'de devletten sosyal yardım olan kişi ve aile sayısı şu an net olarak elimizde mi? Aile Destek Programı'nı uzatmayı düşünüyor musunuz?" sorusuna Yanık, şu karşılığı verdi:

"Aile Destek Programı'mız son derece esnek bir program zaten. Dolayısıyla ihtiyaç olduğu sürece uzatılır, genişletilir, kapsam değişikliği yapılabilir. İhtiyaç olduğunu sahadan gelen verilerle tespit ettikçe destek programımızı da buna göre günceller, yenileriz. Devletten destek alanlarla alakalı zaman zaman hane sayısı açıklıyoruz. Çünkü bizim sosyal yardım uygulamalarımız hane üzerinden, mesela bir engelli bireye yaptığınız destek de hane olarak kayıtlara girer. Ya da mesela bir çocuğa sosyal, ekonomik destek sağladığınızda da hane olarak kayıtlara girer. Dolayısıyla hane sayısı verdiğimizde dörtle beşle çarpıp 'Türkiye'de 25 milyon fakir insan varmış görüyor musunuz' gibi birtakım söylemlerle karşı karşıya kalıyoruz. Bir defa bu yaklaşım doğru değil. Yardımlardan bir kısmının muhatabı doğrudan bir tek kişidir, kesişim kümeleri olan bir şey. Şu an itibarıyla 4,3 üç milyon hane ama bu hane içinde tekil olarak muhatabın kişi olduğu destekler var. Bir hafta içinde 2022'nin net sayısını çıkaracağız."

"Müdahil olma yetkimiz dava açıldıktan sonra başlıyor"

İstanbul'da küçük yaştaki kız çocuğunun cinsel istismara uğradığı iddialarına ilişkin dava süreci ve bu konuda Bakanlığa yöneltilen eleştirilerle ilgili soru üzerine Yanık, bu konuda çok haksız ve yersiz biçimde eleştirildiklerini söyledi. Bakanlık olarak davalara müdahil olma yetkilerinin dava açıldıktan sonra başladığını kaydeden Yanık, bakanlık korumasında bile olsa soruşturma dosyalarına bir taraf olarak mağdur lehine dahil olma şanslarının bulunmadığını vurguladı. Yanık, şunları söyledi:

"H.K.G meselesinde 2 yıldır biliyormuşsunuz deniyor. Kızımız süreci kendisi savcılıkla başlatıyor. Cumhuriyet savcılığına, şikayet de var. Gidecek bir yerin var mı, yok. O zaman biz seni yönlendirelim diyorlar. ŞÖNİM’e yönlendirilince biz hemen kurum bakımına alıyoruz ve konunun hassasiyetine binaen gizlilik kararı alıyoruz. Yani direkt kurum bakımına alınıyor. İstanbul'da deşifre olunca başka bir kuruluşa sevk ediyoruz ve gizliliğini temin etmek için azami hassasiyet gösteriyoruz. Bu arada soruşturmanın akıbetini öğrenmek, dava açıldıysa müdahil olabilmek için de 3 kere Cumhuriyet savcılıklarına yazı yazıyoruz. Bizim bu süreçte yapacağımız tek şey o arkadaşın gizliliğini ve can güvenliğini sağlamaktır. Bize sorduklarında bile 'böyle biri yok' deme yükümlülüğümüz var. Bırakın açıklamayı, zaten böyle bir yetkim yok. Bilakis yasaklandığım bir davranış biçimi o. Yani benim onu saklamam, korumam ve dava açılıncaya kadar can güvenliğini sağlamam lazım. Dava açıldıktan sonra da müdahil olmam lazım. Bunu yapmışım. Dolayısıyla 2 yıldır haberin varmış hiçbir şey yapmamışsın, son derece yanlış. Bu ithamı yapan arkadaşların da çok iyi bildiği bir şey. Bu olayda Bakanlığın sorumluluğunu eksiksiz yerine getirdiğini herkes çok iyi biliyor."

Çocuk, kadın, şiddet, istismar meselelerinin siyasetin üstünde olduğunu vurgulayan Yanık, "Siyasiler bunu konuşmasın anlamında söylemiyorum. Hepimizin meselesi. Bunun üzerinden ideolojik salvolar yaparak siyasi birtakım sonuçlar alırız diye hareket edersek birbirimize zarar veririz, topluma zarar veririz idi söylediğim şey." ifadelerini kullandı. Kamuoyunun bilmediği ama Bakanlık olarak sürecin içinde oldukları birçok başka dava bulunduğunu bildiren Yanık, çocuk ve kadın konusunda, istismar ve şiddet olaylarında haberlerinin olup sürecin içinde olmadıkları tek dava olmadığını kaydetti. Takip ettikleri ceza davası dosya sayısının 79 bin 557 olduğunu belirten Yanık, ülke genelinde tüm bu davaların Bakanlık avukatları tarafından birebir takip edildiğini söyledi.

"Mesele para değil o tedavinin o çocuklar için uygun olup olmadığı

Bakanlığın SMA'lı çocuklara ilişkin çalışmalarının sorulduğu Yanık, şu anda ülke genelinde 2 binin üzerinde SMA’lı hasta olduğunu, 71 ayrı merkezde tedavilerinin gerçekleştirildiğini belirtti. Türkiye'nin çok pahalı tedavilere ödeme yaptığını vurgulayan Yanık, şöyle konuştu:

"Bizim sosyal güvenlik sistemimiz açısından tedavinin maliyeti değil ödeme ölçütü. Tedavinin onaylanmış olup olmadığıdır. Sağlık Bakanlığımız yakından takip ediyor, diğer birtakım ilaçların isimleri geçiyor, bunların onay süreçleri biter bitmez sisteme alınması noktasında. Fakat bazı deneysel ilaçlar olduğunu hepimiz biliyoruz ve bunlar üzerinden çok ciddi bir duygu sömürüsü oluşturuldu. Henüz onaylanmamış, tedavi edici özelliği kanıtlanmış, netleşmemiş birtakım ilaçları hem çocuklar üzerinde deneysel bir şeye dönüştürüyorlar hem de milyonlarca liralık bedelini ailelerden bir şekilde almanın yoluna bakıyorlar. Bunu ben ahlaki bulmuyorum. Nitekim biz milyonlarca liralık kanser tedavilerinin karşılıyoruz veya başka tedavileri karşılıyoruz. Burada mesele para değil. Burada mesele o tedavinin o çocuklar için uygun olup olmadığı, o ilacın onaylı olup olmadığıdır."

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.