Depremlerin arkası kesilmiyor! Konya önlemini alıyor
Deprem gerçeğiyle yüzleşen Türkiye’de yapı güvenliği yeniden gündemde. Konyalı mimar Ferudun Uluca, yapı denetim sistemindeki gelişmeleri, kentsel dönüşümün önemini ve depreme dayanıklı yapı tasarımında mimarların rolünü vurguladı.
6 Şubat’ta yaşanan ve Türkiye’yi yasa boğan asrın felaketinde, binlerce kişi depreme dayanıksız konutlar nedeniyle hayatını kaybetti. Yakın zamanda İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem ve ülke genelinde devam eden sarsıntılar, benzer endişeleri yeniden gündeme taşıdı.
Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yüzleştiği bu süreçte, mimarların rolü ve sorumluluğu her zamankinden daha büyük önem taşıyor.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi mezunu Konyalı mimar Ferudun Uluca (47), bu konuda yaptığı değerlendirmelerde, yapı denetim sistemindeki gelişmeleri, kentsel dönüşümün gerekliliğini ve depreme dayanıklı yapı tasarımında dikkat edilmesi gerekenleri vurguladı.

“KURALLARI İYİ KOYDUK, ŞİMDİ BUNLARI SAHADA DA SIKI TAKİP ETMEK GEREK”
Türkiye'deki yapı denetim sistemi ve imar mevzuatının geçirdiği dönüşümü değerlendiren Uluca, özellikle 1999 depreminin ardından yapı denetim sisteminin sahada daha görünür hale geldiğini belirterek, Açık konuşmak gerekirse, Türkiye’de yapı denetimi ve imar mevzuatı, özellikle son 20 yılda ciddi bir dönüşüm geçirdi. 1999 depremi hepimiz için büyük bir uyanış oldu. Yapı denetim sistemi artık kağıt üzerinde değil, sahada da daha görünür durumda. Denetim firmaları projeyi baştan sona izliyor, kontrol ediyor. Tabii sistemin aksayan yönleri yok mu? Var. Ama mevzuat olarak baktığımızda, elimizde aslında güçlü bir çerçeve var. Deprem yönetmeliğimiz, dünya standartlarında. 2018’de çıkan yönetmelik, mühendislik açısından oldukça ileri seviyede. Biz mimarlar olarak projelerimizi bu kurallara göre çiziyoruz. Ama her şey sadece kağıt üzerindeki yönetmelikle bitmiyor. Uygulamada taviz verilirse, en iyi mevzuat bile bir işe yaramaz. O yüzden bizim bakış açımız şu, kuralları iyi koyduk, şimdi bunları sahada da sıkı takip etmek gerek.” dedi.
“ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYMAKTAN ÇEKİNMİYORUZ”
Kentsel dönüşümün önemine de değinen Uluca, “Ayrıca şunu da eklemeliyim, kentsel dönüşüm meselesi çok önemli. Vatandaşın güvenli ve sağlıklı konutlarda yaşaması bizim önceliğimiz. Bu süreçte biz mimarlar da elimizi taşın altına koymaktan çekinmiyoruz.” ifadelerini kullandı.

“SİSMİK İZOLATÖRLER CİDDİ BİR FARK YARATIYOR”
Konya'daki projelerde yeni teknolojilerin kullanımına değinen Uluca, “Konya aktif bir fay hattı üzerinde değil ama yine de deprem riskini tamamen yok sayamayız. Biz projelerimizde yeni teknolojilere yer vermeye büyük özen gösteriyoruz. Sismik izolatör konusu, genellikle hastane, okul, kamu binası gibi stratejik yapılarda öne çıkıyor. Konya’da Şehir Hastanesi gibi büyük ölçekli yapılarda bu sistemler aktif olarak kullanıldı. Bu tip yapılar için deprem sırasında hizmetin devam etmesi çok önemli, sismik izolatörler ciddi bir fark yaratıyor. Biz de mimarlar olarak bu sistemleri projelere entegre ederken hem mühendislik hesaplarını hem de mimari tasarımı uyum içinde götürmeye dikkat ediyoruz. Yüksek dayanımlı betonlar ise artık neredeyse standart haline geldi diyebiliriz. Özellikle zemin durumu zayıf olan bölgelerde ya da kat adedi yüksek yapılarda C35-C50 sınıfı betonlar tercih ediliyor. Yani teknolojiye kapalı değiliz, tam tersine, güncel malzeme ve sistemleri projelere entegre etmek bizim hem mesleki hem vicdani sorumluluğumuz. Ama tabii burada şunu da belirtmek gerek, bu teknolojilerin yaygınlaşması biraz da maliyetle ilgili. İşte bu noktada da devletin yönlendirici ve destekleyici olması çok kıymetli. Konya Şehir Hastanesi, bu konuda çok iyi bir örnek. Bu proje, sadece sağlık altyapısı açısından değil, aynı zamanda deprem güvenliği ve yapı teknolojileri bakımından da Türkiye’ye örnek olabilecek bir yapı. Bu hastanede sismik izolatör teknolojisi kullanıldı. Binanın temel ile üst yapısı arasında özel izolatörler yerleştirildi. Bu sistem sayesinde, bir deprem anında zemin hareket etse bile bina üst kısmı bu sarsıntıyı neredeyse hissetmiyor. Böylece hem bina ayakta kalıyor hem de içindeki hizmetler özellikle ameliyathaneler, yoğun bakım üniteleri gibi hayati bölümler kesintisiz çalışmaya devam ediyor. Bu, hastaneler için hayati önemde. Aynı şekilde, bu projede yüksek dayanımlı beton ve yüksek sünekliğe sahip donatı sistemleri kullanıldı. Yani sadece mukavemet değil, yapının esneme kapasitesi de artırıldı. Biz mimarlar olarak bu tip projelerde mühendislerle çok yakın çalışıyoruz, çünkü mimari estetik kadar yapı güvenliği de bizim sorumluluğumuzda. Özellikle böyle kritik yapılarda form, taşıyıcı sistem ve malzeme bir bütün olarak ele alınmalı. Bunun dışında Konya’daki bazı özel konut projelerinde de artık radye temel, tünel kalıp sistemi, hatta akıllı bina otomasyonlarıyla entegre çalışan yapısal sağlık izleme sistemleri bile kullanılmaya başlandı. Yani sadece büyük kamu binalarında değil, özel sektörde de bu teknolojilere ilgi artıyor.” dedi.
DEPREME DAYANIKLI YAPI TASARIMINDA DİKKAT EDİLEN UNSURLAR
Uluca, Konya'da depreme dayanıklı yapı tasarımı konusunda en çok dikkat ettikleri unsurları şu şekilde sıraladı:
Zemin etüdü ve uygun temel sistemi, taşıyıcı sistem kurgusu, malzeme kalitesi, deprem yönetmeliğine uygun projelendirme, kat adedi ve kütle dengesi, kullanıcı güvenliği ve kaçış rotaları.

“BİR MİMARIN KALEMİ HAYAT KURTARIR”
Türkiye gibi bir deprem kuşağında mimarlık yapmanın en büyük sorumluluğunun insan hayatını koruyan, depreme dayanıklı yapılar tasarlamak olduğunu vurgulayan Uluca, “Türkiye gibi bir deprem ülkesinde mimarlık yapmanın en büyük sorumluluğu, insan hayatını koruyan, depreme dayanıklı yapılar tasarlamaktır. Estetikten önce yapının güvenliğini düşünmek zorundayız. Her çizdiğimiz proje, birilerinin yuvası, sığınağı olacak. Bu yüzden sağlam zemin etüdü, doğru taşıyıcı sistem, yönetmeliğe tam uygunluk ve mühendislerle koordineli çalışma bizim mesleki vicdanımızın temelidir. Unutulmamalı ki, bir mimarın kalemi bazen bir hayat kurtarır. Mimarlık sadece çizim değil, sorumluluk ve vicdan işidir. Hele ki Türkiye gibi deprem kuşağında yer alan bir ülkede, biz mimarlar için her proje bir emanet, her bina bir can demektir. Depreme dayanıklı şehirler, ancak bilinçli mimarlarla, sorumlu mühendislerle ve kurallara uyan bir toplumla mümkündür.” dedi.


Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.