Yoğun bakım hemşiresi anlattı: 'Görmediğin düşmanla savaşıyorsun'
Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yoğun bakım hemşiresi olarak görev yapan Hüseyin Er, yakalandığı Kovid-19'u yenmenin ve plazma bağışında bulunarak bir hastanın iyileşmesine katkı sunmanın sevincini yaşıyor.
Sakarya Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevli Hüseyin Er, kas ağrısı ve yüksek ateş şikayetiyle acil servise başvurdu.
Yeni tip koronavirüsü (Kovid-19) Test sonucu pozitif çıkan ve 30 Mart'ta Kovid-19 tanısı konulan Er, çalıştığı hastanede tedavi gördüğü 5 gün boyunca hastalığın bütün semptomlarını geçirerek zorlu bir süreç yaşadı.
Er, koronavirüsü yenmesinin ardından görevinin başına dönerek, aynı hastanede yoğun bakımda yatan bir hastaya plazma bağışında bulundu.
Bağışta bulunduğu hastanın Kovid-19'u yenmesine katkı sağlamanın mutluluğunu yaşayan Er, yaşadıklarını paylaştı.
"Hastalıkta bütün semptomları geçirdim"
Er, yoğun bakıma Kovid-19 hastalarının gelmesinden bir süre sonra kendisinin de bu hastalığa yakalandığını söyledi.
Gerekli ekipmanlarının olduğunu, herhangi bir eksikliklerinin bulunmadığını ve sosyal izolasyon uygulamalarına rağmen hastalığa yakalandığını belirten Er, "Hastalık süreci benim ve ailem için çok kötü geçti. Hastalıkta bütün semptomları geçirdim. İlk önce kas ağrıları başladı. Sonrasında ateş yükselmesi oldu. Semptomlar başladığı zaman hemen acile başvurdum, çekilen tomografide buzlu cam görünümü başladığı anlaşıldı. İlk testim negatif çıktı. İkinci testim pozitif çıkınca Kovid-19 tanısı konuldu." diye konuştu.
Er, semptomları ağır geçirdiği için hastanede yattığını, kusma, ishal, eklem ağrısı ve şiddetli öksürük şikayetleri yaşadığını dile getirerek, şunları söyledi:
"Sürecin en olumsuz yanı sevdiklerinizle telefonda bile konuşmakta mecalinizin olmaması. Kovid-19 o kadar kötü bir hastalık ki fiziksel olarak bedeninizi etkiliyor. 6 günlük bir süreçte 5-6 kilo verdim. Tat alma duyum gitti, yemek yiyemez boyuta geldim. Dayanılmaz kas ağrılarıyla başlayan bu süreç kusma, diyare (ishal) ve sonrasında şiddetli kuru öksürükle seyretti. En çok ailenizle vakit geçirmeyi özlüyorsunuz. 'Acaba bir daha görebilecek miyim' sorusu sürekli kafanızda geziyor."
Sağlık görevlisi eşinin kendisine gerek yeme içme gerekse ilaçları kullanmasında yardımcı olduğunu aktaran Er, eşiyle süreci çok güzel bir şekilde atlattıklarını kaydetti.
"İşimin başına koşarak döndüm"
Hüseyin Er, hastalık sürecinde psikolojik sıkıntılar yaşadığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"Yeni bir hastalık ve dünyayı kavurdu. Bu süreçte açıkçası ölüme bir adım yakınsınız ama mücadelenizi bırakmıyorsunuz. Çünkü sizi kapınızın önünde bekleyen, sürekli yanınızda duran bir eşiniz, aileniz var. Bu süreçte kendinizden vazgeçiyorsunuz, onları düşünüyorsunuz. Size bir şey olduğu zaman geride kalanların üzülmesini istemiyorsunuz. Manevi olarak çok etkiledi ve aşırı yıprattı bu süreç. Hastalığı atlattıktan sonra tekrar severek işimi yapıyorum. İşimin başına koşarak döndüm. Çünkü arkadaşlarımın çoğu hep çalıştı, onları yalnız bırakmak istemedim."
Koronavirüsün güçlüğünü yaşayanların anlayabileceğini, hastalığa yakalanmayanların "grip gibi atlatırım" şeklindeki düşüncelerinin yanlış olduğunu vurgulayan Er, "Yaşamayanlar maske takmıyor, sosyal mesafeye uymuyorlar. Bu süreçte kendilerini dokunulmaz hissediyorlar ama hiçbirimiz dokunulmaz değiliz bu konuda, maalesef virüs bizi bulabiliyor. Savaşta düşmanını görebiliyorsun ama Kovid-19 öyle değil, görmediğin düşmanla savaşıyorsun. Düşmanı yenmek için de yapmamız gereken; sosyal mesafede olacaksınız, maske takacaksınız ve temizliğinize çok dikkat edeceksiniz." ifadelerini kullandı.
Er, tedbirlere uyulması gerektiğinin altını çizerek, "Yoğun bakımda savaşı kaybeden çok insan oldu. Biz savaşıyoruz; kurtardığımız, sağlığına, ailesine kavuşan çok insan oldu. Elimizden geleni yaptık ve bu süreci çok iyi yönettiğimizi düşüyoruz. Mücadele etmeye devam ediyoruz." dedi.
"Tekrar olsa tekrar bağışta bulunurum"
Hastalığı atlatmasının ardından yapılan testlerden sonra plazma bağışında bulunabileceğinin anlaşıldığını anlatan Er, şöyle konuştu:
"42 yaşında iki çocuklu yatan bir hastamız vardı. Kan grubumuz uyuşuyordu, 'Hastaya plazma vermek istiyor musun?' diye sordular. Bu süreçte o kadar zorluklar çekiyorsunuz ama birisinin canına can katmak için hemen kabul ettim ve plazmayı verdim. O hasta yoğun bakım sürecinden çıktı, servise gitti ve taburcu edildi. 'Her şeyde bir hayır var.' derler, hayır da bu oldu. Bir sağlıkçı olarak yanı başımızdaki hastamıza kendi kanımızdan, canımızdan bir şey vermek ve onu iyileştirmek bizim en büyük mutluluğumuz oldu. Bu hayattaki en büyük mutluluklarımdan biri plazma bağışı yapmam ve hastanın iyileşmesi. Tekrar olsa tekrar bağışta bulunurum."
Er, uygun durumda olan herkesi plazma bağışında bulunmaya çağırdı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.