Koronavirüs haberlerinde Sağlık Bakanlığı en güvenilir kaynak
İletişim Bilimleri Enstitüsü ve Fram Araştırma tarafından yapılan araştırma, yeni tıp koronavirüs (Kovid-19) haberlerinde en güvenilir kaynağın Sağlık Bakanlığı olduğunu ortaya koydu.
İletişim Bilimleri Enstitüsünden yapılan açıklamaya göre, Prof. Dr. Ali Atıf Bir'in başkanlığında 14-18 Mart tarihleri arasında 824 kişinin katılımıyla Risk Algısı Araştırması gerçekleştirildi.
Araştırmaya katılanların yüzde 44'ü, koronavirüsün kendilerine bulaşma ihtimalinin yüzde 1 ile yüzde 5 arasında olduğunu ifade ederken, bu gerçek hastalık bulaşma riskine yakın algılandı. Yüzde 56 ise hastalık bulaşma riskini, gerçek riskin üzerinde algıladı.
Yaşa göre analiz derinleştirildiğinde, 65 yaşına kadar ve yaş ilerledikçe risk algısı gerçek riske daha yaklaşırken, 18-24 yaş grubu ile 65 yaş üstündekiler hastalık riskinin daha yüksek olduğunu değerlendirdi.
Gençlerin haberleri daha fazla internet ve sosyal medya üzerinden takip etmesi, 65 ve üstü yaş grubunun doğrudan risk grubu içinde olması ve TV haberlerini daha fazla izlemesi endişeye bağlı risk duygusunu artırdı.
Araştırmada Türkiye'nin çoğunluğunun süreci TV'den izlediği, en fazla takip edilen kaynağın da Sağlık Bakanlığı açıklamaları olduğu belirlendi.
Katılımcıların büyük çoğunluğu (yüzde 16 başarılı, yüzde 64,2 çok başarılı) Sağlık Bakanlığının süreci iyi yönettiğini düşünüyor. Sağlık Bakanlığı bilgi kaynağı olarak yüzde 80'le en güvenilir kurum olarak algılandı.
- Yüzde 44 haberleri inandırıcı buluyor
Koronavirüsle ilgili yapılan haberleri katılımcıların yüzde 44'ü inandırıcı bulurken, yüzde 12'si hiç inandırıcı bulmadı. Eğitim seviyesi düştükçe haberleri inandırıcı bulmama oranı da arttı. Görüşülen kişilerin yüzde 25'i şu anda oluşan panik ortamını "çok abartılı", yüzde 27,6'sı "orta düzeyde abartılı" buldu.
Yapılan açıklamalar sonrası alınan kişisel önlemlerin başında hijyene dikkat etme, toplu ortamlarda dikkatli davranma ve evde kalma gelirken, yüzde 12'lik bir kesim ise hiçbir konuda önlem almadığını belirtti, eğitim seviyesi düştükçe bu oran arttı.
Yine açıklamalar sonrası toplu taşıma kullanımı azaltılmış ya da bırakılmışken, yüzde 22'lik kesim ise hala hiçbir yere gitmekten çekinmediğini belirtti.
- "Risk algısının yüksek olması paniği artırır"
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Prof. Dr. Ali Atıf Bir, böylesine yayılma potansiyeli olan bir salgında riski olduğundan biraz fazla algılamanın önlemlere uymak açısından önemli olduğunu vurguladı.
Risk algısının gerçek riskten çok yüksek olmasının toplumda panik havasını gereksiz yere artırarak ekonomi dahil birçok çarkı işlemez hala getirebileceğini dile getiren Bir, şöyle devam etti:
"Hepimiz önlem almalıyız ama panik havası yaratacak eylemlerden de kaçınmalıyız. Bu nedenle gençlerin farklı kaynaklardan bilgi almaları sağlanmalı, görece yaşlıların ve 65 yaş üstü riski yüksek grubun gerçek risklerle ilgili abartılı haber almaları önlenmelidir. Geleneksel medya ve kişisel medya yönetenlerin bilgilendirme görevini yerine getirirken haberlerinin tonuna ve salgın haberlerine ayırdıkları sürelere, attıkları çekici başlıklara, seçtikleri görsellere ve ağırladıkları konukların bilimsel bilgiyi anlaşılan bir dille verme konusunda uzman olmalarına çok dikkat etmeleri gerekir. Unutulmamalıdır ki risk algısı özneldir ve söylenen rakamların, karmaşık sözcüklerin neyi ifade ettiği bilgisi birçok izleyici için farklı yorumlanmaya müsaittir."
Prof. Dr. Ali Atıf Bir, araştırmayı modellerken halihazırdaki literatür ve Dünya Sağlık Örgütünün açıklamalarına göre semptom gösterip Kovid-19 pozitif çıkma olasılığını, yani gerçek riski yüzde 5 ve altında ele aldıklarını ifade ederek, herhangi bir grip semptomu gösterme olasılığının şu an için bu oranın çok altında olduğunu kaydetti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.